İNSANLIK DEĞERLERİMİZ

İNSANLIK DEĞERLERİMİZ

ABONE OL
26 Mart 2024 13:57
İNSANLIK DEĞERLERİMİZ
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Bir gezi grubuyla Ankara’dan hareket ederek Boncuklu Höyük ve Çatalhöyük’e yaptığımız bir hafta sonu gezisi, biz grup üyelerinde derin düşüncelerin oluşmasına sebep oldu. Burada gördüklerimiz, grup üyelerinin bizlerle paylaştığı bilgiler ve sözler, beklemediğimiz bir sorunun oluşmasına yol açtı. Bu yazımda sizlerle bunları paylaşmak istedim.

Önce gördüğümüz iki yeri kısaca özetleyeyim. Konya ili Karatay ilçesi Hayıroğlu beldesi sınırları içerisinde bulunan Boncuklu Höyük; M.Ö. 8500 yılına tarihlendirilmektedir. Burada yapılan kazılar sonucunda buranın Anadolu platosundaki en erken köy yerleşim yeri olduğu belirlenmiştir. Dünyanın muhtemelen en erken duvar boyaları ve duvar kabartmalı evlerinin bulunduğu yer olduğu değerlendirilmektedir. Çatalhöyük ise insanların ilk yerleşik hayata geçtikleri ve çiftçiliğe başladıkları günümüzden 9000 yıl öncesine tarihlenen yoğun nüfuslu yerleşmelerden biridir. Burada 8000’e yakın insan yaşamıştır. UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer almaktadır. Burada insanlar birbirine bitişik kerpiç evlerde yaşamış olup, evlerin arasında sokak yoktur ve insanlar evlerine çatılardan girmişlerdir. İnsanlar burada ölülerini yaşadıkları evlerin eşiklerine gömmüşlerdir.

Bu iki yerleşim yeri gezilirken bir grup üyesi Tolstoy’un ibret dolu aşağıdaki sözlerini bizlere hatırlattı: “Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir.” Bütün grup üyeleri Tolstoy’un doğru söylemiş olduğuna dair fikir beyan ederken diğer bir grup üyesi Prof. Dr. Süleyman Ateş tarafından açıklamalı meali yapılarak Türkçe’ye çevrilen Kur’an-ı Kerim’i eline alarak Hicr Suresinin 4 ve 5. Ayetlerini bizlere okudu. 4. Ayet: “Biz hiçbir kenti yok etmedik ki, onun mutlaka bilinen bir yazısı olmasın (helak ettiğimiz her ülkenin yazılmış, tespit edilmiş bir süresi vardır. O süre dolunca onları yok etmişizdir.)” 5. Ayet: “Hiçbir millet ne süresini geçebilir, ne de (ondan) geri kalır. (Her kavim mutlaka, kendileri için belirtilmiş sürede helak olur.)” Bu kutsal ayetler ve Tolstoy’un sözleri Boncuklu Höyük ve Çatalhöyük’de gördüklerimizi tamamen doğruluyordu.

Anadolu’daki geçmiş insanlar bu iki yer kalıntısından başka bize ne bırakmıştı acaba diye grupça sesli düşünürken bir grup üyesi ‘’Geçmiş insanlar bizlere sadece bu kalıntıları bırakmadılar. Hayatla ilgili hoş sözleri de bıraktılar’’ diyerek Mevlana’nın aşağıdaki sözlerini bizlere okudu:

“Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum. Ağladım…
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi.
Ağladım… Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
Aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.”

Sonra bir grup üyesi bizlere Lokman Hekimin vasiyetini okudu:

“Sustuğun için sakın pişman olma, bil ki, söz gümüşten ise sükut altındandır.
Yavrucuğum sana dört şey tavsiye ediyorum.
Bunların ikisini unutacaksın.
Unutacağın iki şeyden birincisi;
senin başkalarına yaptığın iyilik,
ikincisi de başkalarının sana yaptığı kötülüktür.
Daima hatırında tutacağın iki şeyden birincisi,
Allahü Teala, ikincisi de ölümdür.”

Peki bizler arkamızdan hangi sözleri bırakacağız diye bir grup üyesi hepimize gülerek sorduğunda ise bir grup üyesi günümüz şairlerinden Ahmet Mahir Pekşen’in yazmış olduğu ‘’Apartman Hayatı ‘’adlı bir şiiri bizlere yine gülerek okudu:

“İnsanlar uzak, lakin kapıları yan yana,
Konulmuş bir mahkumuz parmaklıksız zindana.
İçler acısı olmuş komşuluktaki durum,
Bir karşı duvarlarla oluşan bir uçurum.
Ne yardım, ne muhabbet, ne sevgi ne de saygı.
Nerde ortak mutluluk, nerde ortak dert kaygı?
Bir odada ölü var, diğerindeyse düğün,
Bir apartmanda sığmış insanı iki köyün.
Veren olmaz sanırım, olsan da küle muhtaç,
Bir komşu beş öğün yer, yandaki kaç gündür aç.
İnsanlar küme küme, üst üste bundan gayrı,
Bedenler ne çok yakın, ruhlar ne kadar ayrı.
Nerde ulvi gizlilik, aile sırrı nerde?
Tavanlar ses geçirir, duvarlar şeffaf perde.
Alt katta sessiz dua, üstte disko-pop müzik,
Madde göklere çıkmış, mana yerlerde ezik.
Bitkisel hayatımız, sudan, topraktan mahrum,
Apartmanda yaşarız, adımız; ‘’Suçsuz Mâhkum.’’

Grup üyesinin gülerek bize aktardığı bu şiir, aktaranın aksine bütün grup üyeleri tarafından ibretle ve sessizce dinlendi. Şiir bittiğinde herkes birbirine bir suçluluk duygusu ile bakmaya başladı. Sonra birçok grup üyesi başlarını öne eğerek bu şiirde bahsedilen apartman hayatını aynen yaşadıklarını üzülerek bizlere itiraf ettiler. Aslında itirafta bulunanlar içimizdeki en cesur olanlardı. Aslında hepimiz aynı apartman hayatını yaşıyorduk.

Arkadaşımızın bizleri güldürmek için aktardığı “Apartman Hayatı” şiiri, bizi bir anda hiç beklemediğimiz acı bir gerçekle baş başa bırakmıştı. Ne idi bu gerçek; Yok Olmaya Başlayan İnsanlık Değerlerimiz.

Dr. Tuğtigin ŞEN
Emekli Albay
Araştırmacı Yazar

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP