

Bir gün hepimizin kapısını çalan ama kimsenin hazır olmadığı bir misafirdir yas. Hayatın doğal bir parçasıdır; ama doğallığı, acısını azaltmaz. Sevdiğimiz bir insanı kaybettiğimizde, bir ilişkinin bittiğinde ya da bir hayalden vazgeçtiğimizde hissettiğimiz o derin boşluk, aslında ruhumuzun bize yas tuttuğunu anlatır.
Yas yalnızca ölümle değil; boşanma, göç, iş kaybı, hastalık gibi hayatımızda derin iz bırakan her türlü kayıpla kendini gösterebilir. Ve her yas, kişiye özel bir hikâyedir. Kimimiz sessizce içine kapanır, kimimiz öfkeyle isyan eder. Ama herkesin ortak noktası şudur: Bir şey eksilmiştir artık.
Yas Bir Zayıflık Değil, İnsan Olmanın Gereğidir.
Toplumda hâlâ, “güçlü ol”, “kendini bırakma”, “artık toparlan” gibi iyi niyetli ama baskı yaratan söylemlerle karşılaşırız. Oysa yas, bastırılarak değil; yaşanarak iyileşir. Duyguların bastırılması, süreci sadece erteler; çözmez.
Psikolojide yas süreci genellikle beş aşamada tanımlanır: inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme. Ancak bu evreler net bir sırayla ilerlemez; insanlar bu duygular arasında gidip gelir. Ve bu dalgalanma doğaldır. Çünkü yas da yaşam gibi düz bir çizgi değildir.
Kaybın Ruhsal Yansımaları
Yas yalnızca gözyaşında değil; uykusuzlukta, iştahsızlıkta, dalgın bakışlarda, aniden gelen özlem duygusunda da kendini gösterir.
Bazen kişi “hayat devam ediyor” derken, içinde hiçbir şey devam etmiyor gibidir. Konsantrasyon bozulur, hayattan alınan tat azalır. Bu durumda birey, karışık yas dediğimiz derin ve uzun süreli bir sürece girebilir. Böyle anlarda destek almak, yalnız olmadığını bilmek önemlidir.
Yasla Baş Etmek: Duygulara Alan Açmak
Öncelikle bilin; her yas kişiseldir ve herkesin iyileşme süresi farklıdır.
Duygularınızı bastırmayın; ağlamak, anlatmak ve yazmak hepsi birer iyileşme yoludur.
Yalnız kalmak isteyebilirsiniz; ama tamamen izole olmayın. Sevdiğiniz insanlarla temas kurun.
Ritüeller kaybı anlamlandırmaya yardımcı olur. Bir mektup yazmak, dua etmek, bir eşyasını saklamak bile sembolik iyileştiricilerdir.
Zamanla acı dinmese bile, onunla yaşamayı öğrenmek mümkündür. Bu noktada bir uzmanın rehberliği, yolunuzu aydınlatabilir.
Sessizlikte Büyüyen Bir Umut
Yas, karanlık bir tünel gibi gelir insana. Ama o tünelin ucunda bir ışık da vardır. Belki aynı kişi olmayacağız, belki eskisi gibi gülemeyeceğiz… Ama başka bir yerden filizlenen bir yanımız olacak.
Unutmayın, bazen bir çiçeğin kuruması, toprağın yeniden doğuşa hazırlandığının işaretidir. Olmak yolculuğunun gerçek manada gerçekleşmesi için kaybedişler olmalı ki biz özümüze ulaşabilelim.
“Kaybettiğimiz her şey, bize insan olmanın derinliğini hatırlatır.” Ve belki de bu yüzden yas, en çok insan kalabilenlerin yüreğinde yer bulur.
Olmak bir yolculuktur. Ne güzel ifade etmiş Hz. Mevlana bu yolu:
“Hamdım, Yandım, Piştim.”
Bu üç kelime, Mevlâna’nın kendi ruhsal yolculuğunu ve insanın gelişim sürecini özetleyen derin anlamlar taşır. Bu “yanma” yıkıcı değil, dönüştürücüdür. Belki de dönüşme ve yenilenme zamanımız gelmiştir.
POLİTİKA
33 dakika önceGENEL
34 dakika önceGENEL
34 dakika önceEKONOMİ
34 dakika önceDÜNYA
35 dakika önceDÜNYA
35 dakika önceSPOR
35 dakika önce