Değerli Okuyucularım,
Son dönemlerde toplumda genel anlamda bir memnuniyetsizlik ve serzeniş hâkim. Bir kesim ekonomik anlamda yaşadığı zorluklardan şikâyet ederken bir kesim ise değersizlik hissine dem vurup sahipsiz olduğundan bahsediyor.
Bizlerde her hafta ülke gündeminde olan, toplumu derinden sarsan ve rahatsızlık veren konulara elimizden geldiğince değinmeye, gündeme taşımaya gayret ediyoruz. Çalışandan emeklisine, işçisinden memuruna, sözleşmelisinden kadrosuna mağdur olan kim varsa onları yazıyor, çözüm yollarına dair yapılması gerekenleri burada sizlerle paylaşıyoruz. Bu hafta sizlerle geçtiğimiz günlerin en fazla dile getirilen konularından olan “Öğretmen atamalarında mülakat” ve atama bekleyen öğretmenlerin beklentileri, özlük hakları ve yaptıkları iş arasında sıkışan bir meslek grubu olan “infaz ve koruma memurlarının talepleri” ve son olarak da “staj ve çıraklık mağdurlarına” değineceğiz.
Öğretmen Atamalarında Mülakat
Ülkemizde yıllardır gündemden düşmeyen bir mülakat tartışması süregelmekte, her dönem kaldırılacağına dair en yetkili ağızlardan sözler verilmesine rağmen günün sonunda yine hiçbir şeyin değişmediği, bırakın değişimi tartışmaların daha da arttığı öğretmenlik mülakatlarına değineceğiz.
Eğitim Fakültelerinde dört yıl ders verdiğimiz, eğitim sürecinde uygulamalı staj yaptırdığımız, mezun olunca yetmez bir de seni genel kültür genel yetenek sınavına alacağız deyip ardından alan sınavı yaptığımız geleceğimizin teminatı öğretmenlerden söz ediyoruz.
Peki tüm bu yazılı sınav aşamaları geçince öğretmen olarak atamasını yapıyor muyuz? Tabi ki hayır, mülakat denen tartışmalı bir sisteme tabi tutup 3-5 dakikada dört yılda öğrendiklerini ölçüyoruz güya. Peki öğretmenlerimizin bilgilerini ölçmek için mülakat komisyonlarında görev alanların yeterliliğinden emin miyiz? Hep bir muamma hep bir soru işareti maalesef.
Her bölgede farklı komisyonlar kuruluyor, her komisyonun puanlamadaki kanaati subjektif olduğu için 1 puanla bile kaderi değişen, yılları heba olan nice parlak öğretmenlerimiz var.
Öğretmen akademisine değinmiyoruz bile, atanınca da her şey bitmiyor maalesef bir de akademide eğitim alacaksınız, oradan mezun olmanızda garanti değil yine bir belirsizlik hali hâkim.
Biz bir zamanlar dünyanın gıpta ile baktığı ve örnek gösterilen Köy Enstitülerinden bugünlere nasıl geldik? Mustafa Kemal ATATÜRK’ün öncülük ettiği ve dünyanın en tanınmış Felsefecisi ve Eğitim Kuramcısı John DEWEY’ in hazırladığı rapora göre 1930’lu yıllarda temeli atılan ve büyük bir aydınlanma dönemi yaşadığımız Köy Enstitüsü günlerinden mülakatların tartışıldığı günlere geldik.
Yapılacak şey bellidir, 4 yıl eğitim verdiğimiz, ardından türlü türlü sınavlara tabii tuttuğumuz bu öğretmen adaylarına güveneceğiz, hak ettikleri, eğitimini aldıkları öğretmenlik mesleğini yapacaklar. Millî Eğitim Bakanlığının ana misyonu 3 harfli marketlere kasiyer yetiştirmek, Türk Silahlı Kuvvetlerine Subay, Türk Polis Teşkilatına Polis yetiştirmek olmamalıdır. Nitekim istatistiklere bakılırsa bu kurumlarda hatırı sayılır düzeyde öğretmenlik mezunu arkadaşlarımızın olduğunu göreceksiniz.
İnfaz ve Koruma Memurları Sahipsiz Mi?
Önce isimleri değişti, sonra kıyafetleri, zaman zaman görev yerleri de değişti ama en çok değişmesini istedikleri özlük hakları bir türlü değişmedi.
Gardiyan olan isimleri, İnfaz ve Koruma Memuru (İKM) oldu, kıyafetleri kumaş pantolondan ketene döndü, gömlek gitti tişört geldi ama görev tanımları, yaptığı işler ve beklentileri hep havada kaldı.
Bizlerin tutuklandı da kurtulduk dediği azılı suçlularla görev gereği cezaevinde birebir temas halinde olan, adliyeye sevklerinin güvenli bir şekilde sağlanmasında birinci derecede görev alan, cezaevi içerisinde yaşanan bir kalkışmada robokop kıyafetleri giyip olaylara bir özel harekât edasıyla müdahale eden bir meslek grubundan bahsediyoruz.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunda “kurumların iç güvenliği Adalet Bakanlığına bağlı infaz ve koruma görevlileri tarafından sağlanır” ibaresi bulunmaktadır.
Burada açıkça İKM’lerin aslında bir güvenlik personeli olduğu belirtilmektedir. Sürekli tehlikeli ortamlarda bulunan, hatta geçtiğimiz yıllarda birçok kez saldırıya uğrayan bir meslek grubundan söz ediyoruz.
İnfaz ve Koruma Memurları cezaevinin içinde asayişi ve güvenliği sağlamakla sorumlu ve görevliyken neden hala Genel İdare Hizmetleri Sınıfında (GİH) çalışmaktadır. Robokop kıyafeti giydirip olaylara müdahale ettirdiğiniz bir meslek grubunun neden bir özel güvenlik hizmetleri kadrosu yok? Özlük hakları neden hala GİH sınıfı olarak düzenlenmektedir? Emniyet ve Jandarmada olduğu gibi İKM’lerin de kendilerine özgü bir güvenlik sınıfının olması şarttır.
Siz İKM’lere silah ruhsatı veriyorsunuz, emekli olduğunda silah taşıma hakkı veriyorsunuz ama GİH sınıfında çalıştırıyorsunuz, madem öyle bu arkadaşlarımız normal memur o zaman bırakın sendikalarını kursunlar haklarını arasınlar ona da müsaade edilmiyor, kısacası İnfaz ve Koruma Memurlar bir arada iki derede kalmış durumda…
Staj ve Çıraklı Sigortası Mağdurları Adalet İstiyor?
Son günlerde staj ve çıraklık sigortası mağdurları seslerini yükseltmeye ve hak edip alamadıklarını düşündükleri hakları için seslerini duyurmaya çalışıyor. Staj ve Çıraklık yaptıkları dönemde sigorta girişleri yapılan, kendilerine bir sigorta numarası ve kartı verilen sayıları azımsanamayacak kadar fazla olan bu mağdurlar sigorta primlerinde yaşlılık ve ölüm primleri bulunmadığı için sigortalı geçen süreleri dikkate alınmıyor emekli olamıyorlar.
Avukatlar mezuniyet sonrası yaptıkları 1 yıllık sigortasız stajı borçlanabiliyor ya da 1416 sayılı kanuna göre yurtdışında eğitim aldığınız süre kadar borçlanabiliyorsunuz. Devlet staj sigorta başlangıcını emeklilikte saymıyor ama kadınların stajdan sonra gerçekleşen doğumlarında sigorta başlangıcı olarak kabul ediyor ve hatta borçlanmalarına izin veriyor. Dolayısıyla, borçlanılan süre kadar işe giriş tarihi de geri çekilmiş oluyor ve böylece staj yapan anneler için erken emeklilik imkânı ortaya çıkıyor. Yurtdışında yaşayan ve orada staj yapan bir gurbetçi staj başlangıcını sigortadan saydırabilirken Türkiye’de yaşayan bir vatandaşımız maalesef bu haktan faydalanamıyor.
Aslında durum trajikomik yani devlet, yeni bir işe girdiğinizde staj yaparken aldığınız SSK numarası üzerinden sizi sisteme dahil ediyor, yani başlangıcınız var diyor, sen varsın staj yaptın çalıştın kaydın var diyor ama emeklilik konusu olunca hayır sen yoksun diyor. Aziz Nesin’in tiyatrolara sahne olmuş meşhur oyunu “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”ı akıllara getiriyor bu uygulama.
3308 sayılı Meslek Eğitim Kanunu’nun 25. maddesinde staj ve çırakların sigorta girişlerinin kanunla düzenlenmesine ve garanti altına alınmasına rağmen, maalesef farklı uygulamalar mağduriyetlere yol açıyor. Bu mağduriyetlerin ortadan kaldırılması ve çözüme kavuşturulmasını bekleyen binlerce kişi güzel haberler bekliyor.
Mutlu Haftalar, Keyifli okumalar.
Selim Günay
GENEL
13 saat önceGENEL
13 saat önceEKONOMİ
13 saat önceGENEL
13 saat önceGENEL
13 saat önceGENEL
13 saat önceGENEL
13 saat önceTercüman Gazetesi Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Toplumun yaralarına neşter vurmak ve sonuç almak çabanız takdire şayan. Kolaylıklar diliyorum.