Tüm renkler bir renk kaynağından türemektedir; çeşitleri ise duruma bağlıdır. Bu benzetme insanlara da uygulanabilir. Kalp, Hakk’a mekan verilen yerdir. O mekanı saf tutanların kalbine Hak hâkim olur. Kalp paslandıkça Hak oradan uzaklaşır. Hakk’ın mekânı olan kalbin nişanesi simadan belli olur. Hurufiler, insan yüzünü çizgilere böler ve her birine ayrı bir felsefi anlam verir. “Kun feyekun” hikmeti insanın yüzünde yazılıdır bu çizgilerde. Ünlü Azerbaycan şairi İmadeddin Nesimi de şöyle yazıyordu:
“Hak Teala, ilm içinde çünkü “simahum” dedi,
Her kişinin yüzüne bak, suretinden bellidir.”
İnsanların yüzüne dikkatlice bakıldığında, kalplerinin temiz ya da kirli olduğu yüzlerinden anlaşılacaktır. Burada güzelliğin şart olduğu söylenemez. Kalp kirlenince sima değişir; insan amansız, barışmaz, merhametsiz ve zalim olur.
Renklerin bir rengin kaynağı olması ve insanların ruh halleri arasındaki bağ, daha derin felsefi ve mistik anlamlar taşır. Renklerin çeşitliliğinin duruma bağlı olması, insanın iç dünyası ve kalbinin temizliğinin dış görünümüne ve davranışlarına nasıl etki ettiğini yansıtır. İnsan kalbi, varoluşun gerçek mahiyetinin, Hak’ın ışığının mekânıdır. Hak’ın ışığı yalnızca kalbi saf olanlara nasip olur.
Kalp paslandıkça, insanın davranışları da değişir. Bu, etrafında gerçekleşenlerle, kişisel deneyimlerle ve dünya görüşüyle bağlantılıdır. İnsanların kalbinin paslanması, onları amansız ve merhametsiz yaparak başkalarına karşı empati hissini azaltır. Bu değişiklik, insanın simasında da açıkça görülür.
Hurufilerin insan yüzünü çizgilere bölmesi, her bir çizginin farklı bir anlam taşıması, insanın iç dünyasının dış görünüşte nasıl yansıdığını gösterir. İnsan yüzündeki her çizgi bir sembolü gizler. Bu sembollerin anlamlarının açılması ise özel bilgi ve eğitimle mümkündür. “Kun feyekun” hikmeti, insanın varoluşunun derin anlamını simasında taşıdığını vurgular.
Nesimi’nin sözleri, insanın dış görünümünün, onun içsel durumunun bir göstergesi olduğunu hatırlatır. “Her kişinin yüzüne bak, suretinden bellidir” diyerek, insanların yüzüne bakarak kalplerinin durumunu anlamanın bir yolu olduğunu belirtir. Bu, insanın içindeki manevi dünyasına ve onun dış dünyaya nasıl etki ettiğine dair derin düşünmeye sevk eder.
Böylelikle, insan kalbinin temizliği, onun iç dünyasıyla doğrudan ilişkilidir. Kalbi saf olan insanların yüzleri nurla doludur; davranışları ise başkalarına karşı merhamet ve anlayışla zengindir. Aksine, kalbi paslanmış bir insanın siması ve davranışları, içindeki karanlıkların, negatif duyguların bir sonucu olarak toplumdaki ilişkilerini bozar.
İnsanların yüzüne dikkatlice bakmak, onların iç dünyasına bir pencere açar. Bu bakış, insanları daha derin bir şekilde anlamaya, ruhlarının durumunu görmeye imkân tanır. Her bir insan, kalbindeki nur ile dış dünyadaki ortamını şekillendirir. Kalbini temiz tutmak, kişinin ve toplumun güzelliği için hayati önem taşır.
Sonuç olarak, kalbin temizliği ve Hakk’a yakınlık, insanın simasında, davranışlarında ve iç dünyasında kendini gösterir. Bu, insan ruhunun aydınlık bir renk paletisine sahip olmasını sağlayarak topluma da olumlu etki eder. İç dünya ile dış dünya arasındaki bu bağı anlamadan, insanların gerçek mahiyetini kavramak zordur.
Resul Mirhaşimli
KÖŞE YAZILARI
4 saat önceKÖŞE YAZILARI
4 saat önceKÖŞE YAZILARI
4 saat önceGENEL
5 saat önceGENEL
5 saat önceGENEL
5 saat önceGENEL
5 saat önce