

Yapıştıkça hatıraların yakasından
İnce bir sızı süzülür kirpik aralığından
Ve her baktığım aynalarda
Havlu atıyorum
Sevdana sarmalanmış yokluğuna
Takıp takıştırmak ne fayda
Sen ki; zamanımın yirmi dört saati
Yüreğim sana bulandı
Şehir kokuna
Ellerimde hâlâ ellerinin teri
Düşünce göz bebeklerime gülüşünün hayali
Şehir yeniden fethedilir
İsminle başladığım her yeni gün ciğerlerimde aşk-ı kebir
Bu ev, bu şehir billahi el-habir
Ben ki düşlere prangalı bir esir
Sen ki müebbet gibi
Zamanımın yirmi dört saati
Kıymet arz etmez
Seni anlatmayan hiçbir şiir, hiçbir türkü
Ve kıymet arz etmez
Adınla başlanmayan hiçbir Allah’ın günü
Katık edip sevdama bu ömrü
Sen ki zamanımın yirmi dört saati
Bir kuş ölse gökyüzü doğmaktan vazgeçer mi?
Vazgeçer mi ağaçlar dallarını uzatmaya?
Kurak bir toprak hiç küser mi yağmura?
Eskitse de yokluğun beni
Yokluğun hiç yok edebilir mi
İliklerime kadar nakşedilmiş bendeki bu sevgiyi?
Taptaze sıcacık
Akar durur damarlarımda ılık ılık
Sen ki; zamanımın yirmi dört saati
Yağmurlardır kurak toprakları canla buluşturan
Sırılsıklamsam aşıksam sana
Sahrada yüreğimle seni yaşamak cana can katar gibi
Özlemlerdir aşkı olgunlaştıran
Ham aşklara meydan okur gibi
Sen ki zamanımın yirmi dört saati
Cilveleşirken zırtapoz acılarla
Üç kere öpüp kaldırdığım nimet gibi
Can kafesimde çırpınır durur bendeki sevgi
Yoksan ne fark eder ki
Farkı ciğerde özlem ateşi
Sen ki zamanımın yirmi dört saati
POLİTİKA
1 saat önceGENEL
1 saat önceGENEL
1 saat önceEKONOMİ
1 saat önceDÜNYA
1 saat önceDÜNYA
1 saat önceSPOR
1 saat önce