

Seni, kendilerine benzetmeye çalışacaklar, kendin olmaktan vazgeçtiğin gün senden vazgeçecekler.
İnsan hayatının en önemli değerlerinden biri; kim olduğunu, nereden geldiğini, nereye gideceğini ve yaşam amacını unutmadan insanca yaşamak ve yaşatmaktır. Çünkü kurulan düzenin çarkları sürekli dönüşüm ve öğütme halindedir. Sistem, insanları bu işleyişte kullanışlı hâle getirmek için kimi zaman manipüle ederek, kimi zaman adil olmayan bir şekilde ödüllendirerek, kimi zaman da baskı altına alarak farklı yöntemlerle ve dayatmalarla başka biri yapmaya çalışır.
Ontolojik olarak, insanın kendi seçimlerini yapma ve kendi olma arzusu, öz değeri ile bağlantılıdır. Felsefe bilimi, kendin olmak kavramına varoluşsal anlamlar yüklese de sosyoloji bilimi bu hususta toplumla uyumlu olmak gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu çapraz bağ içinde denge esas olsa da nihayetinde bizim kim olduğumuzu, kendi fikir, eylem ve seçimlerimiz belirler. Bu noktada diğerlerinin beklentilerine göre şekillenerek, baskı ya da etki altına alınarak kullanışlı kılınan insanın; karar verme, yön belirleme, ilerleme vb. düşünsel, zihinsel ve eylemsel faaliyetlerinin, öz değerinin ve kişilik özelliklerinin bozularak zafiyete uğraması kaçınılmazdır.
Filozof Kierkegaard’a göre kendin olmak, Tanrı’nın huzurunda birey olmayı tercih etmektir. Nietzsche’ye göre toplumun dayattığı değerleri reddederek kendi değerlerini yaratmak ve üst insan olmaktır. Spinoza’ya göre insanın kendisi olması için kendi doğasıyla uyumlu yaşaması gerekir. Bu minvalde, merhum sosyolog Ulus Baker birçok Batılı filozoftan farklı olarak Spinoza ile paralel düşünmüştür. Baker’e göre insanın kendisi olma durumu; yaşamış olduğu dünyadan ve ait olduğu toplumdan, gruptan, cemiyetten vs. soyutlanmadan fakat etkisi altında da kalmadan, kendine özgü düşünerek bağlar kurmak ve öz benliğin potansiyelini ortaya çıkarmaktır.
Merhum yazar ve mütefekkir Cemil Meriç, kendin olma kavramını milli ve manevi değerlerimiz cephesinden değerlendirerek fikri bağımsızlık olarak tanımlar. Vatan şairi Namık Kemal, “Hürriyet, insanın kendisi olabilmesidir” diyerek insanın kendisi olabilmesini bağımsızlık ve özgürlükle ilişkilendirir. İstiklâl şairimiz Mehmet Akif Ersoy ise bu kavramı iman ve şahsiyetle özdeşleştirerek şöyle der:
“Bir insan şahsiyetini kaybederse, her şeyini kaybeder.”
İnanç, kültür ve manevi değerlerimize göre özgün olarak kendimiz olmak; kendi hakikatimizi başkalarında değil, kendi derinliklerimizde aramaktır… Öz değerin hazinesi, halkın değil, hakkın muradında saklıdır. Beğenilme, kabul ve onay görme arzusu ya da çıkar ve menfaat ilişkileri, insanın kendi hakikatinden uzaklaşması ve kendi varlığını ve kudretini görmezden gelmesidir.
Düşüncelerin, fikirlerin, kararların, hayata karşı duruşun, özgürlüğün ve seçimlerin; kısacası kendin olman için toplumsal, kurumsal ve politik sistemlerin, gücün, kapitalin ve otoritelerin baskılarıyla baş etmenin yolu; zihinsel ve bireysel olarak cesur olmak, risk almak ve konfor alanının dışına çıkmak ile mümkün olur.
Ez cümle, kendin olmak yolunda; Tevhit, hür iradenin kalesidir. Hakikat ve zafer; dayatmalara ve zulme boyun eğenlerin ya da göz yumanların değil; Allah’ın insana bahşettiği hür iradeyi, insana yaraşır şekilde ve özgürce kullananların olacaktır.
DÜNYA
6 saat önceBİLİM & TEKNOLOJİ
7 saat önceDÜNYA
7 saat önceGENEL
7 saat öncePOLİTİKA
7 saat önceYAZILAR
7 saat önceYAZILAR
7 saat önce