

TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık TBMM’de yaptığı konuşmada, zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılması tartışmalarına sert tepki gösterdi. Şık yaptığı konuşmada tartışılan kanun teklifinin peşini bırakmayacaklarını söyledi. “Mesele sadece zeytinlikler değil memleket meselesidir” ifadelerini kullanan Şık, “Bu memleketin insanının, ağacının, kuşunun, toprağının hakkı, sizin kirli yakalarınızı bırakmayacak. Ağaç nasıl yapıştıysa toprağına, öyle yapışacağız o kirli yakalarınıza” diye konuştu.
TBMM Genel Kurulu’nda zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını öngören ve kamuoyunda “Süper İzin” olarak anılan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmelerinde ilk 11 madde kabul edildi. TİP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık zeytinliklerin maden şirketlerine açılmasına tepki gösterdi.
Ahmet Şık, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Bir kez daha doğayı talan etme kararlılığınızı yansıtan bir teklifi görüşüyoruz. Barışın, emeğin, bereketin ve direncin sembolü olan zeytin ağaçlarını madencilik adı altında yağmalamanın önünü açacak bir yasa teklifi hazırlamışsınız.
Ama bir yasadan çok adeta organize bir suç bildirisi. Doğaya, insana, yaşama, çiftçiye, köylüye, geleceğe karşı ilan edilmiş bir yağma seferberliği.
Biz bu filmi daha önce gördük.
Kaz Dağları’nda, Cerattepe’de, İkizdere’de, Akbelen’de, İliç’te…
Siyanürle altın arayanlara memleketi peşkeş çeken sizler, yoksulların canını da bahşiş diye masaya koyarken topraklarımız talan edildi. Akarsular zehirlenip, göller kurutuldu. Ormanlar yok edildi.
Her yerde aynı senaryo: “Kalkınma” yalanı, “kamu yararı” kandırmacası ve sonrasında bitmek bilmeyen bir yağma!
Çöken siyasal ve ekonomik düzeninizi, doğayı paraya çevirerek ayakta tutmaya çalışıyorsunuz. Çaresizliğinizi gizlemek için de teklifin içine “kalkınma” ve “kamu yararı” sözcüklerini eklemişsiniz.
Üretimi değil, yağma ve yıkımı savunurken mi kalkınacaksınız?
Halkı açlığa, susuzluğa, havasızlığa mahkûm etmek mi kamu yararı?
Sizin kamu yararı dediğinizin meali holdingler, karteller, maden baronlarının, sermaye sahiplerinin çıkarından ibaret.
Yasaları halk için değil, patronlar için patronlarla birlikte yazıyorsunuz.
Sermayeye peşkeş, halka yoksulluk ve açlık.
Şirkete teşvik, yandaşa ihale, kendinize komisyon. İtiraz edene cop ve hapislik.
Bu bir yasa değil, bir savaş ilanıdır. Bu ülkenin ağacına, suyuna, köylüsüne, çocuklarımızın geleceğine savaş ilanıdır.
Mesele sadece zeytinlikler değil memleket meselesidir.
Toprağı satıyor, suyu kirletiyor, dağı deliyor, ormanı yakıyor, geleceği yağmalıyorsunuz. Kesilen her zeytinde, kurutulan her gölde, zehirlenen her derede, yanan her ormanda sizin imzanız var. Bu ülkeye karşı işlenmiş her suçun ya faili ya ortağısınız.
Ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çeken bir taşeronsunuz ama size kalırsa yerli ve millisiniz.
Sorun kendinize, günlerdir şu kapının dışında ağacını, toprağını savunanlar mı yerli ve milli, yoksa memleketin her karış toprağını talana açan sizler mi?
O yüzden şimdi size değil yurttaşlara sesleniyorum:
Doğaya savaş açan, halkı düşman gören bir rejimle karşı karşıyayız. Bu çürümüş düzenin sahibi olan iktidar, halkın ve ülkenin düşmanıdır.
Bir ülke işgal edilirse ne olur biliyor musunuz?
Önce ordusu felç edilir. Komutanları itibarsızlaştırılır, hapsedilir, sürgüne yollanır. Ordu, işgalcilerin emirlerini sorgusuz uygulayacak isimlere teslim edilir.
Halkın ortak değerleri parçalanır. İnsanlar inancı, etnik kökeni, siyasal görüşleri üzerinden kutuplaştırılır. Küçük parçalara ayrılır, birbirine düşürülür.
Demokrasi ortadan kalkar.
Seçimler yasaklanır ya da göstermelik hale gelir. O haliyle bile seçimi kazanan muhalifler siyasallaşmış yargının kalleşçe suikastlarıyla hapse atılır.
İfade özgürlüğü ortadan kalkar. Medya sansürlenir, gazeteciler hapsedilir.
Yargı mafyalaşıp, hukuk normlarıyla bağı kalmaz. Adalet saray kapılarında boğazlatılır, cansız bedeni de iş birlikçilere alkışlatılır.
Devlet bürokrasisi çeşitli güç odakları, tarikat, cemaatler arasında pay edilir.
Yolsuzluk her yere sirayet eder:
Hazinesi yağmalanır.
Devletin elindeki her şey üç kuruşa, yandaşa, yabancıya peşkeş çekilir.
Vergi adı altında haraç ödeyen halk yüksek enflasyonun pençesinde yoksullaştırılıp, açlıkla terbiye edilir.
Gençler sermayenin kölesi olsun diye eğitim niteliksizleştirilir.
Yer altı ve yer üstü zenginliklerinin, madenler, ormanlar, akarsular ve göllerin talan edilmesinin yolu açılır.
Polis ve asker, düzenin devamlılığı için hakkını arayanları sindirmekte kullanılır.
O halde şunu söylemek elzem: Türkiye sömürgeci bir çetenin işgali altındadır.
Ve bu içeriden işgale direnmek meşrudur. Yurttaşlık görevidir.
Kendinizden ya da tapındığınızdan başkasına kulak vermeyen, söylediklerimizi işitmeyen, duyduğunda dinlemeyen, dinlese anlamayan sizler de şunu bilin;
Zeytinliğe saldırıyorsanız, biz o zeytin ağacının kökünde direnen öfke olacağız.
Halkı susturmaya çalışıyorsanız, biz o halkın isyanla büyüyen sesi olmaya devam edeceğiz.
Toprağı talan ediyorsanız, biz o toprağın derinliklerinden hesap sormak için geleceğiz.
Ve siz, hesap vermekten kaçamayacaksınız.
Bu memleketin insanının, ağacının, kuşunun, toprağının hakkı, sizin kirli yakalarınızı bırakmayacak. Ağaç nasıl yapıştıysa toprağına, öyle yapışacağız o kirli yakalarınıza.”
YAZILAR
24 saat önceGENEL
1 gün önceGENEL
1 gün önceDÜNYA
1 gün önceGENEL
1 gün önceSPOR
1 gün önceSPOR
1 gün önce