Vatan ve Hürriyet Partisi Genel Başkan Vekili Murat Vilken: “Biz rakamlarla değil, milletimiz ile büyüyoruz.”

Vatan ve Hürriyet Partisi Genel Başkan Vekili Murat Vilken: “Biz rakamlarla değil, milletimiz ile büyüyoruz.”

ABONE OL
22 Kasım 2025 00:44
Vatan ve Hürriyet Partisi Genel Başkan Vekili Murat Vilken: “Biz rakamlarla değil, milletimiz ile büyüyoruz.”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tercüman Gazetesi olarak, Türkiye’de demokrasinin temel taşlarından biri olan basın özgürlüğü ve çoğulculuk ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bir yayın organıyız. Kuruluşumuzdan bu yana, siyasi yelpazenin her rengini temsil eden oluşumlara eşit mesafede durarak, kamuoyunun bilgiye erişim hakkını savunuyoruz. Ne yazık ki, günümüz medya ortamında, Meclis’te temsil edilmeyen veya yeni kurulmuş siyasi partilere ve fikir kulüplerine yeterince söz hakkı tanınmadığı, bu oluşumların seslerinin sıklıkla bastırıldığı yönünde haklı eleştiriler yükselmektedir. Bu durum, demokrasimizin zenginliğini zedeleyen bir eksiklik olarak karşımıza çıkmakta ve toplumun farklı kesimlerinin fikirlerini yansıtmaktan uzak bir tablo yaratmaktadır.

Biz Tercüman Gazetesi olarak, bu eleştirileri dikkate alarak, tüm siyasi partilere ve düşünce platformlarına kapılarımızı sonuna kadar açmayı bir görev biliyoruz. Amacımız, sadece hâkim siyasi aktörlere değil, vatanseverlik, hürriyet ve adalet gibi evrensel değerleri savunan oluşumlara da platform sağlamak; onların vizyonlarını, politikalarını ve önerilerini kamuoyuyla buluşturmaktır. Bu doğrultuda, Vatan ve Hürriyet Partisi’nin (VHP) Türkiye’nin güncel meselelerine dair bakış açısını okuyucularımızla paylaşmak üzere, Vatan ve Hürriyet Partisi Genel Başkan Vekili Sayın Murat Vilken ile röportaj gerçekleştirdik.


Sayın Murat Vilken, Vatan ve Hürriyet Partisi Genel Başkan Vekili olarak, partinizin vatanseverlik vurgusuyla öne çıktığını biliyoruz. Ancak güncel tartışmalar ışığında, bazı politikalarınızı ve organizasyonel yapınızı sorgulamak istiyorum. İzin verirseniz, doğrudan sorularımla başlayayım. Yargıtay’ın son verilerine göre VHP’nin (Vatan ve Hürriyet Partisi) üye sayısı yaklaşık 1.200 (Yargıtayın ilgili sitesinde 237 olarak geçmekte) civarında görülüyor, ki bu birçok küçük partinin gerisinde. Bu rakamlar ışığında, partinizin ülke çapında seçimlere katılma yeterliliğini nasıl sağlayacağınızı hangi somut planlarla (bütçe tahsisleri, teşkilatlanma takvimi) savunuyorsunuz? Kağıt üzerinde kalmama riskine karşı attığınız adımlar neler ve şu an kaç ilde, kaç ilçede aktif teşkilatınız var? Seçimlerde ittifak arayışınız veya bu yönde çalışma/beklentileriniz var mı?

“Biz tabela partisi değiliz. Biz, Türk Milletinin vicdanında kurulan bir siyasi Partiyiz”

Yargıtay’ın resmi internet sitesinde görülen üye sayısı, yalnızca teknik bildirim sürecinin anlık yansımasıdır. Bu rakamlar, sahadaki gerçek karşılığımızı gönüllü teşkilatlanma ve destekçi gücümüzü tam olarak yansıtmaz. Vatan ve Hürriyet Partisi olarak biz, milletin vicdanında kurulan bir partiyiz. Teşkilatlanma sürecimiz, yalnızca evrakla değil; milletimiz ile kurduğumuz bağla ilerlemektedir.

Bugün Türkiye genelinde birçok il ve ilçede aktif temsilcilerimiz, gönüllü yapılanmalarımız, destekçilerimiz ve kamuya açık faaliyetlerimizle sahadayız. Hedefimiz nettir: 41 il teşkilatını tamamlayarak seçimlere girme hakkını hukuken ve fiilen elde etmek. Bu hedef, bizim için sadece bir teknik eşik değil; milletimiz ile kurduğumuz bağın kurumsal teminatıdır.

Partimizin bütçesi tamamen şeffaftır. Herhangi bir kaynaktan partimize dışarıdan bir para girişi söz konusu değildir. Arkamızda hiçbir sermaye grubu, siyasi yapı veya dış destek yoktur. Genel merkezimiz ve tüm il-ilçe teşkilatlarımız, yalnızca gönüllü bağışlarla ayakta durmaktadır. Her afiş, her toplantı, her yolculuk; kendi bütçemiz ile gerçekleşmektedir. Bu, bizim için bir zorluk değil, bir onurdur.

Kağıt üzerinde kalmamak için sahada görünürlük, yerel medya ilişkileri, sosyal medya kampanyaları ve milletimizle doğrudan temas gibi birçok stratejik adımı eş zamanlı yürütüyoruz. Her teşkilatımız, bulunduğu bölgede kamuya açık en az bir etkinlik düzenleyerek milletimiz ile bağ kurmakta; bu bağ, partimizin gerçek gücünü oluşturmaktadır.

İttifak konusuna gelince:
Vatan ve Hürriyet Partisi, ilkesel temelde kurulacak ittifaklara açıktır. Ancak bu ittifaklar, milletin taleplerini önceleyen, Devletimizin ve milletimizin temelinde şekillenen birliktelikler olmalıdır. Siyasi pazarlıklarla değil, kamu vicdanıyla kurulacak her yapıya kapımız açıktır.

Biz tabela partisi değiliz. Biz, Türk Milletinin vicdanında kurulan bir siyasi Partiyiz ve bu parti, 41 il hedefiyle sahada büyüyor.


Partinize yönelik “emekli emniyet ve güvenlik personelinin ağırlıklı olduğu” algısı kamuoyunda yerleşik. Bu algıyı yıkmak ve daha geniş bir seçmen tabanına ulaşmak için hangi tabana yayılan projeleri hayata geçirdiniz? Örneğin, en yüksek karar alma organlarınızda sivil toplum, akademi veya iş dünyasından temsiliyet oranı nedir ve bu algı, partinizin büyümesini nasıl etkiliyor?

Biz güçlünün değil, haklının tarafındayız.”

Vatan ve Hürriyet Partisi’ne yönelik “emekli emniyet ve güvenlik personelinin ağırlıklı olduğu” yönündeki algı, sahadaki çeşitliliğimizi tam olarak yansıtmamaktadır. Elbette polisimiz ve askerimiz bu milletin onurudur; onların talep ve beklentilerini her platformda savunmak bizim hem vicdani milli sorumluluğumuzdur. Ancak partimiz, birkaç oy uğruna siyaset yapan bir parti değildir. Biz Türk milletini kandırmak için değil, hizmet için siyaset yapıyoruz.

Bugün partimizin karar alma organlarında; sivil toplum temsilcileri, akademisyenler, iş dünyasından isimler, emekliler, gençler, kadınlar, çiftçiler, esnaflar, öğrenciler ve yaşlılarımız birlikte görev almaktadır. Bu çeşitlilik, bizim yalnızca bir kesimin değil; tüm vatandaşın sesi olma iddiamızın somut karşılığıdır.

Partimizin projeleri, toplumun her kesimini kapsayan bir vicdan siyasetiyle şekillenmektedir. Memurlarımızın özlük haklarından, emeklilerimizin geçim mücadelesine; işçilerimizin alın terinden, esnafımızın ayakta kalma çabasına; öğrencilerimizin gelecek kaygısından, çiftçimizin üretim gücüne; yaşlılarımızın sosyal güvenlik ve yaşam onuruna kadar her alanda mağduriyetleri dile getirirken kişi ayırt etmiyoruz. Çünkü bizim siyasetimiz, kimlik değil; hak eksenlidir.

Bu nedenle partimizin büyümesi, belli bir meslek grubuna değil; milletin tamamına yaslanmaktadır. Algılar zamanla değişir; ama vicdanın sesi kalıcıdır. Biz o sesi temsil ediyoruz.


VHP, milliyetçi-muhafazakar bir çizgide konumlanıyor, ancak bu segmentte MHP ve İYİ Parti gibi rakipler kalabalık. Partinizin ana hedef kitlesini coğrafi, yaş veya sosyoekonomik açıdan nasıl tanımlıyorsunuz? Geleneksel milliyetçi seçmenden ayrışmak için somut hangi politikalarla (örneğin, sosyal haklar veya dış politika) öne çıkmayı planlıyorsunuz?

Biz, sadece geçmişe övgüyle değil, geleceğe çözümle bakıyoruz

Vatan ve Hürriyet Partisi olarak biz, Türkiye’nin milliyetçi-muhafazakâr damarını sadece bir kimlik değil, aynı zamanda bir sorumluluk alanı olarak görüyoruz. Elbette bu çizgide başka partiler de var; ancak biz, bu alanı dar bir rekabet sahası olarak değil, milletin ortak değerlerini yeniden inşa etme fırsatı olarak değerlendiriyoruz.

Ana hedef kitlemiz, coğrafi olarak yalnızca bir bölgeye sıkışmış değil; Edirne’den Hakkâri’ye, Karadeniz’den Akdeniz’e kadar, kendini bu ülkenin asli unsuru olarak gören her vatandaşımıza hitap ediyoruz. Yaş olarak genç kuşaklara özel bir önem veriyoruz; çünkü Türkiye’nin geleceğini inşa edecek olanlar onlar. Sosyoekonomik açıdan ise, geçim mücadelesi veren, emeğiyle ayakta duran, adalet ve liyakat talep eden geniş halk kesimlerini esas alıyoruz.

Geleneksel milliyetçi seçmenden ayrıştığımız nokta, söylem değil sistemdir. Biz, sadece geçmişe övgüyle değil, geleceğe çözümle bakıyoruz. Somut politikalarımız arasında:

Sosyal haklar alanında, gençlere ve kadınlara yönelik istihdam garantili mesleki eğitim programlarının yanı sıra, yaşlılarımız için onurlu ve aktif yaşlanmayı destekleyen sosyal hizmetler, işçi ve esnafımız için üretim güvencesi ve vergi kolaylıkları, çiftçilerimiz için tarımsal desteklerin artırılması ve girdi maliyetlerinin düşürülmesi gibi kapsayıcı adımlar yer alıyor.
Dış politikada, Türkiye’nin bağımsızlık ilkesinden taviz vermeden, bölgesel barışa katkı sunan, göç yönetimini insan hakları temelinde ele alan, milli çıkarları diplomatik akılla savunan bir çizgiyi benimsiyoruz.
Kamu yönetiminde, liyakat esaslı atama sistemi, yerel yönetimlerde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleriyle halkın devlete olan güvenini yeniden tesis etmeyi hedefliyoruz.

Bizim için milliyetçilik, sadece bir aidiyet değil; adaletin, üretimin ve özgürlüğün teminatıdır. Vatan ve Hürriyet Partisi, bu anlayışla Türkiye’nin her ferdini kucaklayan, ayrıştırmayan, birleştiren bir siyaset diliyle yoluna devam etmektedir.


Hükümetin 2026-2028 Orta Vadeli Programı’nda enflasyonun 2028 sonunda %8’e indirilmesi hedefleniyor. VHP’nin ekonomi programı, bu hedefi hangi para politikaları ve mali disiplin adımlarıyla daha etkili bir şekilde gerçekleştirmeyi öngörüyor? Yüksek faiz ve kemer sıkma gibi araçları, büyüme ve istihdam hedeflerinizle nasıl dengeleyeceksiniz, yoksa alternatif bir yaklaşımınız mı var?

Ekonomi programımızda üretim, adalet ve istikrarı öncelik olarak görüyoruz.

Enflasyonla mücadele, sadece rakamsal bir hedef değil; milletimizin sofrasındaki ekmeğin, gençlerimizin geleceğe olan güveninin ve üreticimizin alın terinin korunmasıdır. Hükümetin 2026-2028 Orta Vadeli Programı’nda enflasyonun %8’e indirilmesi hedefi elbette önemlidir. Ancak biz, Vatan ve Hürriyet Partisi olarak bu hedefin sadece para politikası araçlarıyla değil, üretim odaklı ve sosyal dengeleri gözeten bir yaklaşımla başarılabileceğine inanıyoruz.

Ekonomi programımızda üretim, adalet ve istikrarı öncelik olarak görüyoruz.

Para politikalarında, fiyat istikrarını sağlarken üretimi boğmayan, reel sektöre nefes aldıran bir yaklaşımı benimsiyoruz. Faiz politikaları, sadece enflasyonu değil, yatırımı ve istihdamı da gözetmelidir. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı korunurken, karar süreçlerinde üretici kesimlerin sesi duyulmalıdır.
Mali disiplin alanında, israfı önleyen, kamu kaynaklarını verimli kullanan, sosyal harcamaları koruyan bir bütçe anlayışını savunuyoruz. Kemer sıkma politikaları, dar gelirli vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını tehdit ediyorsa, bu yaklaşım adil değildir. Biz, mali disiplini halkın refahını artıran bir araç olarak görüyoruz; değilse sadece rakamların güzelleştirilmesinden ibaret kalır.
Alternatif yaklaşımımız, üretim ekonomisini yeniden tesis etmektir. Tarımda, sanayide ve teknolojide yerli üretimi teşvik eden, KOBİ’leri destekleyen, genç girişimcilere sermaye erişimi sağlayan bir kalkınma modeliyle enflasyonu kalıcı biçimde düşürmeyi hedefliyoruz. Bu modelde işçi, esnaf, çiftçi ve sanayici birlikte kazanır; devlet ise bu kazanımı adaletle dağıtır.

Bizim için büyüme, sadece rakamsal değil; insani ve toplumsal bir değerdir. İstihdam, sadece iş bulmak değil; onurlu bir yaşam kurabilmektir. Vatan ve Hürriyet Partisi, bu anlayışla Türkiye’yi enflasyon belasından kurtaracak, üretimle büyütecek ve adaletle kalkındıracaktır.


Türkiye’de yabancı yatırımcıların yargı bağımsızlığı ve hukuki öngörülebilirlik endişeleri, istihdamı sınırlayan bir faktör. VHP, bu güveni tesis etmek için yargı sisteminde, rekabet kurallarında ve kamu ihalelerinde hangi yapısal reformları öneriyor? Güvenlik odaklı bir parti olarak, “hukuk devleti” ilkesini ekonomik kalkınmanın hangi noktasında konumlandırıyorsunuz?

Yatırımcının, üreticinin ve vatandaşın kendini güvende hissetmediği bir ortamda ne istihdam artar ne de refah kalıcı olur.

Türkiye’nin ekonomik kalkınması, yalnızca sermaye akışıyla değil; hukuk güvenliğiyle, adaletin tesisiyle ve toplumsal huzurla mümkündür. Yabancı yatırımcıların yargı bağımsızlığı ve hukuki öngörülebilirlik konusundaki endişeleri, sadece dış kaynaklı bir sorun değil; aynı zamanda içerideki üreticinin, esnafın ve girişimcinin de karşılaştığı bir engeldir. Vatan ve Hürriyet Partisi olarak biz, bu güveni tesis etmenin yolunu, hukuk devletini güçlendirmekten ve kurumsal şeffaflığı artırmaktan geçiriyoruz.

Yargı sisteminde önerdiğimiz yapısal reformlar şunlardır:

Hâkim ve savcı atamalarında liyakat ve tarafsızlık ilkelerinin anayasal güvence altına alınması,
Yüksek yargı organlarının karar alma süreçlerinde gerekçeli ve kamuya açık denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi,
Hukuki süreçlerin hızlandırılması için dijital adalet altyapısının yaygınlaştırılması ve vatandaş erişiminin kolaylaştırılması.

Rekabet kurallarında ve kamu ihalelerinde ise:

Kamu ihalelerinde şeffaflık, eşitlik ve yerli üreticiye öncelik ilkelerini esas alan yeni bir ihale reformu öneriyoruz. İhale süreçlerinin dijital ortamda izlenebilir ve denetlenebilir hale getirilmesi, kamu kaynaklarının etkin kullanımı açısından hayati önemdedir.
Rekabet Kurumu’nun bağımsızlığını güçlendiren, kartelleşmeyi ve piyasa dışı müdahaleleri önleyici düzenlemeleri hayata geçirmeyi hedefliyoruz.

Biz güvenlik odaklı bir partiyiz; ancak güvenliği sadece fiziki tehditlere karşı değil, ekonomik ve hukuki tehditlere karşı da bir koruma alanı olarak görüyoruz. Hukuk devleti ilkesi, bizim için ekonomik kalkınmanın altyapısıdır. Yatırımcının, üreticinin ve vatandaşın kendini güvende hissetmediği bir ortamda ne istihdam artar ne de refah kalıcı olur.

Vatan ve Hürriyet Partisi, adaletin teminatı olan bir hukuk düzeniyle, üretimin önünü açan bir rekabet ortamıyla ve kamu kaynaklarını milletin menfaatine kullanan bir yönetim anlayışıyla Türkiye’yi hem içeride hem dışarıda güven veren bir ülke haline getirmeyi taahhüt etmektedir.


Belediyelere kayyım atamaları, Anayasa’nın ilgili maddeleri çerçevesinde tartışılıyor. Bu mekanizmanın seçilmiş organların bütünlüğünü ihlal ettiği eleştirilerine VHP’nin yaklaşımı nedir? Partinizin “hürriyet” ilkesiyle çelişen yönleri var mı, yoksa terörle mücadele için zorunlu mu görüyorsunuz?

Demokrasinin temeli halk iradesidir; ancak bu irade, kamu güvenliğiyle birlikte yaşatılmalıdır

Belediyelere kayyım atanması, Anayasa’nın ilgili hükümleri çerçevesinde olağanüstü durumlara özgü bir müdahale mekanizmasıdır. Bu uygulama, kamu düzeninin ve devletin güvenlik sorumluluğunun gerektirdiği istisnai şartlarda gündeme gelmelidir. Vatan ve Hürriyet Partisi olarak biz, halkın seçme hakkını kutsal gören bir anlayışla, bu tür müdahalelerin ancak açık hukuki gerekçelerle, denetime açık biçimde ve geçici nitelikte yapılmasını savunuyoruz.

Demokrasinin temeli halk iradesidir; ancak bu irade, kamu güvenliğiyle birlikte yaşatılmalıdır. Terörle mücadele, devletin vazgeçilmez görevidir. Kamu kaynaklarının terör örgütlerine aktarılması gibi ağır suç iddiaları varsa, hukuk devleti refleksiyle müdahale edilmesi kaçınılmazdır. Ancak bu müdahalenin keyfiliğe değil, hukuki denetime ve anayasal ilkelere dayanması gerektiğini savunuyoruz.

Partimizin “hürriyet” ilkesi, sadece bireysel özgürlükleri değil, kurumsal özgürlükleri ve yerel demokrasiyi de kapsar. Bu nedenle, kayyım uygulamasının olağanlaştırılmasına karşıyız. Bizim önerimiz, şu üç temel reform etrafında şekilleniyor:

Yargı denetiminin güçlendirilmesi: Kayyım kararlarının bağımsız yargı tarafından hızla ve şeffaf biçimde denetlenmesi, hem hukuki güvenliği hem de kamu vicdanını teminat altına alır.
Geçici yönetim mekanizması: Belediye başkanının görevden alınması durumunda, halkın seçtiği meclis üyeleri arasından geçici bir yönetici atanması, halk iradesinin korunmasına katkı sağlar.
Şeffaf soruşturma süreçleri: Terörle iltisak iddialarının açık, belgeli ve kamuoyuna izah edilebilir biçimde yürütülmesi, hem devletin güvenliğini hem de yerel demokrasiyi birlikte korur.

Bizim için “hürriyet”, güvenliğin alternatifi değil; güvenliğin teminatıdır. Vatan ve Hürriyet Partisi, halkın seçme hakkını koruyan, devletin güvenlik sorumluluğunu gözeten ve hukuk devleti ilkesini her alanda yaşatan bir yönetim anlayışını savunmaktadır.


Kayyım uygulamasının alternatifi olarak, VHP görevini kötüye kullanan belediye yönetimlerine karşı hangi denetim veya yaptırım mekanizmalarını öneriyor? Örneğin, İçişleri Bakanlığı ataması yerine meclis içinden vekil tayini veya erken seçim tetikleyen bir mevzuat değişikliği gündeminizde mi, yoksa mevcut sistemi mi savunuyorsunuz?

Adalet, güvenliğin zıddı değil; güvenliğin teminatıdır

Devletin güvenlik sorumluluğu ile halkın demokratik iradesi arasında denge kurmak, hukuk devletinin en hassas sınavlarından biridir. Vatan ve Hürriyet Partisi olarak biz, görevini kötüye kullanan belediye yönetimlerine karşı elbette etkili denetim ve yaptırım mekanizmalarının gerekliliğini kabul ediyoruz. Ancak bu müdahalelerin, halkın seçme hakkını zedelemeden, hukuki teminatlarla ve şeffaf süreçlerle yürütülmesi gerektiğini savunuyoruz.

Mevcut kayyım uygulamasının yerine önerdiğimiz alternatifler, hem kamu güvenliğini hem de yerel demokrasiyi birlikte korumayı amaçlamaktadır:

Meclis içinden vekil tayini: Belediye başkanının görevden alınması durumunda, halkın oylarıyla seçilmiş belediye meclisi üyeleri arasından geçici bir yönetici atanmasını öneriyoruz. Bu yöntem, halkın iradesini yok saymadan, yönetim sürekliliğini sağlar.
Erken seçim mekanizması: Görevden alma kararı kesinleştiğinde, ilgili belediyede erken seçim tetikleyen bir mevzuat değişikliğini gündemimize alıyoruz. Böylece halk, yeni yöneticisini doğrudan belirleyebilir; bu da demokratik meşruiyeti güçlendirir.
Bağımsız denetim ve yargı güvencesi: İçişleri Bakanlığı’nın yetkileri, bağımsız denetim mekanizmalarıyla desteklenmeli; görevden alma süreçleri yargı denetimine açık, gerekçeli ve kamuoyuna izah edilebilir olmalıdır.

Biz, hukukun üstünlüğünü sadece bir ilke değil, devletin meşruiyet kaynağı olarak görüyoruz. Adalet, güvenliğin zıddı değil; güvenliğin teminatıdır. Vatan ve Hürriyet Partisi, halkın iradesini koruyan, kamu kaynaklarını denetleyen ve yerel yönetimlerde şeffaflığı esas alan bir reform anlayışıyla yoluna devam etmektedir.


“Terörsüz Türkiye” sürecini askeri başarıların ötesinde nasıl tanımlıyorsunuz? Bu vizyonda, terörün kök nedenlerini (ekonomik eşitsizlik, siyasi katılım) giderecek hangi sosyal ve kurumsal reformlar yer alıyor? Partiniz, güvenlik personelinin eğitimini güçlendirmek için Polis Akademisi’nin “Yeni Güvenlik Konsepti”ne benzer hangi adımları planlıyor?

Bizim için “Terörsüz Türkiye”, sadece sessizlik değil; adaletin konuştuğu, vatandaşın güvende hissettiği, devletin şefkatle hüküm sürdüğü bir düzendir

Terörsüz Türkiye, yalnızca silahlı tehdidin bertaraf edildiği bir tablo değil; aynı zamanda toplumsal huzurun, ekonomik adaletin ve demokratik katılımın tesis edildiği bir gelecek vizyonudur. Vatan ve Hürriyet Partisi olarak biz, terörle mücadeleyi sadece askeri başarılarla değil, kök nedenleri ortadan kaldıran sosyal ve kurumsal reformlarla tanımlıyoruz.

Terörün beslendiği zemin çoğu zaman ekonomik eşitsizlik, dışlanmışlık ve temsil eksikliğidir. Bu nedenle bizim vizyonumuzda şu temel reformlar yer alıyor:

Ekonomik eşitlik için bölgesel kalkınma seferberliği: Dezavantajlı bölgelerde üretim odaklı yatırımlar, gençlere yönelik istihdam garantili mesleki eğitim programları ve yerel girişimciliği destekleyen mikro finans modelleriyle ekonomik dışlanmayı sona erdirmeyi hedefliyoruz.
Siyasi katılımın güçlendirilmesi: Yerel yönetimlerde halk meclisleri, gençlik ve kadın temsil kotaları gibi mekanizmalarla vatandaşın karar süreçlerine doğrudan katılımını teşvik ediyoruz. Temsil edilmeyen kesimlerin sisteme entegre edilmesi, toplumsal barışın en güçlü teminatıdır.
Kültürel bütünleşme ve eğitim reformu: Farklılıkları tehdit değil zenginlik olarak gören, ortak değerleri pekiştiren bir müfredatla genç kuşakları ayrışma değil dayanışma ekseninde yetiştirmeyi amaçlıyoruz.

Güvenlik personelinin eğitimi ise bu vizyonun uygulayıcı gücüdür. Polis Akademisi’nin “Yeni Güvenlik Konsepti” gibi örnekleri önemsiyor, ancak daha ileriye taşıyoruz. VHP olarak planladığımız adımlar şunlardır:

Toplum temelli güvenlik eğitimi: Güvenlik personelinin sadece kolluk değil, aynı zamanda sosyal iletişim, kriz yönetimi ve hak temelli yaklaşım konularında donatılması gerektiğine inanıyoruz.
Psikolojik dayanıklılık ve etik farkındalık modülleri: Güvenlik görevlilerinin görev stresine karşı dirençli, insan hakları konusunda bilinçli ve etik karar alma becerileriyle donanmış olması, hem kamu güvenliği hem de vatandaş-devlet ilişkisi açısından hayati önemdedir.
Yerel hassasiyetlere duyarlı kadro planlaması: Bölgesel kültürel dinamikleri bilen, halkla empati kurabilen personel yapısının teşvik edilmesi, güvenlik hizmetlerinin etkinliğini artıracaktır.

Bizim için “Terörsüz Türkiye”, sadece sessizlik değil; adaletin konuştuğu, vatandaşın güvende hissettiği, devletin şefkatle hüküm sürdüğü bir düzendir. Vatan ve Hürriyet Partisi, bu anlayışla hem güvenliği hem özgürlüğü birlikte yaşatan bir Türkiye için çalışmaktadır.


MHP lideri Bahçeli’nin KKTC’yi “82. vilayet” olarak Türkiye’ye bağlama önerisine VHP nasıl bakıyor? Bu maksimalist yaklaşım, uluslararası hukuk riskleri (BM yaptırımları, diplomatik izolasyon) taşımasına rağmen kesin destekliyor musunuz, yoksa maliyetlerini göz önünde bulundurarak mı değerlendiriyorsunuz? VHP Kıbrıs sorununun çözümü için hangi alternatif stratejileri masaya getiriyor? KKTC’nin egemenliğini güçlendirecek iki devletli çözümün uluslararası tanınması için hangi ülkelerde girişimlerde bulunmayı hedefliyorsunuz ve AB ilişkilerini riske atmadan nasıl bir yol haritası izleyeceksiniz?

Bizim için Kıbrıs, sadece bir coğrafya değil; bir halkın iradesi, bir devletin onuru ve bir milletin kardeşlik hukukudur

Vatan ve Hürriyet Partisi olarak biz, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenliğini tartışmasız bir değer olarak görüyoruz. KKTC’nin Türkiye’ye ‘82. vilayet’ olarak bağlanması yönündeki öneriler, duygusal reflekslerle dile getirilse de, uluslararası hukuk açısından ciddi riskler barındırmaktadır. Bu tür maksimalist yaklaşımlar, Birleşmiş Milletler kararları, Avrupa Birliği müktesebatı ve uluslararası diplomatik dengeler açısından Türkiye’yi yalnızlaştırabilir; KKTC’nin meşru devlet statüsünü zayıflatabilir.

Biz bu meseleyi, sadece Türkiye’nin değil, Kıbrıs Türk halkının da uzun vadeli çıkarları doğrultusunda değerlendiriyoruz. KKTC’nin Türkiye’ye bağlanması yerine, iki devletli çözüm temelinde uluslararası tanınmasını sağlamak, hem hukuki hem stratejik açıdan daha güçlü bir zemindir.

VHP olarak Kıbrıs vizyonumuz şu stratejik adımları içermektedir:

Egemenlik temelli diplomatik tanıtım: KKTC’nin bağımsız devlet statüsünün tanınması için Türk Devletleri Teşkilatı, Afrika’daki dost ülkeler, Güneydoğu Asya ve Latin Amerika gibi blok dışı ülkelerle ikili tanıma görüşmeleri yürütülmesini savunuyoruz.
AB ile dengeli ilişki yönetimi: Avrupa Birliği ile ilişkilerde KKTC’nin tanınması yerine ekonomik, kültürel ve akademik iş birliklerinin artırılması; izolasyonun kaldırılması için sivil toplum ve üniversite diplomasisinin devreye sokulması. Türkiye’nin AB ile olan enerji, gümrük ve güvenlik iş birliklerinin zarar görmemesi için çok taraflı diplomatik denge gözetilecektir.
KKTC’nin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi: Hukuk, eğitim, sağlık ve yerel yönetim alanlarında KKTC’ye teknik destek verilerek devlet kapasitesinin artırılması; böylece uluslararası tanınma sürecinde “işleyen devlet” kriterlerinin karşılanması sağlanacaktır.

Bizim için Kıbrıs, sadece bir coğrafya değil; bir halkın iradesi, bir devletin onuru ve bir milletin kardeşlik hukukudur. Vatan ve Hürriyet Partisi, Türkiye’nin çıkarlarını korurken Kıbrıs Türk halkının özgürlük ve egemenlik mücadelesine uluslararası meşruiyet kazandıracak bir diplomatik vizyonla hareket etmektedir.


Size göre Türkiye’nin en önemli sorunu nedir? Bu sorunun çözümü için neler yapılmalıdır?

Türkiye’nin en temel sorunu, adaletin ve liyakatin zayıfladığı, üretimin geri plana itildiği bir yönetim anlayışının toplumsal dengeleri bozmasıdır

Türkiye’nin en temel sorunu, adaletin ve liyakatin zayıfladığı, üretimin geri plana itildiği bir yönetim anlayışının toplumsal dengeleri bozmasıdır. Bu bozulma, zincirleme biçimde işsizliği artırmakta, gençlerin geleceğe dair umutlarını törpülemekte, geçim sıkıntısını derinleştirmekte ve toplumun her kesiminde güvensizlik üretmektedir.

Bugün gençlerimiz üniversite mezunu oldukları hâlde iş bulamıyor; çalışanlar geçinemiyor; yaşlılarımız temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Tarımda üretici maliyetin altında eziliyor, çiftçimiz toprağını terk ediyor. Esnaf, memur, emekli ve işçi kesimi ise hem alım gücünü kaybediyor hem de sosyal güvenceden uzaklaşıyor. Bu tablo, sadece ekonomik değil; aynı zamanda ahlaki ve kurumsal bir çöküşün işaretidir.

Vatan ve Hürriyet Partisi olarak biz, bu sorunun çözümünü üç temel ilke etrafında şekillendiriyoruz: Adalet, üretim ve liyakat.

Adaletin tesisi: Yargı bağımsızlığını güçlendiren, kamu yönetiminde hesap verebilirliği esas alan, vatandaşın hakkını koruyan bir hukuk düzeni inşa edilmelidir. Adalet olmadan güven olmaz; güven olmadan yatırım, üretim ve toplumsal huzur sağlanamaz.
Üretim odaklı kalkınma: Tarımda, sanayide ve teknolojide yerli üretimi teşvik eden, çiftçiye girdi desteği sağlayan, KOBİ’leri koruyan ve genç girişimcilere sermaye erişimi sunan bir ekonomik modelle işsizlikle mücadele edilmelidir. Üretmeyen toplum, ithalata mahkûm olur; bu da pahalılığı ve dışa bağımlılığı artırır.
Liyakat esaslı kamu yönetimi: Devlet kadrolarında ehliyet ve liyakat esas alınmalı; memur, öğretmen, sağlık çalışanı gibi kamu görevlileri siyasi değil mesleki başarıyla değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, hem hizmet kalitesini artırır hem de kamuya olan güveni yeniden tesis eder.

Ayrıca yaşlılarımız için onurlu yaşlanmayı destekleyen sosyal hizmetler, emekliler için adil maaş düzenlemeleri, esnaf için vergi kolaylıkları ve işçi için güvenceli çalışma ortamları sağlanmalıdır. Gençlerimize ise sadece iş değil; umut, fırsat ve özgürlük sunulmalıdır.

Bizim için siyaset, sadece yönetmek değil; milletin yükünü omuzlamak, sorunları çözmek ve geleceği inşa etmektir. Vatan ve Hürriyet Partisi, bu sorumlulukla Türkiye’yi adaletle yöneten, üretimle büyüten ve liyakatle kalkındıran bir yönetim anlayışını hayata geçirmeye kararlıdır.


Türkiye nüfus ve doğurganlık oranları azalmış olsa da hala genç bir ülke. Özellikle gençlerimiz için partinizin ne gibi yaklaşımları, planları var? Eğitim sistemi ile ilgili Bakanımızın (4+4+4 zorunlu eğitim sisteminin değişmesi) söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Gençliği bir seçim kitlesi değil; bir dava ortağı, bir kalkınma gücü olarak görüyoruz

Türkiye genç bir ülkedir ve bu gençlik, sadece nüfus yapısının değil, milletimizin geleceğinin taşıyıcısıdır. Vatan ve Hürriyet Partisi olarak biz, gençliği bir seçim kitlesi değil; bir dava ortağı, bir kalkınma gücü olarak görüyoruz. Gençlerin umutlarını, yeteneklerini ve hayata dair beklentilerini merkeze almayan hiçbir siyaset, bu ülkeye yön veremez.

Bugün gençlerimiz işsizlikle, belirsizlikle ve fırsat eşitsizliğiyle mücadele ediyor. Üniversite mezunu olmak artık bir çözüm değil, çoğu zaman yeni bir çıkmaz. Gençlerimiz geleceklerini yurt dışında aramak zorunda kalıyor. Bu tabloyu değiştirmek bizim namus borcumuzdur.

Bizim gençlik politikamız üç temel sütun üzerine kuruludur: eğitimde fırsat eşitliği, üretime dayalı istihdam ve özgür düşünce ortamı.

Eğitim sisteminde ezberci değil, düşünen, sorgulayan, üreten bireyler yetiştirmeyi hedefliyoruz. 4+4+4 gibi sistem tartışmalarını teknik bir mesele olarak değil, toplumsal ihtiyaçlar üzerinden değerlendiriyoruz. Eğitim süresi, çocuklarımızın zihinsel gelişimi, mesleki yönelimi ve toplumsal katkısı açısından yeniden ele alınmalıdır. Süreyi uzatmak ya da kısaltmak değil; içeriği zenginleştirmek, fırsat eşitliğini sağlamak ve bölgesel farklılıkları gözetmek esastır.
Gençlerimize sadece diploma değil, iş imkânı sunmak zorundayız. Mesleki eğitim ile reel sektör arasında köprü kuran, mezuniyet sonrası doğrudan üretime katılımı sağlayan modelleri hayata geçireceğiz. Genç girişimcilere sermaye erişimi, dijital üretim alanlarında destek ve vergi kolaylıkları sağlayacağız.
Gençliğin sadece ekonomik değil, düşünsel özgürlüğünü de savunuyoruz. Sanatta, bilimde, fikirde özgürce var olabilen bir gençlik, bu ülkenin en büyük teminatıdır. Gençlerin sesini duymayan bir siyaset, milletin vicdanını da kaybeder.

Bizim için eğitim, sadece okul değil; bir milletin karakterini inşa eden süreçtir. Gençlik ise sadece gelecek değil; bugünün en dinamik, en üretken, en vicdanlı gücüdür. Vatan ve Hürriyet Partisi, gençliğe güvenen, gençliği destekleyen ve gençlikle birlikte yürüyen bir anlayışla Türkiye’yi yeniden inşa etmeye kararlıdır.


Zor sorular sorduk fakat içtenlikle ve net cevaplar verdiniz. Çok teşekkür ederiz.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP