

Zaman ilerledikçe toplumların gelişmesi, bireylerin daha özgür, daha sorgulayıcı ve daha bilinçli hale gelmesi beklenir. Ancak son yıllarda tam tersi bir eğilimin yükseldiğine tanık oluyoruz. Sorgulamanın yerini körü körüne kabulleniş, özgür düşüncenin yerini dogmatik kalıplar, çeşitliliğin yerini tek tipleşme alıyor. Bu da ister istemez şu soruyu sorduruyor: Her geçen gün yobazlaşıyor muyuz?
Yobazlık yalnızca dini alanda değil; siyasetten sanata, eğitimden gündelik yaşama kadar birçok alanda kendini gösteriyor. Eleştiriye kapalı, farklı fikirlere düşman bir tavır; modern dünyanın dinamizmine ayak uydurmak yerine, geçmişin katı ve çoğu zaman sorgulanmamış kurallarına sıkı sıkıya sarılmak gibi eğilimlerle karşımıza çıkıyor. Eğitim sisteminden medyaya, sosyal hayattan bireysel ilişkilere kadar birçok yerde bu tutuculuğun izlerini görmek mümkün.
Peki neden? Belki de belirsizliklerle dolu bir çağda yaşamanın getirdiği kaygılar, insanları kesin cevaplar vaat eden dogmalara daha çok itiyor. Belki de bireysel özgürlüklerin getirdiği sorumluluk yükü, bazılarına ağır geliyor ve güvenli bir “doğru”ya sığınma arzusu doğuruyor.
Ancak şunu unutmamak gerekir: Gelişim, ancak sorgulayan, düşünen ve farklılıklara saygı duyan bir toplumla mümkündür. Yobazlaşmak; yalnızca bireyleri değil, tüm bir toplumu köreltir, durağanlaştırır ve geriye götürür. İlerlemek istiyorsak, korkularımıza yenik düşmeden açık fikirli olmayı, öğrenmeyi ve anlamayı seçmeliyiz.
Belki de asıl sormamız gereken soru şudur: Yobazlaşmaya seyirci mi kalacağız, yoksa eleştirel aklın ışığında kendimize yeni bir yol mu çizeceğiz?
Sevgiyle kalın
DÜNYA
3 saat önceBİLİM & TEKNOLOJİ
3 saat önceDÜNYA
3 saat önceGENEL
3 saat öncePOLİTİKA
3 saat önceYAZILAR
3 saat önceYAZILAR
4 saat önce