TÜRK KADINI, TÜRK ERKEĞİ İLE BİRLİKTE KADINA ŞİDDETE SON VERECEK

TÜRK KADINI, TÜRK ERKEĞİ İLE BİRLİKTE KADINA ŞİDDETE SON VERECEK

ABONE OL
16 Eylül 2024 09:15
TÜRK KADINI, TÜRK ERKEĞİ İLE BİRLİKTE KADINA ŞİDDETE SON VERECEK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Eski Türk destanlarında kadın, erkeğinin her daim yanındaydı. Kadın, erkeğinin güç ve ilham kaynağı kabul edilirdi. Eski bir Türk atasözünde belirtildiği gibi: “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi bir kadın.”

Eski Türk inancına göre “Han ile Hatun”, gök ve yerin evlatlarıdır. Kadının yeri yedinci kat göktür. Nitekim kadının yüceliği, Altay Dağları’nın en yüksek tepesine “Kadınbaşı” ismi verilerek yaşatılmıştır.

Eski Türklerde kadın miras hakkına sahipti. Kadının kendine ait mülkü vardı ve bunu istediği gibi kullanma hakkına sahipti. Eski Türklerde, koca karısını boşayabildiği gibi, kadın da kocasını boşayabilirdi.

Arap gezgini İbn-i Batuta şöyle der: “Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türklerin kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür.”

Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur, siyasi ve idari konulardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Tanrıkut Mete Han’ın katunu imzalamıştır. Ebul Gazi Bahadır Han, Secere-i Terakime’de, Oğuz ilinde yedi kızın uzun yıllar beylik yaptığını anlatmaktadır.

Türk kültüründe destan kahramanları, iyi ata binen, iyi savaşan, iyi kılıç kullanan kadınlar ile evlenmek istemektedirler.

Nitekim öz kültürel değerlerini hiçbir zaman kaybetmemiş Türk kadını, Kurtuluş Savaşı’nın silahlı mücadele günlerinde dahi erkeği ile birlikte her türlü zorlukla başa çıkarak düşmanın yurttan kovulmasında büyük rol oynamıştır.

Cumhuriyet’in kurulmasıyla, eski Türklerde olduğu gibi kadın hakları tekrar sağlanmıştır. Cumhuriyet döneminde, eski Türklerde olduğu gibi kadına erkekle aynı hakları tanıyacak olan düzenlemeler büyük bir hızla gerçekleştirilmiştir. Eğitimde, iş hayatında, siyasette kadın-erkek fırsat eşitliği sağlanmıştır.

Kadınlarımız, önce 3 Mart 1924 tarihli Tevhîd-i Tedrisât Kanunu ile eğitimde erkeklerle eşitliği kazanmışlardır. 1926 yılında kabul edilen Medenî Kanun ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırılmış; kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanınmıştır. Aile ve toplum hayatında kadın-erkek eşitliğinin temelleri atılmıştır.

Kadınlar, her türlü meslek dalına ilgi göstererek başarılı hizmetler yapmaya başlamışlardır. 1936’da, kadınların çalışma hayatına düzenleme getiren İş Kanunu yürürlüğe girmiştir.

Türk kadınlarının siyasi hayata atılmaları konusunda ilk adım, 3 Nisan 1930 tarihli 1580 sayılı Belediye Kanunu ile kadınlara belediye meclislerine üye seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla atılmıştır. Bunu, daha sonraki dönemde 1934 yılında yapılan anayasa değişikliği ile milletvekili seçme ve seçilme hakkının tanınması izlemiştir.

Kadınlar, seçme ve seçilme haklarını sözde modern Batı toplumlarından Fransa’da 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de elde edebilmişken, Türkiye’de 1934’ten itibaren bu hakkı kullanmaya başlamışlardır.

Dünyada milletler arası ilk kadın kongresi, 18 Nisan 1935’te Atatürk’ün himayesinde İstanbul’da toplanmış ve bu kongreye dünyanın dört bir yanından gelen kadınlar katılmıştır. Atatürk, “Milletler arası İlk Kadın Kongresi” delegelerine şöyle seslenmiştir: “Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz.”

Şimdi Türk kadını, mayası bozuk erkeklerden şiddet görmeden geleceğe güvenle bakabilmek için Türk erkeği ile el ele vererek gerekli kanuni tedbirlerin alınmasını sağlayabilir ve dünya kadınlarına yeniden örnek olabilir.

Peki, neler yapılabilir?

Çok şey yapılabilir elbette. Ancak tekrar geçmiş Türk tarihine bakmamız, bize belki yine bir yol gösterebilir. Oğuz Kağan Destanı’ndan öğrendiğimize göre, ırza tecavüzün cezası ölüm veya gözlere mil çekilmesiydi.

Arap gezgini Ahmed bin Fadlan, Türklerin tecavüz suçlusunu bacaklarından çapraz bağlanmış iki ağaca bağladığını ve ipin kesilmesi suretiyle bacakların ayrıldığını hatıralarında belirtir.

Şimdi, ben bir erkek olarak erkeklere bunları yapalım demiyorum. Ancak iki kız çocuğu olan bir baba olarak biliyorum ki sert ve caydırıcı tedbirler derhal alınmazsa evlatlarımıza ve kadınlarımıza şiddet asla durmayacaktır.

Ben bir Türk erkeği olarak, kadına şiddet konusunda yapılması gereken her şey için Türk kadınlarımızın yanındayım ve onlarla beraberim.

Şimdi bütün Türk erkeklerini ve bütün Türk kadınlarını, kadına yönelik şiddete bir son vermek için birlikte göreve davet ediyorum.

Tuğtigin Şen
Emekli Albay / Araştırmacı

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Tercüman Gazetesi Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.