VATANIMIZA SAHİP ÇIKALIM

VATANIMIZA SAHİP ÇIKALIM

ABONE OL
16 Nisan 2024 07:29
VATANIMIZA SAHİP ÇIKALIM
6

BEĞENDİM

ABONE OL

13 Nisan 2024 tarihinde son dakika haberleri olarak tüm televizyon ve sosyal paylaşım sitelerinde “Üçüncü Dünya Savaşı Kapıda: İran, Şam’daki konsolosluk binasını vuran İsrail’i füze dalgası ve drone ile hedef aldı.” cümleleri yer aldı. Artık bütün dünya İran ve İsrail arasındaki bu gerilimi ve bu olayın Ortadoğu ile dünyaya yansımalarını konuşuyor.

Yeni bir savaş mı başlıyor acaba? Yoksa önceden beri devam eden bir savaşın son dalgası mı bu olay?

İstanbul Arel Üniversitesi tarafından 9-10 Mart 2024 tarihlerinde düzenlenen “21. Yüzyıl Savaşlarında Strateji, Operatif, Taktik ve Teknik: Tespit ve Değerlendirmeler” isimli bir çevrimiçi Ulusal Kongreye katıldım. Bu kongrede gördüm ki, dünyadaki nükleer silahlar ve füze durumu göz önüne alındığında artık ülkelerin birbirleriyle kesin sonuçlu bir harp yapması imkânsızlaşıyor. Çünkü askeri yönden en zayıf ülkeler bile teknolojik olarak uzun menzilli nükleer ve füze sistemleriyle güçlü devletleri etki altına alabiliyorlar. Hele güçlü devletlerin (ABD, Rusya, Çin ve batılı devletler) birbirleriyle mevcut nükleer ve füze sistemleriyle savaşmaları taraf devletlerin tamamen yok olmalarına sebep olacaktır. Böyle büyük bir tehlikeyi güçlü devletler göze alamazlar. Son 30 yıllık yakın tarih incelendiğinde savaşların kesin sonuçlu harplerden ziyade bölgesel, etnik ve dini kökenli, gayri nizami ve psikolojik harp ağırlıklı, ekonomik ve enerji kaynaklarını ele geçirmeye yönelik cereyan ettiği tespit edilmektedir.

Bu kongrede ben de “Yeni Savaş Yöntemleri ve Hedefleri” konu başlığı ile yeni savaş yollarından olan Dijital Takip, Medya ve Ekonomi hakkında bir bildiri sundum. Ancak aşağıdaki iki olayı sosyal medyada ve bizzat kendim gördükten sonra yeni savaş yollarından olan Mülteci Göçleri ile Yabancılara Mülk Satışlarının da yeni savaş yolları olduğunu anladım.

Bu sene 10 Nisan 2024 tarihinde Ramazan bayram namazı sırasında Ankara Melike Hatun Camisinde yer alan mültecilerin Türklerden daha fazla olduklarını gösteren bir videonun sosyal medyada yayılması sonucu bu videoyu görmem beni bir anda çok etkiledi.

Ankara’nın tam merkezinde Gençlik Parkı karşısındaki aynı camide ben de daha önce birçok kez namaz kılmış ve yabancıların ve mültecilerin hep çok olduğunu ben de pek çok kez görmüştüm. Ama bu yabancıların her gördüğümde bu çoklukların sebebini hep birer tesadüf olarak değerlendirmiştim. Artık bizzat anladım ki, mülteciler ve yabancılar biz Türklerden çok fazla.

20 Eylül 2023 tarihinde ise bir haftalık süreç için Kuşadası’na gitmiştim. Kuşadası sahillerinde yürürken İngilizler, Fransızlar, Almanlar, Ruslar, Araplar başta olmak üzere yabancılar tarafından alınmış yazlık evleri ve etrafı duvarlarla çevrilmiş, kendi bayraklarının asıldığı ve de biz Türklerin içerisine girmesine kesinlikle müsaade edilmeyen muhteşem tatil sitelerinin kurulduğunu bizzat gördüm. Evet önceden de devamlı Kuşadası’na yazları gittiğim için yabancıların evlerine ve sitelerine hep rastlıyordum. Ancak bu sefer hem bu yabancı ev ve sitelerin eskisinden çok daha fazla olduğunu hem de bu ev ve sitelerin sahillerin en güzel yerlerine kurulduklarını bizzat fark ettim.

Ancak bu sefer biz bu vatanın öz sahibi Türklerin ise bu yabancı site ve evlerde karın tokluğuna hizmetçi ve güvenlik görevlisi olarak yabancılar için çalıştırıldıklarını bizzat gördüm.

Bugün tarih ilminin biz Türk Milleti ve Devletini aydınlatabildiği büyük devletlerin I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti toprak paylaşımı konusunda kendi aralarında anlaşmazlık çıkmasını önlemek için yaptığı gizli anlaşmalardan olan İstanbul(1915), Londra(1915), Syces-Picot (1916), St.De Maurienne (1917) anlaşmalarına benzer bugün hangi gizli anlaşmalar acaba bizler için kullanılıyor?

Acaba bizler kimlerin mücadelesini yapıyorsunuz?

Büyük Ortadoğu Planı ve Şark Meselesi acaba bizlere ne ifade ediyor? Büyük Ortadoğu Planının yeni ayağında Ortadoğu’da Gazze ve İran’dan sonra sıra Türkiye’de mi olacak?

Yoksa Büyük Ortadoğu Planının yeni ayağında zaten var mıyız?

Acaba bizler Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti olarak bu yeni savaş yolları içinde zaten bir savaş içinde miyiz?

Acaba bizler atalarımızın kanlarını akıtarak ve bizler için şehit olarak bizlere emanet ettiği vatan topraklarımızı büyük güçler tarafından bilinçli olarak belli bölgelere özellikle gönderilen mültecilerin işgaline tepkisiz kalarak ve tüm mülklerimizi yabancılara para ile satarak vatanımıza ve de şehit atalarımıza ihanet mi ediyoruz?

Tüm şehitlerimizin “Bizlere ve vatanımıza ihanet mi ediyorsunuz?” sorusunu sorduklarını içimde hissedince bir anda kendime geldim. Aklım ve vicdanım tek ses oldu ve haykırdı. Artık vatanımıza bu kadar çok mülteci girmesine ve özellikle belli bölgelerde çoğunluğa ulaşmalarına asla izin vermeyelim. Artık para ile hiçbir toprağımızı ve mülkümüzü yabancılara satmayalım ve de onları vatandaş olarak aramıza almayalım. Artık öncelikle vatanımıza hep beraber sahip çıkalım. Yoksa arkamızda çocuklarımıza ve torunlarımıza atalarımızın bizlere bıraktığı bu cennet vatanı değil ileride tarih kitaplarında bizlerin şu andaki cehaletimizi ve gafletimizi yazan acı tarihi satırları bırakabiliriz. Bir taraftan mülteciler, bir taraftan yabancılara toprak ve mülk satışı sonrası bu vatanın asıl sahibi biz Türkler, Türkiye’de azınlık ve yabancıların hizmetçisi olacağız. Haydi bu cennet vatanımızda ortak aklımızla, ortak vicdanımızla ve ortak gönül sevgisi ile hep beraber Türk Milleti olarak sonsuza kadar kardeşçe yaşayalım.

Dr. Tuğtigin Şen

Emekli Albay/Araştırmacı

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP