

Temel patronundan zam ister. Patron, elinde hesap makinesiyle sorar: “Bu zam da nereden çıktı şimdi?”
Temel başını kaşır: “Bizim uşak bu sene okula başladı da efendim…”
Patronun dudağı seğirir: “Ne var bunda? Kitapları devlet veriyor. Kırtasiye kaç para ki?”
Temel, sesini alçaltır: “Mesele kırtasiye değil efendim… Bizim uşak okulda bazı çocukların günde üç öğün yemek yediklerini öğrenmiş de…”
Bir Temel fıkrası sandınız değil mi? Ama değil. Bu memleketin ekonomi ve eğitim politikası bu.
Çünkü burası Türkiye: Bir çocuk açlıktan derse odaklanamaz ama ülkenin eğitim politikası, “kızla oğlan aynı sırada oturmasın mı, otursun mu”ya kitlenmiş durumda.
Şimdi biraz rakam verelim, eğri oturup doğru konuşalım:
Türkiye’de öğrencilerin %31’i sabah kahvaltısı yapmadan okula gidiyor.
%19,2’si parası olmadığı için en az bir gün aç kalıyor.
Ailelerin %50,2’si çocuklarının okulda aç kalmasından endişeli.
Yani özetle:
Mesele kırtasiye değil, mesele açlık.
Ama Sayın Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in meselesi bambaşka.
Geçenlerde çıktı dedi ki:
“Bazı velilerimiz, kız ve erkek çocukların aynı okulda okumasını istemiyor.”
Nasıl bir ‘bazı’ysa bu veli grubu, bir gece ansızın eğitim sisteminin başrolüne oturuverdi.
Oysa bizim “bazı” veliler olarak derdimiz belli: Çocuğumuz tok olsun, eşit eğitim alsın, okula geldiğinde sıralar sağlam, tuvaletler çalışır, öğretmenler görevde olsun.
Ama hayır. Sayın Bakan’ın dikkatini çeken o “bazı veliler” başka bir gezegenden fırlamış gibi.
Muhtemelen çocuklarını okula bile göndermeyen ama eğitim sisteminin haritasını çizen türden.
Bakın, size bir anekdot daha:
* Yıl 1921. Yer Ankara.
Muallimler Cemiyeti (öğretmenler birliği) toplantı yapıyor. Üç kadın öğretmen de katılıyor.
Meclisteki bazı gerici milletvekilleri çıldırıyor:
“Kadınlar ve erkekler aynı salonda mı toplanırmış?”
Alıyorlar soluğu Atatürk’ün yanında.
Atatürk dinliyor, dinliyor ve sonra gürlüyor:
“Çağırın cemiyet reisini!”
Mazhar Müfit geliyor, Atatürk gürlemeye devam ediyor:
“Siz ne yapmışsınız muallimler toplantısında? Kadınlar ayrı oturtulmuş. Niye? Sizin kendinize mi güveniniz yok, Türk kadınının faziletine mi?”
Bakın, yıl 1921. Atatürk, “kadın ve erkek aynı salonda olamaz” diyenlerin ağzının payını vermiş.
Ama yıl 2025.
Bir Milli Eğitim Bakanı çıkıp, “Bazı veliler karma eğitimi istemiyor” diye açıklama yapıyor.
Yani 100 yıl sonra hâlâ aynı lafta, aynı karanlıkta debeleniyoruz.
Peki o bazı veliler başka ne istiyor?
* Anayasadan laiklik çıkarılsın diyor.
* Hilafet geri gelsin diyor.
* 7 yaşındaki kız çocuğu evlenebilir diyor. Bunu söyleyen kişiyi üniversitelerde konferans versin, konferansı protesto edenler önce coplansın, yetmesin tutuklansın diyor.
* Karma eğitim haramdır diyor.
* Okulda müzik, beden dersi yerine dua öğretilsin diyor.
Peki biz ne diyoruz?
* “Çocuklar aç okula gitmesin.”
* “Okullar sağlam olsun, öğretmenler atansın.”
* “Eğitim bilimin ışığında yapılsın.”
* “Kadın ve Erkeğin eşit olduğu çocukluktan aşılansın, Karma eğitim devam etsin.”
Ama yetmiyor, sesimiz o “bazı veliler”in gölgesinde kalıyor.
Üstelik sorun yalnız eğitim de değil. Bu “bazı” zihniyetin dokunmadığı yer yok.
Sağlığa, sanata, hukuka, üniversiteye, tiyatroya, sokağa, kadınların kıyafetine, kahkahasına kadar her yere sızmış durumdalar.
Kendi çocukları aç kalmasın diye zam isteyen babayı hor görürken, kızla oğlanın aynı sırada oturmasına savaş açıyorlar.
Sayın Bakan, size kötü bir haberim var:
* Son anketlerde halkın %60’ı erken seçim istiyor.
Yani mesele sadece karma eğitim değil.
Sizin temsil ettiğiniz zihniyetten kurtulmak isteyen bir millet var karşınızda.
O yüzden lütfen, bu ülkenin tüm velilerini temsil etmek gibi bir iddianız varsa, önce anayasanın ilk dört maddesini tekrar okuyun.
Bakın orada ne yazıyor:
“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Bu devletin laikliği, kadın-erkek eşitliğini, karma eğitimi, sosyal adaleti garanti altına almakla görevi var.
Yok eğer siz hâlâ “bazı veliler” deyip masum bir cümle kurduğunuzu düşünüyorsanız…
O zaman biz de size, Temel’in patronuna dediği gibi diyelim:
“Mesele kitap defter değil efendim, mesele vicdan, mesele eşitlik, mesele çocukların onuru…”
Bilmem anlatabildim mi?
Dipnot:
“Terörsüz Türkiye” konu başlığıyla bir yazı kaleme almam yönündeki mesajlar beni ziyadesiyle onurlandırdı. İlginize teşekkür ederim. Ancak bu konuyla ilgili olarak, gerek olumlu gerek olumsuz görüşler zaten onlarca kişi tarafından — gazetemiz de dahil olmak üzere — çeşitli mecralarda yazıldı, çizildi, konuşuldu.
“Delinin biri kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış” atasözü, şu günlerde yaşadığımız sürecin adeta ete kemiğe bürünmüş hali.
Bekleyip göreceğiz… Keşke, olumlu bakanların umutla dile getirdiği gibi olsa gerçekler. Ama nafile…
POLİTİKA
Az önceGENEL
Az önceDÜNYA
Az önceGENEL
Az önceSPOR
Az önceGENEL
Az önceDÜNYA
Az önce