TÜRK ORDUSUNUN ASIL GÜÇ KAYNAĞI ve BU GÜCÜ YIPRATAN DÖRT SÜREÇ

TÜRK ORDUSUNUN ASIL GÜÇ KAYNAĞI ve BU GÜCÜ YIPRATAN DÖRT SÜREÇ

ABONE OL
18 Şubat 2024 18:18
TÜRK ORDUSUNUN ASIL GÜÇ KAYNAĞI ve BU GÜCÜ YIPRATAN DÖRT SÜREÇ
8

BEĞENDİM

ABONE OL

Türk Ordusu, şu anda maddi olarak dünyanın sayılı güçleri arasında ve NATO’nun ikinci büyük gücüdür. Ancak Türk Ordusunun bu maddi güçten çok daha büyük bir gücü vardır.

Tarved, dünyada insanların askere bakışını şöyle özetlemiştir: “Tehlike anında Allah ve Asker çok itibar ederiz. Öncesinde değil. Tehlike geçtiğinde, her şey yoluna girdiğinde, Allah unutulur ve Asker önemsenmez.”

Ancak Türk Milleti, askerine diğer milletlerde olduğu gibi bu mantıkla bakmaz.

Türk Milleti, toprak bütünlüğünü muhafaza ve istiklalini müdafaa görevinde emsalsiz bir vazife aşkı ile yüklü olan Ordusuna, her milletten fazla güvenmekte ve onunla, haklı olarak her milletten çok fazla iftihar etmektedir.

Çünkü Ordumuz; 26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nden itibaren Anadolu’yu Türk Milletine anavatan yapmış, 29 Mayıs 1453’te İstanbul’un fethiyle Bizans İmparatorluğunu yıkarak orta çağı kapatıp, yeniçağı açmıştır. 18 Mart 1915 Çanakkale’de büyük mücadeleler vermiş ve burada 253 bin şehit vermiştir. 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Meydan Savaşı yapmış ve Anadolu ebediyete kadar Türk Yurdu olarak kalmasını sağlamıştır. Yakın tarihimize baktığımızda 1974’te Mehmetçik Kıbrıs’ta aynı kahramanlığı göstermiş ve halen devam eden Bölücü Terör ile mücadelede de bu kahramanlığa devam etmektedir.

Türk Askeri, tarihin ispatladığı gibi vatan ve millet menfaatlerini korumada her zaman gösterdiği milli karakterini; Türk milletinin ahlakını, maneviyatını ve kültürünü temsildeki becerisi ile de yüksek medeni vasfını her zaman ispat etmiştir. Bu hususlar Türk Askerinin yerini dünyanın sayılı orduları arasında müstesna bir şekilde yükseltmektedir.

Tarih boyunca Aziz Türk Vatanını, Türk Milletin namus ve bütünlüğünü, İslamiyet’in bütün kutsal değerlerini korumak için, canını seve seve veren Türk ordusu, inançlarıyla, gelenekleriyle ve üstün iman gücü ile bir peygamber ocağıdır. Türk Milleti, Türk Ordusunda hizmet eden evlatlarının hepsine birden Peygamberimize izafeten bir sevgi ifadesi olarak “Mehmetçik” demiştir. Mehmetçik, bütün Türk ordusu mensuplarının ortak sembolüdür ve Türk Milleti’nin şerefini tarih boyunca gerektiğinde kanıyla kurtarmış bir kahramandır.

Milletimizin yarısını teşkil eden erkek nüfus Türk Ordusunda askerlik eğitim sisteminden geçmektedir. Askerlik hizmeti aslında gerçek manada incelendiğinde milletimizin ortak bir mayada yoğrulduğu, doğulusu, batılısı, zengini, fakiri, dindarı vb. milletimizin bütün unsurlarının ilk defa ortak bir ortamda yetiştirildiği bir süreçtir.

Dünyada sadece Türk Milleti evladını askere gönderirken davulla zurna ile bir düğün havasında göndermekte, şehit olduğunda ‘’Vatan Sağ Olsun’’ demektedir. Diğer ülke askerlerinin para ile yaptığı askerlik hizmeti ‘’Vatan Borcu’’ telakkisi içinde Türk Milleti tarafından şerefle yapılmaktadır.

Sonuçta tarihte de olduğu gibi hiçbir zaman Türk Ordusu ile Türk Milleti arasında fark olmamış, ayrılık gözetilmemiştir. Kadını ve erkeği ile her Türk askerdir.

İşte Türk Ordusunun asıl güç kaynağı Ordu-Millet-Vatan-Din ve Kültür değerlerinin Ordumuz içinde birleşmesinden kaynaklanan manevi gücüdür.

Türk askeri üzerinde tecrübesi ve bilgisi olan bazı kişilerin gözlemleri ve sözleri ile benim de yabancı askerler ile görevlerim sırasında bizzat gördüğüm bazı gerçekler Türk Ordusunun asıl gücünü analiz etmemiz için bize ışık tutabilir.

Ünlü Fransız komutan Napolyon; ‘’ İnsanları yükselten iki büyük meziyet, özellik vardır: erkeğin cesur, kadının sadık olması. Bu iki özelliğin yanı başında her iki cinsi, kadınla erkeği şereflendiren tek bir iyi özellik vardır: vatana, icabında her şeyi tereddütsüz feda edecek kadar, bağlı olmak. Bu iyi özellikler, en büyük kahramanlığı, hayatın zorluklarına karşı göğüs germeyi doğurur. İşte, cesur Türkler bu çeşit kahramanlardandır ve ondan dolayı, Türkler savaşta asla yenilemezler.” demiştir.

Ünlü Alman generali Moltke’nin ‘’Ordu-Milletin en canlı örneği Türklerdir’’ sözleri

Avusturyalı Mareşal Montecuccoli ‘’Türkler ölmesini biliyorlar, Bende ölmesini bilen bir milletin yenilmeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim.’’ demiştir.

Dokuzuncu yüzyılda yaşamış olan Arap edibi Cahiz; ‘’ 10 milletten 10 yiğidin kuvveti bir Türk’ün kadar olamaz.’’ diyerek Türk Ordusunun kudretini övmüştür.

Başkomutanımız Atatürk; bizzat kendisinin emir komuta ettiği asker için ‘’Bir Türk 10 düşmana değil, dünyaya bedeldir.’’ diyerek gerçek durumu tespit etmiştir.

Sonuçta Türk Ordusunun asıl güç kaynağı Ordu-Millet-Vatan-Din ve Kültür değerlerinin Askerlik içinde birleşmesinden kaynaklanan manevi gücüdür.

Bir Türk Subayı olarak meslek hayatımda üzerimde taşıdığım üniformanın en büyük şerefini Bosna-Hersek’te duymuştum. Bu konuda yaşadığım ilginç bir anımı aktarmak istiyorum.

Bosna-Hersek’te asker deyince diğer yabancı askerlerin ve bütün sivil halkın aklına ilk olarak Türk Askeri gelmekteydi. Gelişen kritik olaylar sebebiyle Amerikan Tümeninin sorumluluk sahasındaki emniyet ile ilgili tedbirleri takviye etmek maksadıyla bir Türk Piyade Bölüğü Amerikan Tümeni içinde geçici olarak görevlendirilmişti. Ben de bu sırada diğer irtibat faaliyetlerini yürütmek maksadıyla Amerikan Tümeninde görevli idim.

Türk Bölüğünün bütün faaliyetleri Amerikan askerlerini hayranlık içinde bırakmıştı. Bölüğümüzün başta disiplini olmak üzere yemek yemesinden, sporundan, eğitiminden, disiplinine kadar bütün faaliyetleri Amerikalıların ilgi merkezini oluşturmuştu. Bir gün öğle yemeği yemek üzere yemek salonuna gitmekte idim. Beni gören bütün Türk askerleri Türk askerinin geleneksel saygısı doğrultusunda bana Türkiye’de her ortamda alıştığımız gibi normal selam vererek yanımdan geçmekte idiler. Yiyeceğim yemekleri alarak bir masaya oturdum. Bir Amerikan Binbaşı ‘’Hoş geldiniz Tümgeneralim’’ diyerek masamda yanıma oturmak istedi. Ben gülerek buyurun diyerek teklifini kabul ettim. Biraz sonra Amerikalı subay bana niye gülmeye devam ettiğimi merakla sordu. Ben de kendisine gülmeye devam ederek ben Tümgeneral değil bir Üsteğmenim. Bizim ordumuzdaki apoletlerimdeki taşıdığım iki yıldızın Amerikan Ordusunda Tümgeneral manasına geldiğini kendisine söyledim. Bu sefer Amerikalı siz benimle cidden şaka yapıyorsunuz, bütün Türk askerleri sizi görünce büyük bir ciddiyetle ve saygı ile size selam veriyorlar. Burada biz kendi Tümen Komutanımız Tümgenerale böyle selam vermiyoruz dedi. Ancak benim kendi kimlik kartımı çıkartıp kendisine göstermem üzerine benim Üsteğmen olduğuma inanabildi. Sonra açık yüreklilikle bana Türk askeri üzerine duyduğu hayranlığı ifade ederek, Türk askerinin kışlalarına gelmesinden beri kendi gördüklerinden Amerikan ordusunun Türk ordusu karşısında ne kadar disiplinsiz olduğunu anladığını açıkça ifade etti.

Bosna Hersek’te görev sırasında başta Amerikalı askerler olmak üzere, İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Hollanda askerleri ile Romanya, Yunanistan, Bosna-Hersek, Hırvat askerleri ile birçok ortamda yan yana ortak görevler yaptım. Türkiye’de NATO kapsamında yapılan bazı tatbikat ve görevlerde kısa sürede olsa tatbikata katılan diğer NATO ülkesi askerlerle beraber oldum. Amerika’ya ‘’Yerinde Lisan Kursu’’ için gönderildim bu kurs sırasında da kurs için gelen uzak dünya ülkeleri askerlerini yakinen görme durumum oldu. Türkiye’ye yurtdışından Topçu Sınıfı eğitimi almak için gönderilen Azerbaycan, Afganistan, Kazakistan, Kırgızistan, Gürcistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Pakistan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti askeri personelinin ülkeler arası imzalanan anlaşmalar kapsamında eğitimlerinin yürütülmesinde irtibat faaliyetlerini sağladım.

Bu yabancı askerlerle beraber olduğum zamanlarda hep hissetim ki, onlarda sadece maddi değerler üzerinden ölçülen sadece maddi güçler ve değerler var. Belki üniformaları gözlerimi kamaştırdı, belki kullandıkları silahlar çok ilgimi çekti, belki aldıkları maaşlar beni imrendirdi ama gördüm ki, hepsi maddi güçler idi.

Ve bizzat şahit oldum ki, dünya’da sadece Türk Milleti evladını askere gönderirken davulla zurna ile bir düğün havasında göndermekte, şehit olduğunda ‘’Vatan Sağ Olsun’’ demektedir. Diğer ülke askerlerinin para ile yaptığı askerlik hizmeti ‘’Vatan Borcu’’ telakkisi içinde sadece Türk Milleti tarafından şerefle yapılmaktadır.

Ve ve bizzat idrak ettim ki, Türk Ordusunun asıl güç kaynağı Ordu-Millet-Vatan-Din ve Kültür değerlerinin Askerlik içinde birleşmesinden kaynaklanan manevi gücüdür.

Ancak son zamanlarda bazı gelişmeler Türk ordusunun bu manevi gücünü her gün yıpratmaya başlamıştır.

Birincisi paralı askerlik: Unutulmamalıdır ki, milletimizin yarısını teşkil eden erkek nüfus Türk Ordusunda askerlik eğitim sisteminden geçmektedir. Askerlik hizmeti aslında gerçek manada incelendiğinde milletimizin ortak bir mayada yoğrulduğu, doğulusu, batılısı, zengini, fakiri, dindarı v.b. milletimizin bütün unsurlarının ilk defa ortak bir ortamda kaynaştığı bir süreçtir. Askerlik hizmeti yerine para alınması bu kutsal görevi yıpratmakta ve sadece fakirlerin yaptığı bir görev haline getirmektedir.

İkincisi Bölücü Terör Süreci: Bu sürecin arkasında Türkiye’nin gerçek sigortası olan Türk Ordusunu savaşlar ile yenemeyeceğini anlayan Türkiye’yi bölmek isteyen Büyük Ortadoğu Planı ve Şark Meselesi faaliyetlerini yürüten büyük güçler vardır. Bu süreçte Türk Ordusu sanki Kürt, Türk, Alevi, Sunni vb. tüm milli unsurların ve bütün Türkiye’nin değil de sadece egemen bir milli unsurun ordusu gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.

Üçüncüsü FETO süreci: Bu sürecin arkasında Türkiye’yi siyasi ve ekonomik olarak ele geçirmek isteyen Büyük Ortadoğu Planının yürütücüsü büyük güç vardır. Türk Ordusu gerçek bir savaşa girseydi bu kadar komutanını hiçbir zaman kayıp etmez ve hiç bu kadar kültürel değerler ve moral yönünden yıpranmaz idi.

Dördüncüsü Emir Komuta Zincirinin Siyasallaşmaya Başlaması: Emir komuta zincirine siyasi etki artmaya devam ettikçe artık Silahlı Kuvvetler tüm Türk Milletinin ve tüm Türkiye Cumhuriyeti Devletinin değil sadece siyasi güçlerin Silahlı Kuvvetleri olacaktır.

Ve bu siyasallaşma artarak devam ederse ne yazık ki, Türk Silahlı Kuvvetleri ileride tamamen siyasallaşacaktır. Sonuçta Türk Ordusu kendi içinde siyasi olarak bölünerek hiç savaşmadan bölünecek ve yıpranacaktır. Balkan Savaşları bu gerçeğe en büyük kanıttır.

Ancak yürekten inanıyoruz ki, Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti gerekli tüm tedbirleri ortak akıl ve ortak gönül birliği ile alacak ve bu sorunları çözecektir.

Ve Türk Ordusunun asıl güç kaynağı olan Ordu-Millet-Vatan-Din ve Kültür değerlerinin Askerlik içinde birleşmesinden kaynaklanan asıl güç kaynağı olan manevi gücü sonsuza kadar devam edecektir.

Ve ve dünyadaki hiçbir maddi güç Türk Ordusunu yenemeyecektir.

Dr. Tuğtigin ŞEN

Emekli Albay

Araştırmacı Yazar

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP