Uzmanlar ve dil bilimciler, etkili, anlaşılır ve güzel konuşmanın sağlanabilmesi için beden dili, dil ve ses bilgisi, doğru telaffuz, vurgu, tonlama ve diksiyonun önemini vurguluyor… Doğru telaffuzun; anlatma, anlama ve anlamlandırma noktasında bireysel iletişimi, dolayısıyla toplumsal ilişkileri güçlendirdiğini fark ederiz.
Annem, kolay çözülemeyen, ketum veya zor insanlar için mecazen ‘Maun’ suresini kastederek; “Az Eraeytellezi değil” der… Önceleri bu tip insanları surenin meali ile alakalandırıyor diye düşünürken, aslında bahse konu insanların huylarının surenin anlamı ile bağdaşmadığını görüp sordum:
“Neden Eraeytellezi, anne?”
Annem: “Çünkü okunması zor.”
Türkçe; hatalı telaffuz edilebilen kapalı/açık ya da uzun/kısa seslerin ve telaffuz esnasında yutulan ‘ğ’ harfinin dışında, genel olarak yazıldığı gibi okunan fonetik bir dildir. Ancak Anadolu medeniyetlerimizde ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde, devletin tebaasında bulunan farklı millet ve medeniyetlerin, binaenaleyh İslam felsefesinin kültür, dil ve edebiyatımıza yansıması ve dahi sonraki yıllarda tanıştığımız Batı edebiyatı ve kültürü ile birlikte; Arapça ve Farsça başta olmak üzere, Latince, Fransızca ve İngilizce kökenli kelimelerden dilimize girerek Türkçeleşen kelimelerin çoğunun telaffuzu zor diyebiliriz.
Geçen ay yayımlanan fonetik konulu yazımda, fonetiği güzel kelimelerden bahsedip örneklemeler vermiştim. Bugün de telaffuzu zor olan birkaç örnek kelime yazalım:
Türkiye’nin hemen her ilinde bölgesel şiveler, ağızlar ve lehçeler Türkçenin telaffuzunda farklılıklar gösterir fakat, eğitimde, edebiyatta, medyada, kurum ve kuruluşların resmi görüşme ve işlemlerinde vs. kabul gören dil ve yazım türü “İstanbul Türkçesi” olarak tabir edilen aksandır. Bu minvalde İstanbul Türkçesi; Diyarbakırlı Ziya Gökalp, aslen Vanlı olan fakat Adana’da doğup büyüyen Yaşar Kemal ve Üsküp’te doğan Balkan Türk’ü Yahya Kemal Beyatlı gibi farklı coğrafi bölgelerin şive ve aksanını bilen ya da konuşan şair yazarların eserlerini ve okuyucularını ortak noktada buluşturan, gazeteleri, dergileri okuyan, haber bültenlerini izleyen herkesin anladığı ve algıladığı aksandır.
Dil bilimcilere göre imla ve telaffuz kuralları kati ve netken, diksiyon dersleri veren spikerlere ve sahne sanatçılarına göre konuşma dilindeki telaffuz daha esnektir. Misal; “Geleceğiz” kelimesinin “gelicez” şeklinde ‘ğ’ harfinin yutularak, sesli harflerin değiştirilerek ya da düşürülerek telaffuz edilmesinde beis görmemeleri gibi…
Çok güzel, arı ve duru Türkçe konuşan merhum sanatçımız Zeki Müren, “Elbet bir gün buluşacağız” isimli şarkının girişindeki şiir kısmını; “Elbet bir gün buluşucaz / Bu böyle yarım kalmıycak / İkimizin de saçları ak / Öyle durup bakışıcaz” diyerek telaffuz ederken, şarkının notalı bölümünü, harf atlamadan, tam hece ile “Elbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak, ikimizin de saçları ak, öyle durup bakışacağız” şeklinde seslendirmesiyle, sahne sanatçılarının diksiyon derslerinde anlatmak istediği yazım, telaffuz ve yorum arasındaki farkı net bir şekilde görürüz…
Şimdi sizlere soruyorum efendim; “Peki Zeki Müren de bizi görecek mi / görücek mi?”
Banu Sancak
KÖŞE YAZILARI
6 saat önceGENEL
13 saat önceGENEL
13 saat önceGENEL
13 saat önceSPOR
13 saat önceGENEL
13 saat önceGENEL
13 saat önce
Elbet birgün buluşuruz. (buluşuruk) ☺👏👏🩷🩵
Çok kıymetli bir yazı, teşekkür ederim.. Daha çok bilgilendirmeliyiz, dile önem veren okuyucularımızı ve yazanlarımızı.. Saygılar sunuyorum..