

“Bu ülkede yaşanmaz.”
Ne çok duyar olduk bu cümleyi, değil mi?
Bilhassa son dönemlerde ve özellikle gençlerden…
Bu beni — ve eminim benim gibi düşünenleri — derinden üzmektedir.
En çok da ülkemizi tanımıyor oluşumuza üzülüyorum.
Ülkemizin tarihinden, kültürel zenginliklerinden, coğrafyasının güzelliğinden habersiz; o güzelim değerleri bir çırpıda silip, sırtımızı dönüp gitmeli miyiz?
Sanki dünyanın diğer yerleri çok güzelmiş gibi…
Evet, dünyanın cennet gibi köşeleri elbette vardır.
Keşke imkânımız olsa da köşe bucak her yeri gezebilsek.
Fakat şunu bilmemiz gerek: Ülkemiz de o cennet köşelerden biridir.
Ne kadar olumsuzluk yaşarsak yaşayalım, bir ton sorunla boğuşsak da; her ne olursa olsun bu, ülkemizin değerini ve güzelliğini değiştiremez.
Ülkemizin kıymetini bir kat daha fazla bilerek, dört elle ve daha fazla sarılmalıyız.
Evet, “bu ülkede yaşanmaz” dedirten faktörler vardır elbette.
Ama biz kendi ülkemizde yaşayamazsak, onu nasıl yaşatırız?
Biz çare olmazsak nereden çare bulabiliriz?
Biz mücadele etmezsek, edeni görmezsek nasıl onurlu yaşayabiliriz?
Ülkemiz bizim evimizdir.
Atalarımızın kat be kat bedeller ödeyerek bize emanet ettiği mukaddes bir emanettir.
Ona, tüm olumsuzluklara rağmen sahip çıkmamız gerekir.
Tabiri caizse bu, eve giren hırsıza kızıp evi terk etmeye benzer.
Bu sadece bizim değil, çocuklarımızın ve bütün gelecek nesillerin de sorumluluğudur — bugün vereceğimiz kararlarla.
Yangının ortasında kalmış olsak dahi, söndürmek için su taşımak görevimizdir.
Kaçmak değil.
Milli ve manevi değerlerimize canıgönülden bağlı olup sahip çıkmamız dileğiyle diyorum ki:
Ülkemiz yaşanmaz değil, çok güzel yaşanacak bir yerdir.
Yeter ki “âdil” olalım, “Hak”kın yanında yer alalım.
POLİTİKA
2 saat önceGENEL
2 saat önceGENEL
2 saat önceEKONOMİ
2 saat önceDÜNYA
2 saat önceDÜNYA
2 saat önceSPOR
2 saat önce