Günümüzün yangısı, sesi, elzemliği; hayatımızın olmazsa olmazıdır: hak, adalet, hukuk.
İnsan bedeninden kolunu çıkarsan beden iş yapmaz, bacağını çıkarsan, beynini soyutlasan hiçbir işlevi tam olarak yerine getiremez, kişi hayatını idame ettiremez.
Peki, bunların arasında vicdan nerede yer almaktadır?
VİCDANIN HUKUK ALANI…
Hukukun temel meslek alanlarında çalışanlar vicdan ve ahlak ilkesine uymakla yükümlüdürler.
Hukukun temel meslek alanında çalışanlar, hukuk bağlılıkları için yemin ederler.
Ahlak, toplumsal vicdanın, toplumun kendi ile hesaplaştığı noktadır.
Hukuk ve kanun, vicdanî kanaat oluştururken dikkate alınan ölçü ve sınırdır.
FREDERİC NIETSZCHE’nin bir sözüyle bağlayalım:
“Yaptığınız işin felsefesini yapmazsanız, bir işin teknisyeni olarak kalırsınız.”
Sosyoloji alanında vicdanın felsefi dokusu burada önemli rol almaktadır.
ADALET ALANINDA VİCDANIN GÖREVİ İSE…
Adalet ancak vicdanla tecelli eder.
Adaletin üç ayağı vardır:
AKIL (kova)
BİLGİ (ip)
VİCDAN (kuyu)
DİNİMİZDE VİCDAN;
İnsanın içsel dokusunu, kişilik özelliğinin temel yapısını oluşturur.
DOĞA ÜZERİNDE İSE;
Toprağı işler hâle getirmek, gelecek nesile cennet bir dünya yaratmaktır.
Evrende var olan her şeyi koruyup kollamak, insana verilmiş vicdanî görevdir.
Vicdan, birçok dinde ve birçok felsefi akımda, mistisizmde önem verilmiş bir kavramdır.
PSİKOLOJİDE VİCDANIN TANIMI:
Kendimize öz saygımızın test edildiği merkezdir.
Güzel ve çirkinin ayıklandığı, arınma bölümüdür.
Vicdan, kendi kendimizi yargılayıp gerektiğinde ceza veren hüküm merkezidir.
BENLİK;
Hareketlerimizin karar merkezi olan beynimizde, kişiliğimizle ilgili üç etkin, üç benlik vardır:
A – ÜST BENLİK
B – BENLİK
C – ALT BENLİK
Vicdanda esas öğe: acıma duygusudur. Merhamet, vicdanın ürünüdür.
Toplumun, insanlığın temel yapısını vicdan belirler.
Adil olmak; hak ve hukukta eşit olmak ve hak yememektir.
Terazi aynı dengede olmalıdır.
Sosyal yarayı saran yine de vicdandır.
Koruyucu, kollayıcıdır; saygı ve sevginin temelidir.
Sizlere çocukken yaşadığım anımı anlatayım:
Rahmetli babam ava giderdi. Vurduğu kuşlar içimi acıtırdı. Avcılık geleneksel gibiydi.
Bu anım bana hâlâ yaşantımda acı verir.
Çıkardığım kişisel sonuç ise hayatım boyunca öğreti oldu.
Çocuktum. Bir gün bahçede yem yemek isteyen serçeleri izledim.
Taşla vurabilir miyim diye denemek istedim. Bir kuşu vurdum.
Bütün kuşlar korkarak kaçtı. Vurduğum kuş öyle keskin bir ses çıkardı ki…
Yanına geldim. Vurdum diye sevincimin yerini, acı sesi evreni çınlattı sanki.
Pırıl pırıl güneşli hava, o anda sisli kara güne döndü.
Kuşu kanadından vurmuşum, çırpınıyor, acılı sesi içimi gözyaşlarıma neden oldu.
Avucuma aldım. “Ne olursun ölme, ne olursun…” diye yalvardım.
Evimize getirdim. Annem hamur sardı koluna, uzun süre besledim.
Ben o yaşta hangi dinden olduğumu bilmiyordum ama vicdanımın yerini, sesini, sızısını öğrendim.
Din mi vicdandır? Vicdan din değil mi?
MASAL BU YA…
Umut olmalıydı kanat çırpan kuşlar
Mavi gökyüzüne bakan
Çıplak ayaklı çocuklara
İçinde kabaran hayallerini coşturacak
Kanatlarına takıp
Mutluluk diyarına uçuracak
Sarmalın içinde kaybolmuş
Kimsesizliğin cılız bedeninde
Umutları ağır gelecek
Bir gökyüzüne, bir kuşlara…
Bir de çıplak ayağına bakacak
Siyah kayda geçmiş kaderine
Beyaz çizik atarak
Dünden, yarına hesaplaşması kalacak
Büyümeyecek yıkık, viran, ruhu hayalleri
Kim bilir? Hangi hayatın…
Neresine harcını karacak
Büyüyecek, büyüdükçe
Gözyaşları yüzünde yol alacak
Sancılı başkalaşımın adıdır bu
Çocukların umut diyarı kapalı
Dünya böyle mi yaratıldı?
Sefahat sürenden, paydası yoktu
Bir gökyüzüne baktı
Bir de kuşları hayal etti
Nasırlı ayağı, ciğerine battı
Ekmeğini bandırdı menemenine
Yanında bal, baklava istedi
“Alice Harikalar Diyarında” hissetti kendini
Şakakları zonkladı, kalbi titredi
Düşler başkaydı, gerçekler başkaydı
Doğuştan talihi kötü yazılmıştı
Bir ekmeğine, bir çaresizliğine
Bir de gökyüzüne baktı
Belki kuşlar yol gösterecekti
Kanat çırpan hayallerine
Daha sıkı çırpmalıydı kanatlarını
Kuşlar gibi gökyüzüne pik yapmalıydı
Kuşlar hep umudu temsil ederdi
Kanadı kırık kuş olamazdı
İnsana yakışır mı çaresizlik?
Sevselerdi, sarsalardı birbirini
İnsanlık âlemi kaçıncı ivmedeydi?
Hayatın acı gerçekleri
Pençesine takmıştı kimsesizleri
Masallar gibi tatlı sonla bitmiyordu
KÖŞE YAZILARI
21 saat önceGENEL
21 saat önceGENEL
21 saat önceGENEL
21 saat önceSPOR
21 saat önceEKONOMİ
21 saat önceGENEL
21 saat önce