EKMEK…

EKMEK…

ABONE OL
13 Nisan 2024 02:03
EKMEK…
3

BEĞENDİM

ABONE OL

İnsanlık tarihi kadar eskidir ekmeğin tarihi. İlk insanlar su ile ıslatıp kendi hâline bırakılmış buğday kırmasında gözeneklerin meydana geldiğini gördüler ve oluşan kitleyi taşlar üzerinde pişirdikleri zaman da bunda tat ve lezzet olduğunu fark ettiler. Sonraları av için yaptıkları uzun seyahatlerde bu ilkel mayalı ekmeği de yanlarında götürdüler.

Eski devir insanları yiyeceklerini herhangi bir işleme tabi tutmadan tüketmekteydi. Bunun tek istisnası belki de buğday ve undan üretilen ekmekti. Araştırmalardan anlaşıldığına göre M.Ö 4000 yıllarında Babiller fırınlarda ekmek pişirmeyi biliyorlardı.

Mayalı ekmek ilk kez M.Ö 1800 yıllarında Eski Mısırlılar tarafından tesadüfen bulundu. Mısırlıların ekmeğin zenginleştirilmesinden haberdar oldukları; ekmeğe bal, hurma gibi maddeler kattıkları tespit edildi. Eski Mısır’da hemen her olay veya törende ekmek ekonomik katkısı açısından büyük nimet olarak kabul edildi. Büyük kuraklık dolayısıyla Yedi yıl boyunca kıtlık çeken Mısır halkı devletin maliyesindeki akılcı ve ahlaklı politikalarıyla önemli rol üstlenen Hz. Yusuf peygamberin buğdayı ihtiyaç olduğu kadar adaletli ve tasarruflu kullandırıp artanın depolanması çalışmasıyla kıtlıktan kurtulur.

Ekmek yapım sanatı Akdeniz ülkelerine Eski Mısır’dan yayıldı. Eski Yunanlılar M.Ö 8.yüzyılda ekmeği Mısırlılardan öğrendiler. Daha sonra Romalılarda ekmekçilik oldukça gelişti ve büyük ticari fırınlar inşa edildi.

Ekmek yapma sanatı Orta Avrupa’ya ve Avrupanın diğer ülkelerine ise çok sonraları güneyden yayıldı.

Zamanla ekmek yapımında buğdayın yanında çavdar ve diğer tahıllar da kullanılmaya başlandı. Beyaz ekmek yapımına Avrupa’da 15. yüzyılda başlandı ve bu ekmeği o devirlerde ancak zengin sınıf yiyebildi.

Mikroorganizmaların ve mayanın keşfinden sonra 19. yüzyılda ekmek ticari olarak üretilmeye başlandı ve artık bir sanayi dalı haline geldi. Denilebilir ki beslenmek denince akla ilk olarak ekmek gelir. Bugün dünya ülkelerinin %53’ünde ekmek alınan toplam kalorinin %50’sini; %87’sinde alınan kalorinin %30’undan fazlasını sağlamaktadır. Ekmeğin oldukça az tüketildiği iddia edilen gelişmiş Batı Avrupa Ülkeleri’nde bile alınan proteinin %30’u , karbonhidratların %50’si, B gurubu vitaminlerin %50’si, E vitaminin %75’i ekmek ürünlerinden sağlanmaktadır. Avrupa’nın güney ve doğu ülkelerinde(İtalya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Yugoslavya) daha fazla ekmek tüketilmektedir.

Bugünün zengin sofrasında ekmek, kilo yapıyor diye hızla azaltılırken fakir için temel yaşam kaynağı olmaya devam ediyor. Zengini, sofrasından ekmeği uzaklaştıradursun ne tezat ki dünyanın beri tarafında kuru ekmeğe dahi ulaşamayan, öğrenilmiş çaresizlik içerisinde kıvranan insanlara fakir deniliyor. Bu tanım elbette adaletin yeryüzünde tesis edilememesinden ve halkların başındaki aymaz yöneticilerden kaynaklanıyor.

18.yüzyıl Avrupası’nda kıtanın dört bir yanının ekonomik sıkıntılarla, kıtlıklarla boğuştuğu ve çoğunluğunun evine ekmek götüremediği bir dönemde krallık bu sıkıntıdan etkilenmemiş olacak ki halkın “ekmek bulamıyoruz!” diye isyan etmesine Kraliçe Marie Antoinette’nin ‘’Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!’’ diyerek cevap verdiğini Jean-Jacques Rousseau, “İtiraflar” adlı kitabında anlatıyor.

Yeryüzü insanlarının büyük çoğunluğu için manzarada bugün de değişen bir şey yok. Ekmek hâlâ sofralarımızın en temel katığı ve süsü; halen daha, elinin emeği ve alnının teriyle elde etmek için mücadele veren en şerefli insanların kavgası.

Fuat Oskay

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP