CENNET GÖZLÜM

CENNET GÖZLÜM

ABONE OL
30 Mart 2024 00:53
CENNET GÖZLÜM
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Siyaset ve dinin birbirine dolanmasıyla, seçim atmosferi sanki biraz fazla “kutsal” bir hava aldı, değil mi? Anladık, seçim dönemleri her zaman biraz drama dolu olur, ancak son zamanlarda sanki oy pusulası yerine kurtuluş reçeteleri dağıtılıyor gibi hissediyor insan.

Bir yanda politikacılar, halkın refahı için çırpınıp dururken, diğer yanda cemaat ve tarikat önderleri siyasi arenada şov yapıyor. Siyasetin kutsal kitaplarından alıntılar yapılırken, politik vaatlerin arasında “Tanrı’nın isteği bu!” cümleleri sıkça duyuluyor. Kimileri seçimlerde oy kullanırken vicdanını rahatlatıyor, kimileri de başka türlü bir rahatlatma peşinde sanki.

Örneğin, İsmailağa cemaatinden aforoz edilen ve kamuoyunda “Cübbeli Ahmet Hoca” olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, yerel seçim öncesi bir video yayınlayarak, Cumhur İttifakı dışındaki partilere oy vermenin caiz olmadığını iddia etti. Buna göre, oy verenler mesul olacak, günahkar sayılacak, azaba gidecek. Kulağa hoş geliyor değil mi? Oy verme işi bir anda ciddi bir manevi sorumluluk haline geldi.

Ülkemizde bu tür din bezirganlarını gördükçe aklıma Giordano Bruno gelir. Bu zat İtalyan filozof, rahip, gökbilimci ve okültist olarak tanınır. Aristotelesçi kapalı evren görüşüne karşı çıkarak, Kopernik’in heliosentrik tezini savunmuş ve evrenin sonsuz olduğunu iddia etmiştir. Bu görüşleri nedeniyle Katolik Kilisesi tarafından sapkın ilan edilmiş ve Roma’da diri diri yakılarak idam edilmiştir. Giordano Bruno’nun “Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar.” şeklinde bir sözü bulunmaktadır. Gençler bilmez, eskiden “Olacak O Kadar” diye mizah programı vardı. Onun jenerik müziğinde söylediği gibi “tam yerine rast geldi, manzara koyduk”.

Olacak o kadar diyemiyorum. Din bezirganları çığırttıkça, Orhan Gencebay’ın “cennet gözlüm” şarkısında söylediği gibi “Bıktım günah çekmekten” demeden edemiyor insan. Bu sefer sevabına mı oy versem?

Bununla beraber, gelin görün ki, gerçek sorunlar bir yerlerde kaybolup gidiyor. Ekonomi, eğitim, sağlık… Evet, bu bir yerel seçim, ama halkın gündeminde bu temel konular mevcut. Ne yazık ki, bu temel konular manevi vaatlerin gölgesinde eziliyor. Oysa bizim, yeryüzündeki cenneti değil, yeryüzündeki hayatı iyileştirmeye ihtiyacımız var. İşte bu yüzden, siyasetin ve dinin ayrı tutulması gerektiğini bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Ama tabii ki hatırlatmakla olmuyor, her seçimde yeniden hatırlatmak zorunda kalıyoruz.

Siyasi liderlerimiz, sanki birer manevi rehbermiş gibi kürsülerde halka hitap ederken, dini motifleri kullanıyorlar. Bu, halkın dini duygularını istismar etmekten başka bir şey değil. Maneviyat, insanların en hassas noktasıdır ve bu, siyasi çıkarlar için kullanılmamalıdır. Dini inançlar kişisel bir tercih ve yaşam tarzıdır. Devlet yönetimi ve siyaset ise tüm vatandaşların haklarını ve refahını gözetmek zorundadır.

Ancak ne yazık ki, siyaset ve din arasındaki bu sarmaşık ilişki, toplumda ayrımcılığa ve çatışmalara yol açabilir. Siyasi kararlar dini inançlara göre değil, bilimsel verilere ve hukuka göre alınmalıdır. Ama işte, dünyevi sorunlarla uğraşmak yerine cennet vaatlerine odaklanan siyasi liderlerimiz, sanki aramızdaki olaylar bir yana, kutsal bir misyonun peşindeler gibi.

Sandığa giderken, dünyevi sorunlarımızı ve toplumun ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmalıyız. Oy pusulası, ruhun değil, toplumun geleceğinin reçetesi olmalıdır. Bu seçim döneminde, lütfen unutmayalım: Cennet vaatleriyle dolu sandıklar, dünyevi sorunlarımızı çözemez.

Mehmet Uygar KELEŞ

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP