Şehidin Babası ile Son Telefon Konuşması – Karabağ’a Bir Ruh Gibi Koşan Kahramanın Anısına

Şehidin Babası ile Son Telefon Konuşması – Karabağ’a Bir Ruh Gibi Koşan Kahramanın Anısına

ABONE OL
2 Ekim 2024 18:35
Şehidin Babası ile Son Telefon Konuşması – Karabağ’a Bir Ruh Gibi Koşan Kahramanın Anısına
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bugün, Karabağ için canını feda eden bir Azerbaycanlı şehidimizden söz edeceğim. Doğduğu topraklarına kavuşma özlemiyle yaşayan, toprakların işgalden kurtarılmasını anne ve babasına armağan etmek isteyen bir şehidimiz: Vüsal Allahverdiyev.

Vüsal’ın babasının telefonunda, oğlunun son araması dört yıldır duruyor. Oğlundan kalan en kıymetli hatıra olarak saklıyor bu aramanın tarihini. Bu yüzden Vüsal şehit olduktan sonra babası telefonunu değiştirmeye bile kıyamıyor.

Vüsal, 1988 yılının 16 Ağustos’unda Karabağ’ın Kubatlı bölgesinde doğmuştur. Vüsal hakkında bir yazı yazmayı uzun süredir düşünüyordum. Belki de benim için en zor yazı, bir şehit hakkında bir şeyler yazmaktır. Nereden başlayıp nerede bitireceğimi bilmediğim için düşünceler aylardır kafamda dolaşıyor… Ne yazarsam yazayım, Vüsal’ın şehitliğe yükseliş yolunda bir şeyleri ifade etmek oldukça zordur. Bir şehidin ruhuna saygımı kalbimden geçenlerle ifade etmek istedim. Olursa, duygularımı kelimelere dökmüş olacağım; yazabiliyorsam, bir şehidin ailesine, “Vüsal hepimizin evladıdır” beyanımıza sadık kaldığımızı göstermiş olup, az da olsa bir teselli vermiş olacağım…

Vüsal Allahverdiyev, halkımızın hafızasında askere gideceği zaman annesine söylediği sözlerle hatırlanır: “Bak, ağlama. Ağlarsan, seni arayıp konuşmayacağım.” Bu sözleri hatırlayan herkes, Vüsal’ın annesine bu ayrılığa katlanmayı tembihlediğini hemen aklına getirir. Neden bilmem, Vüsal hakkında düşündüğümde Kubatlı’da babasının elinden sımsıkı yapışarak, evimizin önünden geçip kendi evlerine giden 4 yaşındaki bir çocuk canlanıyor gözlerimin önünde. Sanki çocukluğu Bergüşad Nehri’nde düşüp kalan, onun sularında parlayan masum bir çocuk sevinci var onun yüzünde. Büyüdükçe Kubatlı’ya koşan, o yerleri işgalden kurtarıp, “Baba, geldim” diyen bir genç haykırışı yankılanıyor kulaklarımda.

Tarih değişecek, zaman geçecek, 44 günlük Vatan Savaşı’ndan gururla bahsedilecektir. Bu halk var oldukça o şanlı destan bitmeyecek. 2020 yılının Eylül ayında Karabağ’ın özgürlüğü uğruna başlayan savaş, beşinci nesil savaşıyla tarihlere yazıldı. Bu öyle bir muhteşem savaştı ki, dünyanın en büyük devletleri ordularını yeniden yapılandırmaya başladı. Dünyanın ordu sistemini ve askeri taktiklerini değiştirmesine sebep olan, ordumuzun kararlılığı ve askerlerimizin cesaretiydi.

Vüsal’ın babası Tahir ile sıkça görüşüyorum. Her seferinde sohbet Vüsal’dan açıldığında, onun anılarında oğlunun cesareti bana Türkiye’nin İstiklal Savaşı’nın tarihi gerçeklerini hatırlatıyor. Vüsal, Hocavend’in işgalden kurtuluşu uğruna son savaşına gönüllüler arasında katıldı. “Size ölmeyi emrediyorum!” nidaları, Vüsal’ın kararlılığında bir kez daha Karabağ’da yankılandı. Vüsal, son kez en zor savaşa girdi, canından çok sevdiği vatan toprakları uğruna canını feda etti.

Vüsal’ı Sumqayıt’ta yaşadığı evden son yolculuğuna uğurlarken sanki yer gök onun dilinden “Ölmeden mezara koydular beni” türküsünü söylüyordu. Hem de doğru olanı söylüyordu. Çünkü Vüsal ölmedi, şehit oldu. Şehitler ölmez. Bu, bize Allah’ın vaadidir. Vüsalların ulaştığı şehitlik mertebesine melekler bile gıpta ediyor…

Tovuz savaşları başlamıştı ve Vüsal bir yerde duramıyordu. Azerbaycan’ın Millî Kahramanı, General Polad Haşımov’un şehit olmasından sonra onu evde tutacak hiçbir güç yoktu. Tanıdığım, bulundukları konumdan, görevden feragat eden, vatan borcunu her türlü imtiyazdan üstün tutan kahramanlar var. Azerbaycan’ın Millî Kahramanları Aliyar Aliyev, Allahverdi Bağırov, Kazımağa Kerimov… Vüsal da bu kahraman oğulların seçtiği yolu seçti. Müdürlük görevini bıraktı, gönüllü olarak Azerbaycan Ordusu’na yazıldı.

Vüsal, bir zamanlar Karabağ savaşlarına katılmış gazi babasının, rahmetli gazi amcasının, gazi dayısının yolunu seçti. Böyle vatansever bir ailede büyüyen bir evlat başka türlü olamazdı.

Yurt hasreti, doğduğu Kubatlı’nın 30 yıla yakın işgalde kalmasının acısını en çok kimler yaşadı diye düşününce aklıma ilk olarak Vüsal’ın babası Tahir geliyor. Her görüşmemizde hal-hatır sorduktan hemen sonra Tahir’in verdiği ilk soru bu olurdu: “Topraklardan ne haber var? Karabağ’dan ne diyorlar?” Şimdi topraklardan Vüsal’ın kokusu geliyor, Karabağ’da her dağ, her kaya, her cığır, her iz Vüsal diyor. O toprakların her karışından Vüsalların şehitlik mertebesinin yüceliği yükseliyor, her gül o toprakların Vüsalı ile açılıyor, güzel bir sesle geçen her bülbül Vüsal şarkısını söylüyor.

Her insan bu dünyaya bir misyonla gelir. Ömür biter, herkes bu dünyadan ameller defterini alıp göçer. Hesap gününde amel defterimiz elimizde, yaptıklarımızın hesabı ile Hakk’ın dergâhında sıramızı bekleyeceğiz. Bir de bu dünyada vereceğimiz hesaplar var. Bu hesap, Karabağ uğruna canlarını feda eden şehitlerimize saygımızın derecesi ile ölçülür. Bazen bir söz, şehit ailesinin dertli kalbine susuz kalmış yolcuya bir yudum su vermek misali gibi serpilir, o kırık kalbe bir teselli olur.

Vüsal Allahverdiyev’in şehitliği, ideali olan Turan yoluna bir ışığa dönüştü, o yolu da aydınlattı. Karabağ Zaferi’nden sonra Türk Devletleri Teşkilatı daha da sıkılaştı, daha da güçlendi. Arzularında Turan, talihinde şehitlik mertebesi, yurdunun özgürlüğü için Vüsal, bu halk için Karabağ hasretine bir çare oldu, derman oldu. Her düşündükçe gülümseyen şehit ruhlarının muhteşem geçidi içinde bir Vüsal da memnun bir tebessümle bize el edecek.

Allah ruhunu sevindirsin! Makamın yüce olsun, şehidimiz!

Resul Mirhaşimli

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


    HIZLI YORUM YAP