İnek ve İnsan…

İnek ve İnsan…

Fatih Mehmet Turhan kaleme aldı...

ABONE OL
19 Nisan 2025 23:59
İnek ve İnsan…
5

BEĞENDİM

ABONE OL

Beslenmede hayvan ve insan arasında benzerlik vardır; şaşılacak bir şey yok bunda, sonuçta ikisi de canlı. Her canlı için gerekli olan asgari besin, canlıdan canlıya farklılık gösterir. Bu yazının konusu inek… İnek ile insan beslenmesini yorumlayacağım.

Hayvan beslenmesinde dikkat edilecek husus;

  1. Yaşam payı
  2. Verim payıdır.

Yaşam payı, hayvanların hayatta kalabilmek için gerekli olan asgari besin miktarıdır. Mesela altı yüz kilo ağırlığında bir ineğin yürüyebilmesi, koşabilmesi ve nefes alıp verebilmesi, kısaca ağırlığını taşıyabilmesi için gerekli olan besin miktarıdır. Bir günde bir ineğin canlılığını koruyabilmesi için gerekli olan enerji on bir birim ise, on bir birimlik besin verilir. Yaşam payı dikkate alınarak yapılan beslenmede ineği sadece yaşatırsınız, hayatta tutarsınız; fazladan et, süt ve döl verimi bekleyemezsiniz.

Verim payı, ineğin yaşam payından daha fazla bir yem rasyonuna ihtiyaç duymasıdır. Yaşam payı ile günde on birim yiyen inekten verim alınması için yirmi veya otuz birim besin verilmesi gerekir. Dolayısıyla verim alabilmek için yaşam payından daha fazla beslemek gerekiyor.

Şimdi gelelim insan beslenmesine:
Değerli büyüklerimiz, ücretlendirme politikasında yaşam payı ve verim payı arasında ülkenin bekası için tercih yapmak zorunda kaldılar! Ve yaşam payını dikkate alarak strateji geliştirdiler! Devlet aklı da bu tercihi yapmayı gerektirirdi zaten! Ülkede bir devlet aklı olduğunun en bariz örneği, bana göre bu ücret politikasıdır. Çünkü devletin bekası ile doğrudan ilgilidir!

Vatandaşların sadece yaşam payı (açlık sınırı) için, yani ölmemesi için asgari ücretle ayarlama yapan devlet aklı sağ olsun, var olsun, Allah onlardan razı olsun! Vatandaşlarından verim alabilmesi için asgari ücretin en az 4–5 katı ücret vermesi gerekirken, “Neden ücretler düşük tutulmaktadır?” sorusu çok “kazık” bir soru bence! Bu soruyu soranlar art niyetli ve dış mihraklar tarafından beslenen “dıj güçler”in elemanlarıdır.

Devletin kasası tam takırken neden verim payı üzerinden ücret politikası ayarlansın? Hem ülkenin en verimlileri kendileridir; fazladan verime ihtiyaç yok ki millete para saçılsın! Saçanlar da ihanet içindedir! Önemli olan, devleti yönetenlerin verimli, üreten, düşünen insan olmasıdır. Bu yüzden verim payı, analarının ak sütü gibi helaldir bu zevata!

Hımm, bir de millet vardı değil mi? Verim payı ile beslenen milletin karnı doyar. Karnı doyan düşünür, sorgular ve yöneticilerin başına bela olur, kargaşa çıkar. Onların açlık sınırında yaşamaları ve yöneticilerine tabi olmaları ülkenin bekası için şarttır!

Kısaca; önceden meydanlarda ayda bir başlarına fırlatılan 100 gramlık çay ile, bugün ise maaşlara yapılan yüzde bilmem kaçlık ufacık zamlarla “efendi-köle” ilişkisi demeyelim ama, istikrar için bilinçaltına yavaş yavaş işlenmesi ülkenin yönetilebilirliği açısından son derece elzemdir.

Bu, üzerinde uzun uzun düşünülmüş bir projedir. Atan suçlu değil (!) “Eğilip” alanlar da hiç mi hiç (!) suçlu değil. Küçük zamlardan memnun olup alkışlayanlar da kelimenin tam anlamıyla gerçek birer vatanseverdir!
Aynı zamanda onurludur!

Tüm bu pembe tabloları gölgelemek için; “Vatandaşını bir ineğin verim payı kadar beslemekten imtina eden zevat, dindar nesil yetiştiremez” söylemini dillendiren aklı evveller var. Bu hain söylemi dillendirenlere eminim “milletim” gereken cevabı da verecektir.

Evet… Dindar ama eğilen, boyun büken, kendine efendi arayan köle ruhlu zavallı bir nesil olduğumuzu iddia eden kendini beğenmişler de var.

Hatta burnumuzdaki halkadan, boynumuzdaki prangalardan şikâyet etmiyormuşuz onlara göre. Bir zamanlar yüz gram çay ve makarnaya, şimdi de yüzde bilmem kaçlık zamma ruhumuzu satmışız!
Suçlu bizmişiz! Hak etmişiz! Öyle diyorlar bu aklı evveller… Allah onları ıslah etsin!
Vesselam.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
Tüm Yorumlar (1)
  • ŞENAY

    İçinde yaşadığımız dünya, insan onuruna yakışır bir yaşam sürmemizi ve refah içinde olmamızı gerektirir. Aynı şekilde, hayvanların da kendi doğalarına uygun, sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürme hakkı vardır. Ancak ne yazık ki, bizlerin bu temel ihtiyaçlarını ve diğer canlıların refahını yeterince önemsemeyen büyüklerimiz oldu. Onların bu eksikliği, hem kendi hayatlarımızda hem de çevremizdeki dünyada derin izler bırakmıştır. İronik bir şekilde, bu eksiklik sayesinde, insan ve hayvan sevgisini, adalet duygusunu ve daha iyi bir dünya arzusunu daha da güçlü bir şekilde içimizde hissetmekteyiz. Hayvanı ve insanı aç bırakırsanız ne olur değilmi… Evet belki de bu yoksunluk, bizleri daha duyarlı ve bilinçli bireyler olarak yetiştirir. Ama şu varki, İnsanların onurlu ve refah içinde bir yaşam sürmesi hepimizin ortak arzusudur. Bu bağlamda, hem insanların hem de hayvanların iyiliği büyük önem taşımaktadır. Gelecek nesillerin sağlığını ve huzurunu düşünen, vizyon sahibi büyüklerimizin rehberliğiyle daha güzel bir dünya inşa edebiliriz. Onların deneyimlerinden ders çıkararak, daha bilinçli ve duyarlı adımlar atabilir, hep birlikte daha iyi bir geleceğe doğru ilerleyebiliriz. Artık bekleyip, Görelim mevlam neyler ne eylerse güzel eyler?

    Yanıtla
    +0
    -0