EŞİKTEN İÇERİ…

EŞİKTEN İÇERİ…

ABONE OL
27 Temmuz 2024 00:51
EŞİKTEN İÇERİ…
4

BEĞENDİM

ABONE OL

“Olduğu gibi” mi kabul edelim?

Etmeyelim bence. “Beni olduğum gibi kabul et!” diyenlerin çoğu olmamışlardır eminim.
“Olduğu gibi” kabul görmek isteyenler “olması gerektiği gibi”ye direnenlerdir aslında.
Ne yapalım peki, kapı dışarı edelim?
Elbette kapı dışarı etmeyelim; ancak içeriye de törpüleyerek alalım.
Toplumun ve insanlar arası ilişkilerin genel geçer etik ilkeleri, ahlaki değer, kural ve kaideleri var. Asgari düzeyde bu teraziye uyumlu olmasını sağlayalım. Bu hususa aykırılık, zaten onu ortamda kendiliğinden egale edecektir.

“Ben buyum!” diye bir şey yok. İsteyen değişir, uzlaşmak isteyen orta yolu bulur. İstemeyen ise kendine başka bir yol bulur.
Kriterlere uymayan hiç kimsenin kapıdan içeri alındığı görülmemiştir. Bu, gönül kapısında da böyledir, devlet kapısında da böyle, cennet kapısında da böyle.
Günahkâr müminlerin dahi bir süreliğine cehennem ateşinde yakılmaları da bu hikmetten.

Salt ceza olarak bakılmamalı. Orada ateş bir terbiye, bir değişim dönüşüm, bir temizlik vasıtası olarak görülmelidir. Ateş de iyi bir temizleyicidir sonuçta. Suyun sirayet etmediği durumlarda devreye girer. Cennet temizdir, ehline karışmak arınmayı gerektirir çünkü.
Dolayısıyla Yaradan dahi olduğu gibi kabul etmiyor kulunu diyebiliriz. Yüz yıllar boyu elçiler, kitaplar, levhalar, uyarılar göndermesi bu yüzden.

Olması gerektiği gibi olmayanlar kendilerine başka yollar ve mekânlar buluyorlar. İnsan ki iradesinde hürdür amenna. Ancak sorumlulukları da bakidir.

İyi de Mevlânâ’ nın dergâhının kapısı vardı bir de. “Gel, ne olursan ol yine gel. Bu kapı umutsuzluk kapısı değil” diye sesleniyordu ahaliye. Bu, “olduğu gibi” kabul çağrısı değil miydi? Diye soruyorsun:
“Bizim Yunus” Tapduk Emre’nin kapısına kırk yıl boyunca dağlardan sırtlayarak bir defa bile olsun eğri odun getirmedi ya, biliyorsun. Hem mürit hem de mürşit farkındaydı bunun. Bu bir iradeydi. Yunus o kırk yılın sonunda Yunus oldu. Yunus eğri odunların nezdinde asıl bütün eğriliklerini kendi nefsinde düzeltti.

Mevlana’nın gittiği yol ve temsil ettiği makam da bellidir. Davet ettiği kapı bir nevi giriş kapısıdır. Kişi bu kapıdan “olduğu gibi” alınır, seyr-i sülük diye bir yolculuğa çıkarılır, temizlenir, terbiye edilir, kemale erdirilir ve çıkış kapısından “olması gerektiği gibi” çıkarılır.

Yani cevheri alır o kapı, mücevhere dönüştürür.

Fuat OSKAY

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP