30 Ağustos 2024 yılında Kara Harp Okulu’ndan yeni mezun olmuş teğmenlerin, resmi tören sonrası kılıçlarını çekerek yemin etmeleri ve sonrasında gelişen hukuki süreç, birçok konuyu tekrar sorgulamama sebep oldu. Aklıma ilk gelenler ise Türk’ün devlet felsefesinin ve dünya görüşünün temel direği olan Kutadgu Bilig ile benim teğmen ve üsteğmen yıllarımda yaşadıklarım oldu.
Kutadgu Bilig, Yusuf Has Hacip tarafından XI. yüzyılın eğilimlerine ve Türk geleneklerine uygun olarak, şair kimliğinin etkisiyle manzum bir tarzda, şiir kalıpları içinde kaleme alınmıştır. Yusuf Has Hacip, ordunun önemini bilen bir kişidir. Bunu, “Memleket tutmak için ordu lazımdır,” diyerek ifade etmiş; ordusu olmayan devletin, devlet olamayacağını vurgulamış ve “Kılıç kımıldadığı müddetçe düşman kımıldamaz,” demiştir.
Şimdi, teğmenlerin kılıç çekerek yemin etmeleri sonucu gelişen üzücü süreci devlet büyükleri olarak çok iyi yönetmeliyiz. Kendi geçmişimden, yani teğmen ve üsteğmen rütbelerinde iken yaşadığım ilginç örneklere yer vererek açıklamaya çalışacağım Türk Ordusu rütbelerindeki gizli kültürel değerlere önem vermeliyiz. Başta yeni teğmen rütbesindeki askerlerimiz olmak üzere Türk Ordusu’na kesinlikle zarar vermemeliyiz.
Teğmen rütbesi ile İstanbul-Samandra’daki ilk birliğime katılmış, çok mutlu ve huzurlu bir şekilde görev yapmaya başlamıştım. Yan birlikte bulunan bir üsteğmen beni çağırdı. Yanına koşarak gittim, esas duruşta selam verdim ve kendimi tanıtarak yüksek sesle tekmil verdim. Üsteğmen bana gülümseyerek bakıyordu. “Hoş geldin Teğmen, bir üsteğmen karşısında bu kadar korkarsan Allah’ımıza hesap vereceğin gün ne yapacaksın?” diyerek bana elini uzattı ve bir ihtiyacım olduğunda ilk kendisinden yardım istememi söyledi. Sonra iki elimden tutarak, “Burada bir ağabeyin olduğunu sakın unutma,” diyerek bana yeni görevimde başarılar diledi. O üsteğmen bana bir komutan değil, adeta bir ağabey olmuştu.
Bu birliğimde bir süre görev yaptıktan sonra, ileride bir harp sırasında birliğimizin yer alabileceği durumların ve görevlerin işlendiği bir plan çalışmasına katılmak üzere büyük bir karargâha gönderildim. Karargâhta, benim gibi birçok birlikten askerlerin bulunduğu büyük bir salonda plan çalışmaları yapılmaktaydı.
Salona girer girmez bir albay beni gördü ve eliyle beni işaret ederek yanına çağırdı. Koşarak yanına gittim ve esas duruşta kendisine tekmil verdim. Albay, çok sert bir şekilde bana bakarak, “Bu salonda en değerli kişi kimdir?” diyerek sordu. Büyük bir merakla etrafıma bakmaya başladım. Her tarafta, hepsi benden rütbece büyük askerler, masalar üzerindeki haritalarda çalışıyorlardı. Pek çok albay da bu çalışmalarda yer alıyordu.
Bu sırada, büyük bir tepsi içinde çay taşıyan er rütbesinde bir asker de çay dağıtıyordu. Albay, bu sefer daha sert bir ifadeyle, “Teğmen, bu salonda en değerli kişi kimdir?” diye ikinci kez sordu. Yine salondaki kişilere bakmaya başladığımda albay bana yeni bir emir verdi: “Teğmen, koş şu çaycıdan iki çay al ve tekrar yanıma gel.”
Koşarak gittim, iki çay aldım ve albayın karşısında bekledim. Albay, bu kez eski sert üslubu yerine babacan bir ses tonuyla bana, “Teğmen, bu salonda en kıymetli kişi şu gördüğün çaycıdır. Bu salonda herkes kaybolsa kimse fark etmez ama bu çaycı yok olsa herkes arar,” dedi. Sonra yanağıma büyük bir şefkatle dokunarak, “Otur bakalım Teğmenim, hoş geldin. Gel, beraber çay içelim de sana bu plan çalışmasında ne yapacağımızı anlatayım,” dedi.
“ Üst rütbeler ve Teğmenlere daima kardeşçe yardım”
Bu ilk görev yerimde üç yıl geçirdikten sonra İç Güvenlik Tim Komutanı olarak terörle mücadele kapsamında geçici görevle Bitlis-Hizan’da bulunuyordum. Bölgeden sorumlu en üst birlik komutanı, bölge halkına güven vermek ve durumu yerinde görmek maksadıyla köylere ziyaretler yapmaya karar verdi. Ben ve timim, bu ziyaretlerin emniyetini sağlamak üzere görevlendirildik. İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan bir uzman çavuş komutasında bir grup jandarma askeri de bu ziyaretlere refakat etmek üzere ayrıca görevlendirildi.
En önde jandarma aracı, arkasından komutanımızın flama taşıyan makam aracı ve benim tim personelini taşıyan araç olmak üzere sıra halinde bir köye giriş yaptık. Köyde, başta muhtar olmak üzere tüm halk, komutanımızdan önce hemen jandarma uzman çavuşa yaklaştı. Hoş geldiniz dediler ve onunla konuşmaya çalıştılar. Uzman çavuş, halka komutanımızı işaret ederek, “Komutanımız sizleri görmek ve emniyet ile ilgili sorunlarınızı dinlemek için buraya geldi,” demesine rağmen köylüler, komutanımıza yanaşmıyor ve onunla konuşmuyordu. Köyü, sanki komutanımız değil de jandarma uzman çavuşumuz ziyaret için gelmişti.
Komuta ettiği büyük birlikte Jandarma Uzman Çavuşlardan oluşan Jandarma Özel Harekât (JÖH) timleri de bulunan komutanımız, bu ziyarette köy halkının gözünde uzman çavuşumuza göre ikinci planda kalmıştı. Ziyaretin ilerleyen saatlerinde, başta muhtar olmak üzere köy halkı durumu anlamaya başlamış, dertlerini uzman çavuşumuza değil komutanımıza anlatmaya ve ona gereken ilgiyi göstermeye başlamışlardı.
Sonuçta, bu ilk köy ziyareti sona ererek araçlarımıza yöneldik. Ben ve komutanımız yan yana geldik. Komutanımızın yüzünde çok sıcak bir gülümseme vardı. Bana baktı, yine gülümseyerek ve şaka yaptığını belli ederek şu sözleri söyledi:
“Ah Üsteğmenim, keşke kurmay albay olacağıma biraz az okuyup jandarma uzman çavuş mu olsaydım? Bu köy ziyareti bana çok iyi geldi. Bu köyü ve insanların askerimize olan saygısını hiçbir zaman unutmayacağım.”
“Üst Rütbelerin olaylara hoşgörüsü ve halkın gözünde her rütbedeki komutanların büyük İtibari”
Artık üsteğmen rütbe sürecimin ortalarına gelmiş ve yurtdışı görevler kapsamında Bosna-Hersek’te görev yapmaya başlamıştım. Bir Türk bölüğünün Amerikan tümeni sorumluluk sahasında yapacağı görevlerde irtibatları sağlamak üzere, bu bölükle birlikte Amerikan tümeni içinde bulunmaktaydık. Türk birliğinin disiplini ve askerlerimizin örnek davranışları, Amerikan askerleri tarafından büyük bir merakla izlenmekteydi.
Amerikan askerleriyle birlikte aynı yemekhanede yemek yiyorduk. Ben de yemeklerimi alıp tek başıma bir masada yemeğe başladım. Bir Amerikan binbaşısı yanıma geldi ve esas duruşta bana, “Tümgeneralim, acaba sizinle birlikte aynı masaya oturabilir miyim?” diye sordu. Bir anda şoke oldum ve gülmeye başladım. “Buyurun oturun binbaşım,” diyerek yanına oturmasını işaret ettim. Binbaşı, çok büyük bir saygıyla ve bana “Tümgeneralim” diyerek konuşmaya başladı. Ben, Amerikan binbaşı her “Tümgeneralim” dediğinde artık gülmekten konuşamaz hale gelmiştim ve kendisine askeri kimlik kartımı gösterdim.
Askeri kartımda Türkçe “Üsteğmen” ve İngilizce karşılığı “First Lieutenant” yazmaktaydı. Amerikan ordusunda apoletlerde bulunan iki yıldız, tümgeneral rütbesini simgelemektedir. Amerikan binbaşı, benim apoletlerimde bulunan üsteğmen rütbesi simgesi iki yıldızı kendi ordusundaki tümgeneral rütbesi sanmıştı.
Bu sefer beraber gülmeye başladık. Biraz sohbet ettikten sonra Amerikan binbaşı bana şunları söyledi:
“Siz yemekhaneye girince bütün Türk askerleri size büyük bir ciddiyetle selam vermeye başladılar. Bizler, kendi tümen komutanımız tümgenerale bu kadar saygı duymuyoruz. Sizin apoletlerdeki iki yıldızı görünce hiç tereddüt etmeden sizin tümgeneral olduğunuza karar verdim. Biz, Genelkurmay Başkanımız dahil hiçbir komutanımıza, askerlerinizin size gösterdiği saygı kadar saygı göstermeyiz.”
“Tüm Üst Rütbelere Türk Askerlerinin İçgüdüsel Büyük Saygısı”
Ben emekli bir albay olarak tanık olduğum Türk ordusunun her kademesindeki rütbe sahibinde öncelikle kardeşlik, tecrübe, saygı ve hoşgörüyü hep gördüm. Ama en önemlisi ise milletimizin bizlere bakarken gönüllerindeki güveni ve askerlerimin bana selam verirken gösterdikleri büyük saygıyı hep hissettim.
Evet, şimdi askerlikten emekli olduktan sonra daha iyi anladım ki:
Bunlar, Türk ordusundaki rütbelerin gizli kültürel değerleridir.
Şimdi, teğmenlerin kılıç çekerek yemin etmeleri sonucu gelişen üzücü süreci devlet büyükleri olarak çok iyi yönetmeliyiz. Türk ordusundaki rütbelerin gizli kültürel değerlerini ön plana alarak, başta yeni teğmenlerimiz olmak üzere ordumuza zarar vermemeliyiz.
Teğmen, muvazzaf subay rütbelerinin ilkidir. Tecrübesizliği sonucu duygusal yönü hep ön planda olur. Ancak evin ilk çocuğu kabul edilerek büyükleri tarafından yaptıkları çoğunlukla hoş görülür. Her bir teğmen, kendisi fark etmese de komutanları bilir ki her teğmen, geleceğin Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanı, ordu, kolordu, tümen, tugay, alay, tabur ve bölük komutanıdır.
Dr. Tuğtigin Şen
Emekli Albay
EKONOMİ
3 saat önceGENEL
3 saat önceGENEL
3 saat önceGENEL
3 saat önceGENEL
3 saat önceGENEL
3 saat önceGENEL
3 saat önce