SANATIN VE KELİMELERİN GÜCÜ

SANATIN VE KELİMELERİN GÜCÜ

ABONE OL
6 Mart 2024 21:22
SANATIN VE KELİMELERİN GÜCÜ
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Sanata ve dolayısıyla insanlığa değer katan eserlerin var olmasına ve gelişmesine engel olan unsurların başında; siyasal kutuplaşmalar gelmektedir. Küresel planın bir parçası olan ideolojilerin ve -İzm-‘lerin, halkın tabanındaki ayrışmanın temel taşlarını oluşturarak, toplumda aşırılığı, kin ve düşmanlığı tetiklediğini, dolayısıyla siyasal, sosyal ve kültürel olarak birbirinden ayrışmış olan kitlelerin, sanat dallarında da gereğinden fazla politize olarak kutuplaştığını gözlemlerken, sanatın kitleler üzerindeki psikolojik etkilerini ve fiili yaptırım gücünü çok az konuşuruz.

Avrupa’nın siyasi tarihinde; Tiyatronun, yazar ve şairlerin kullanılması suretiyle ve rejimin/yönetimin kontrol edilmesi veya ele geçirilmesi amacıyla halkı galeyana getirerek, isyan ve ayaklanmalara teşvik etmek, iktidara rakip olan kraliyet mensuplarının ve burjuvanın bilinen metotlarındandı.

Konuyla ilgili olarak, 2011 yapımı, yönetmenliğini Roland Emmerich’in yaptığı, senaryosunu John Orloff’un yazdığı, “Anonymous” isimli film; 17. yüzyıl’da Birleşik Krallık’ta yaşayan Oxford kontu Edward de Vere’nin hayatının anlatıldığı bir kurgudur ve Kraliçe 1. Elizabeth’in taht varislerinin entrikalarını konu almaktadır.Oxford Kontu Edward de Vere, bu acımasız taht savaşında “Kelimelerin gücünü asla hafife almamalısınız” diyerek, “3. Richard” adlı oyunu yazar ve tahta yakın olan Cecil ailesine karşı bu tiyatro oyununu propaganda silahı olarak kullanmaya karar verir. Ardından iktidarı kazanmak için bahse konu tiyatro oyununu sahneye koyarak kitleleri kullanır. Filmin diğer bir iddiası da aslında bu oyunu, tarihte bilinenin aksine William Shakespeare’in değil, Oxford Kontu’nun yazdığı ve Shakespeare’i bu oyunlarda aktivist bir paravan oyuncu olarak kullandığıdır…

Tiyatronun bir propaganda aracı olarak toplum üzerinde uyandırdığı etki ve infiale; 1830 yılında Brüksel’de düzenlenen, İspanyol idaresine karşı ayaklanan İtalyalıların konu edildiği Tiyatro oyununun, Halkı ayaklandırmak suretiyle, Belçika Devleti’nin kuruluş zeminini oluşturmasını da örnek gösterebiliriz. Konuya ülkemiz cephesinden baktığımızda ise; Tanzimat döneminin en güçlü kalemlerinden biri olan merhum Namık Kemal’in yazdığı; “Vatan Yahut Silistre” adlı oyunun sahneye konmasının ardından, halkın sokağa dökülüp saraya karşı ayaklanması sonucunda, Namık Kemal’in, dönemin Padişahı Sultan Abdûlaziz tarafından Mağusaya sürgün edildiğini görmekteyiz.

Sahne ve söz sanatlarının dünyadaki tarihsel sürecine, felsefesine, halk üzerindeki Politik, Psikolojik ve Sosyolojik etkilerine dair, Prof. Dr. Sayın İlber ORTAYLI’nın kaleme aldığı, “Tiyatroda Tarihi Oyunlar Üzerine Siyasal bir Analiz” isimli deneme kitabından benzer örnekler çoğaltılabilir.

Yakın dönemin en güçlü sanat dallarından biri olan sinema, teknolojinin de desteğiyle görsel ve işitsel olarak izleyiciye sunduğu konforla birlikte, zamanla tiyatronun popülaritesini düşürmüştür. Sinemanın popülaritesini de her eve girerek erişilebilirliği artıran televizyon aldı ve yine ardından; Toplumumuzun ve genç neslin inanç, kültür ve ahlak algılarını film ve dizilerle yönetebilen dijital yayın platformları kuruldu…

Ayrıca; olumlu ve olumsuz yanlarıyla hayatımıza giren sosyal medyanın gücüyle ve bu mecrada kullanılan bir grup sanatçı, aktivist ve siyasal aktörün; Halkın belirli bir kesimini propagandif söylemlerle etkileyerek, Devletin otoritesine, Demokrasiye ve Milletin siyasi iradesine karşı, illegal ve militarist örgütlenme ve eylemlere zemin oluşturabildiklerine de şahit olduk.

Yazarların, şairlerin, ressamların, heykeltıraşların, geleneksel el sanatları sanatçılarının, fotoğraf sanatçılarının ve benzer sanat dallarına bağlı üretilen eserlerin yazım, yapım, basım, yayım ve sergi giderlerinin makul ve karşılanabilir miktarda olması, bu sanat dallarının icrasını kısmen daha özgür ve eserlerini kolay ve ulaşılabilir kılmaktadır. Ancak sinema ve tiyatro eserleri kostüm, senaryo, oyuncu, sahne, dekor, oyuncu ücretleri ve diğer giderleri nedeniyle pahalı bir sanattır ve bu anlamda; Dünyayı dizayn eden odakların, geniş izleyici kitlesi olan sanat dallarını ve sanatçılarını da kontrol etmesi kaçınılmazdır.

Sanat, var olmanın hiçliğini ve eşrefi mahlukat olmanın şerefini, incelikle rûhumuza işleyerek, hayatımıza geçirme estetiğidir… Sanatçı, insan olabilmenin şuurunu; Filmine, sahnesine, fırçasına, kalemine ve objektifine taşımakla yükümlüdür. Sanatçının duygusunu, düşüncesini, kavgasını, itirazını ve isyanını dile getirdiği eserler de başka milletlerin ya da odakların değil, ait olduğu toplumun özü, kalbi, gözü, kulağı ve vicdanı olmalıdır.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
Tüm Yorumlar (1)
  • Nusret Kaya

    Hiç bu açıdan düşünmemistim.guzel etkiliyeci bir yazı olmuş.tesekkur ediyoruz tercüman gazetesine.

    Yanıtla
    +1
    -0


HIZLI YORUM YAP