Bireyin insan olarak tekâmülünün, insana dönüşmesinin önündeki en büyük engel, hata yapma korkusudur.
Korkuyu neden yaşamak istemiyoruz? Neden olacak; çünkü acı veriyor.
Çok acı.
Kendi düşen ağlamıyor. Sınırları içerisinde kendine dönük, sadece kendisini ilgilendiren hatalarının sorumluluğunu alabiliyor insan. “Bir defa düştüm, dikkat ederim; bir daha düşmem.” diyor, kalkıp yoluna devam ediyor…
Korkunun asıl kaynağı, başkalarını etkileyebilecek hatalar yapmak ve dolayısıyla da başkalarının eleştiri oklarının hedefi olmaktır.
Kendin düşsen ağlamıyorsun ama başkaları senin gözünün yaşına hiç aldırmıyor. Bu, zaman zaman en yakınların olsa bile.
Hatayı şahsına yönelik yapsan, üzerinde duracağın en fazla beş dakika. Hataların başkalarını ilgilendirsin oysa; haftalarca, aylarca, yıllarca ağızlarda sakız olmaktan kurtulamıyorsun.
“Hayat çok acımasız.” diyoruz sonra. Değil aslında, insanlar acımasız.
Hayat, yaşandıkça elde edilen tecrübelerin toplamıdır deyip yaşlılarımıza hürmet ediyoruz. Aslında acılarına saygı gösteriyoruz biraz da. Onlara acıyoruz, çünkü bu yaşa gelene kadar çok acılar çektiklerini biliyoruz.
Nereden mi biliyoruz? Tabii ki kendimizden.
“Gençler düşünse, yaşlılar yapabilse.” der Fransızlar.
Bu mümkün müdür? Güzel olurdu ama hayatın doğal işleyişi içerisinde bu pek de uygulama alanı bulmuyor maalesef. Hayat bir imha ve inşa süreci. Her yeni, geleceğin eskisi olmaya talip.
Tekâmül biraz da zamanla ilgili çünkü. Gençlerin doğru düşünüp doğru davranabilmeleri için zaman tüketmeleri gerek. Acı çekmeleri gerek. Acı ama yaşlanmaları gerek.
Fuat Oskay
KÖŞE YAZILARI
16 saat önceGENEL
2 gün önceKÖŞE YAZILARI
3 gün önceGENEL
3 gün önceGENEL
3 gün önceGENEL
3 gün önceKÖŞE YAZILARI
4 gün önce
Yine harikulade bir paylaşım.Tecrübenin buruk tadı geldi. Maalesef ki bu böyle ve gün geçtikçe insanların acımasızlığı katlanarak devam ediyor…