Yeni yıl, umutların dileğidir. Açılan kapının içine sevgi girer. Sağlık, başarı ve hayattan ne bekliyorsak, yenilik olgusunun oluşmasıdır yeni yıl.
Yasaklı söylemlerle karşımıza çıkan insanlar ya günahın ne olduğunu bilmeyendir ya da kendi karanlık düzenini kurandır. Çıkar ilişkisi böyledir; yetki ağzı kullanırken, yetki vasfı olmayanların bizlerin hayatına saygısızca dalmasıdır. Nereye gidiyoruz?
Okullarda yeni yıl kutlaması yasaklandı, neden? Çam ağacı süslemesi yasaklandı, neden? Bilinçli olarak toplumun kendi halinde eğlenmesini ve umudunu nasıl yasaklı hale getirmek istiyorsunuz? İnsan haklarına aykırı söylemlerin kime ne faydası vardır? Dünya ülkeleri arasında yapılan araştırmada mutluluk oranımız, son üç ülkenin arasında. Bilerek duygularımızın yok edilmesini istemiyoruz. Sosyoekonomik olarak ezilen insanlarız. Umutlarımızı, hayallerimizi yaşatmaktan soyutlamak kimsenin hakkı değildir.
Sizler, eğitimde nitelikli öğrenciler yetiştirmeyi hedefleyiniz öncelikle. Bakımsız okulların sağlıksız koşullarını, devlet okullarının örgün eğitiminin verimli eğitmenler tarafından verilmesini sağlayınız. Özel okullara mecbur bırakılan öğrenci ve ailelerinin dişinden, tırnağından artırarak mümkün olmayan borç harçla eğitim savaşı verenleri düşününüz! Asgari ücretle yaşam savaşı veren insanların çocuklarının beslenme yetersizliğini düşününüz. Sokak çocuklarını, adını unuttuğumuz çocukları düşününüz.
Siyasi konular bizi girdabına istemeden çekiyor. Yaşamımıza bomba gibi düşen, paramparça eden geçim derdi yaşanıyorken konuşmamak elde değil. Bugünlere gelmemizin nedeninde siyasi partilerin hepsinin payı var. Sadece kendi yaşamları üzerine kurulmuş devasa refah payı peşindeler. El aman ettik hepsinden.
Mutluluktan bahsedecektim. Mümkün mü yaşantımız böyleyken?
Mutluluk… Ne güzel bir sözdür. İnsanın içinde var olan, sanki emek verilmeden oluşan bir olgu gibi görünüyor, değil mi? Hayata baktığımız yöndür; seçimlerinizin, uğraşlarımızın, dökülen alın terinin, yeri gelince üzüntünün ve gözyaşının yoludur mutluluk. Kaybetmekten korktuğumuz sevginin tohumudur.
Mutluluk, uzaklardan gelecek sevilene dökülen gözyaşıdır bazen. Kavuşma anında evren yeniden canlanır; sanki hiç oluşum göstermediği büyülü bir görsellikle içini doldurur.
İnsan dünyaya tek gelir, tek gider; bu gerçektir ama insan tek yaşayamaz. Anne, baba, kardeşler ve soyağacı, insanın varoluşudur. İnsanlar yaşam boyu çalışır, emek verir; hayat kavgasında unuttuğu, aradığı şey mutluluktur fakat biz bunun farkında olmayız. Geniş aile yapımız çağa göre değişti. Yalnız bireyler olarak yaşam yolumuzu çiziyoruz.
Hayata hangi pencereden baktığımız önemlidir. Denildiği gibi, “Resmin tamamına bakmalıyız.” Ben evimin her penceresinden en ince ayrıntısına kadar incelerim doğayı: ağacın dallarını, çiçeğin kıvrımını, bitkilerin endamını… Evren de ne varsa severim, incelerim. Farkındalığımı geliştirmem, hayata bakış açımı değiştirir. Belki de her şeye fazlasıyla duyarlı, duygu yüklüyüm. Büyüttüğüm çiçekler, beslediğim kuşlar, elimi uzatabildiğim çocuklar… İşte mutluluk bu derim. Girift olmuş duygularım da var elbette; onlara “Ağlamam, gülmem ikiz kardeştir,” derim.
Sosyal medyada geçmişe özlem paylaşımlarında, “Çocukluğumuzda yokluk vardı ama mutluyduk,” diyenler oluyor. O yılların yokluğu, yoksulluğu ağırdı. Bizlere şimdi iyi geliyor o zamanların anıları.
Ben de şu bakış açımı ilave etmek istiyorum: Evet, zor koşulların nesilleriydik. Bizlere iyi gelmesinin nedeni, yoksulluğu görsek de umutlarımız ve hedeflerimiz büyüktü. Onu yenmeyi bildik. Şimdiki siyasetçiler gibi hayallerimize, kutlanılacak bayramlarımıza, yeni yılımıza yasak koyanlar yoktu. Mutluluğumuzu elimizden alanlar yoktu. Teslimiyetçi ruhumuz yoktu. Uçurtmayı vuramazlardı.
HANİ KUŞLAR ÖZGÜRDÜ ANNE?
Hani kuşlar özgürdü anne?
Kafesinde çırpınıyor esir,
Vuruyor cılız vücudunu ha bire.
Ağlıyor altın kafesin esaretine,
Vazgeçmiyor sevdasından,
Şakıyor özgürlük için.
Bir açsa kanatlarını,
Pike yapsa yalım güneşe,
Gökyüzüne “Özgürüm, hey!” dese…
Kuşları da vuruyorlar anne…
Bir heves uğruna.
Kuşlar, uçurtmalar ve çocuklar,
Evrenin üç mutluluk perisi.
Çocuklar da kayıp anne!
Bütün temiz hayallerimiz gibi.
Ellerinde pamuk şekeri yok ki,
Evrenin senfonisi gülüşleri…
Gülüşlerini kim çaldı anne?
Uçurtmalar da uçmuyor, neden ki?
“Güneş balçıkla sıvanmaz,” denmişti.
Gelir kapkara bulutlar,
Ne hükmü ne de şanı kalır.
Yağmurlar yağsa, sel alsa her yeri,
Bunca kiri pisi temizler mi anne?
İçimiz tortu, içimiz nefret dolu.
Bunca günaha rağmen,
Cenneti nasıl hayal ediyorlar anne?
Ayla Mediha Eser
KÖŞE YAZILARI
Az önceKÖŞE YAZILARI
Az önceKÖŞE YAZILARI
Az önceEKONOMİ
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceMAGAZİN
Az önce