

179 yıllık Türk Polis Teşkilatı, bünyesinde barındırdığı yaklaşık 400.000 kişilik insan kaynağı ile ülkemizin huzuru ve güvenliği için fedakârca görevini ifa etmektedir. Yurt içinde yürüttüğü sayısız operasyonlar ile uyuşturucu, organize örgütler, terör ve yasa dışı bahis gibi birçok konuda suç ve suçluyla mücadelede başarılı çalışmalara imza atmaktadır.
Yurt içinde gerçekleştirdiği güzel işlerin yanı sıra bir eğitim kurumu gibi yabancı ülkelerin polislerine de özellikle siber, kriminal ve savunma taktikleri anlamında eğitimler vermektedir.
Tüm bu başarılı projelere imza atan teşkilatta maalesef istenmeyen ve üzücü olaylarla da karşı karşıya kalıyoruz. 2024 yılında 21 meslektaşımız görevi başında şehit olurken, 73 meslektaşımız intihar etti. 2025 yılı ocak ayının henüz ilk 10 gününde ise maalesef 5 meslektaşımız yaşamına son verdi.
Bu kadar başarılı çalışmalara imza atan bir teşkilatta intihar oranının bu kadar yüksek olması düşündürücü. İntiharlar farklı sebeplere dayandırıldı hep, kimine kriptoda para kaybetmiş denildi, kimine borsada para batırmış, ya da ailevi ve duygusal ilişkisinden kaynaklı bunalımdaymış deyip kestirip atıldı, fakat mobbing ve ağır çalışma koşullarından bahsedilmedi hiç.
Kurum psikologlarının bağımsız çalışma şansının olmadığını, yazdıkları raporların nihayetinde yine kurum içi amir ve müdürlere gittiğini belirtip, objektif bir değerlendirmenin çok zor olduğunu, bunun için bağımsız bir kurulun oluşmasını ve içerisinde seçkin üniversitelerden psikolog ve sosyologların olmasının daha faydalı olacağından bahsettik hep.
Hatta intiharları araştırma komisyonu kurulmasını, bu komisyonda her sınıf ve rütbeden bir temsilci, emniyet mensubu yakını, intihar eden meslektaşlarımızın yakınları ve emniyette faaliyet gösteren sendika temsilcilerinin mutlaka bu komisyonda bulunmalarının gerektiğini belirtmiştik.
Sadece kurum personelinin davet edildiği, üst düzey amir ve müdürlerin olduğu çalıştayların zaman kaybından öteye gidemeyeceğini açıkça ifade etmiştik.
Tüm bu taleplerimizi ve dileklerimizi her acı olayda yüreği yanan bir birey olarak söylemiştik, sonuçta bu teşkilat bizim, bu teşkilat mevcut memur, amir ve müdürlerle devam edecek. İnsan kaynağının bu kadar fazla olduğu bir teşkilatta farklı kurumlardan ithal memur, amir ve müdüre ihtiyaç olmadığını kısacası kendi insan kaynağımıza güvendiğimizi her fırsatta dile getirdik.
Son dönemlerde yaşanan ağır çalışma koşulları ve ekonomik şartlara bir de sahipsizlik ve değersizlik hissi eklenince insanlar tutunacak bir dal, sığınacak güvenli bir liman arıyor nihayetinde.
Tüm bu durumlar yaşanırken herkesin gözü kulağı Anayasa Mahkemesinden gelecek olan polisin sendikal hakkına dair karara çevrilmişti. Anayasa Mahkemesi kararı erteleyince şimdilik bekleyiş devam edecek gibi duruyor. Peki polislerde sendika olur mu? olursa nasıl olur gelin beraber bakalım.
Türkiye’de Sendikacılık
Sendika kavramı nedendir bilinmez ama bizim toplumda akla hemen başkaldırı, isyan, iş bırakma gibi olumsuz anlamlarla yan yana anılır. İlk olarak İngiltere’de ve ABD’de 18. yüzyıl sonlarında işçilerin örgütlenmesiyle karşımıza çıkan sendikalar, 19. yüzyıldan itibaren Sanayi Devrimi boyunca Batılı ülkelerde ve 2. Dünya Savaşı sonrasında da Türkiye dâhil tüm demokratik ülkelerde yaygınlaşmıştır.
Türkiye’de 1961 anayasası ile işçilere verilen sendikal hak ile başlayan serüven farklı meslek gruplarını da kapsayacak şekilde genişletilerek günümüze kadar gelmiştir.
Üst düzey bürokratlar, Hâkim ve Savcılar, Rektörler, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ve polislerin sendikalara üye olmaları, sendika kurmaları ve yönetici olmaları kanunla yasaklanmıştır.
Anayasa Mahkemesi 2014 yılında almış olduğu karar ile Türk Silahlı kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğünde sivil memur olarak görev yapan personele sendikal faaliyette bulunma izni vermiştir.
Türk Polis Teşkilatında fiilen görev yapan polis memurları tarafından 2012 yılında başlatılan sendikal girişim ilgili mahkemelerce engellenmiş ve resmi olarak kapatılmıştır. Bu olayların üzerine kapatılan sendika yetkilileri tarafından 2014 yılında Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulmasına rağmen 10 yıldır Anayasa Mahkemesi kararı açıklamamıştır.
2024 yılının son günlerinde Anayasa Mahkemesi polislerin sendikal serüveni ile ilgili karar vermek için toplandı, fakat karar beklenirken sürpriz şekilde mahkeme kararını erteledi. Gündem yoğunluğu ya da farklı her ne sebeple olursa olsun bu erteleme teşkilatta bir heyecan yarattı aslında.
Kararın erteleme nedeni bilinmezliğini koruya dursun polislere tekrardan sendika hakkı konusu görsel ve yazılı basında dillendirilmeye ve tartışılmaya çoktan başlandı bile.
Öncelikle şunun herkes tarafından bilinmesi gerekir, sendika çalışanların hakkını savunan, işvereni güvence altına alan bir sistemdir. Sendika bir başkaldırı değil tam tersine bir uzlaşıdır. 3. Dünya ülkelerinde bile sendikalar devletle çalışanın, işveren ile işçinin arasında köprü görevi görmektedir.
Polis Sendikalı Olursa Ne olur?
Avrupa’nın neredeyse tamamında, Afrika ülkelerinin ise çoğunda emniyet teşkilatlılarında çalışan her sınıftan personelin sendikaya üye olma hakkı bulunmaktadır. Bugüne kadar polisler sendikalı diye dünyanın hiçbir yerinde herhangi bir güvenlik açığı ya da biz sendikalıyız diye hırsızlara, arsızlara yol veren bir zafiyet oluştuğunu duymadık.
Türkiye’de ne zaman polislere sendika hakkı konuşulsa fi tarihinden kalma Pol-Der ve Pol-Bir örneği verilmekte ve “polislere sendika hakkı olmaz”, “polis taraf olmamalı”, “polis siyasallaşırsa güvenlik zafiyeti oluşur” fikri ortaya atılmakta.
Sendikaları siyasallaştıran siyasetçilerdir, dolayısıyla emniyet teşkilatında olacak tek yetkili sendikaya karışılmadığı sürece polisin siyasallaşması mümkün değildir.
Emniyette tek yetkili, grev ve lokavt hakkı olmayan ama emniyet personeli için görüşme masasında etkin olan bir sendika bu teşkilat için kazanım olabilir mi değerlendirmek gerekir.
Peki bir beyin fırtınası yaparak Türkiye’de polisler sendikalı olursa ne olur diye düşünelim.
Öncelikle hiç kimse devletin şerefli memuruna-amirine “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diyemez,
Gecenin bir yarısı zil zurna sarhoş olup, uygulama yapan trafik polislerine “haritadan kendine yer beğen” diyen bilmem hangi şirketin sahibi bir kendiniz bilmez olamayacak,
Polislerin çalışma şartları kanunla düzenlenecek, fazla çalışmalarında ek ücret alacak,
Keyfiyet kalkacak atamalarda sebepsiz ve haklı gerekçe olmadan yer değiştirme olmayacak,
Giyeceği kıyafetten, yiyeceği kumanyaya kadar her aşamada sendika ile emniyet beraber istişare ederek karar verecek,
Promosyon belirleme masasında sendikada olacak, personelin en üst seviyede kazanım elde etmesi için mücadele edecek,
Tüm bu haklara sadece memurlar değil amir ve müdürlerde sahip olacak, onların da haklarını aynı şekilde koruyan bir sendika olacak.
Birçok ülkede emniyet müdürleri de sendikalı, kendi hakları için, kazanımları için kanun çerçevesinde haklarını arıyorlar.
Sendika olursa hiç kimse bu devletin şerefli amir ve müdürlerini kendi istediği gibi yönlendiremeyince oraya buraya tayin etmekle tehdit edemeyecek.
Sendika korkulacak bir “öcü” değildir. Dünyanın en geri kalmış ülkelerinden tutun en gelişmiş ülkelerinin Emniyet teşkilatlarında sendika varsa Türkiye’de neden olmasın.
Sendika gelirse emniyette tepe yönetiminin eli rahatlayacaktır, olumsuz bir durumda süreçte birlikte karar aldıkları sendikanın da sorumluluğu olacağından şikayetlerin tek odağı olmayacaktır.
Sendika güvenlik zafiyeti yaratmaz, tam aksine insani şartlarda çalışan polis, daha fazla dinlenme fırsatı bularak, görevine dinlenmiş bir şekilde geleceği için çalışma saatlerinde daha duyarlı olacaktır.
Sendika personel ve kurum arasında köprü görevi göreceğinden personelin sorunlarını daha sağlıklı ve rahat bir şekilde yetkililere iletme şansı verecektir.
Unutulmamalıdır ki, Türk Polis Teşkilatında hiçbir polis sendikalıyım diye iş yavaşlatmaz, devletini ve milletini zora sokmaz, zorda bırakmaz.
Avrupa Polis Konfederasyonu (EUROCOP)
Avrupa’da Emniyet teşkilatlarında faaliyet gösteren sendikaların üye olduğu Avrupa Polis Konfederasyonu (EUROCOP), şemsiye bir sivil toplum kuruluşu olarak üye ülkelerin polis teşkilatında görev yapan her sınıf personel için destek olan, çalışma şartlarının iyileştirilmesi için mücadele eden bir kuruluş.
25 ülkenin emniyet teşkilatlarında faaliyet yürüten sendikaların üye olduğu EUROCOP, Avrupa Konseyi’ne doğrudan katılım hakkı bulunmasıyla öne çıkmaktadır.
5 Mayıs 1949’da kurulan, Türkiye’nin de içerisinde olduğu 46 ülkenin üye olduğu Avrupa Konseyi’nde doğrudan temsil yetkisinin bulunması özellikle polis teşkilatlarında görev yapan personelin sorunlarının en üst makamlara iletilmesi noktasında son derece önemlidir.
Türkiye’nin üye olduğu bu denli köklü bir kuruluşta doğrudan temsil yetkisi bulunan bir konfederasyon polislerin sorunları ile ilgileniyor, çalışma şartlarının düzeltilmesi için çaba sarf ediyor, ama maalesef Türkiye’de polisler sendikalara üye olamadıkları için bu haklardan faydalanamıyor.
“Koruyucuları koruyun” mottosuyla güvenlik güçlerine karşı şiddet konuları gibi birçok önemli konuya dikkat çeken çalışmaları olan konfederasyon, Avrupa’da emniyet mensuplarının sorunlarını en üst makamlara doğrudan iletmektedir.
EUROCOP sadece polislerin değil, emniyet teşkilatlarında görev yapan aşçı, teknisyen, mühendis, avukat gibi her unvandan emniyet mensuplarının haklarını korumakta ve sahip çıkmaktadır.
Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede, grev ve lokavt hakkı olmayan ve tek bir sendika olmak kaydıyla polislere sendika hakkının verilmesi noktasında takdir mahkemenin ama idarenin yaklaşımı da son derece önemlidir.
Bekleyip göreceğiz.
Mutlu Haftalar, Keyifli okumalar.
Selim GÜNAY
POLİTİKA
2 saat önceGENEL
2 saat önceGENEL
2 saat önceEKONOMİ
2 saat önceDÜNYA
2 saat önceDÜNYA
2 saat önceSPOR
2 saat önce