

Çıkmış diyor sarraf sarraf geziyor altın hesabı yapıyor diye. Bu emekli insanca yaşam istiyor diyenlere şunu sorayım, hatırlatayım. Tayyip Erdoğan 23 yıl önce geldi en düşük emekli maaşı 8 çeyrek altın alıyordu. 8. Doğru mu? Doğru. Şimdi en düşük emekli maaşı 16.000 lira çeyrek altın 11.000 lira. Ben bölüyorum çıkıyor 1,5 çeyrek altın. Emeklilere soruyorum altın hesabı şaşar mı şaşmaz. Tayyip Bey’e soruyorum. Geldiğinde 8 çeyrek altın alan bu emekli.
Hani diyorsun ya Ecevit’e her lafı ediyorsun. Ecevit’in son verdiği emekli maaşı 8 çeyrek altındı. Bugünkü parayla bugünkü çeyrek altın fiyatıyla 88.000 lira. Ecevit’in 88.000 lira verdiği emekliye 16.000 lira maaş verip bir de Ecevit’in arkasından rahmetlinin senelerce attılar tuttular. Yazıklar olsun bu vicdansızlığa. Müjdeler olsun emeklinin gelecekteki güzel günlerine.
Şimdi adalet krizi ile milletin huzurunu bozan, ekonomik krizde milletin ekmeğini küçülten iktidarın bu çoklu kriz ortamında bir de inkar politikalarının yani dün 10 Kasım’da inkar politikalarının halen daha devam ettiği bir süreçteyiz.
Geçen gün diyor ki gençlere konuşuyor. Şunun farkında gençlerden her iki yeni seçmenden birisi Cumhuriyet Halk Partisine oy veriyor. Yani geçen ay 17 ay 17 yaş 11 aylık olup bu ay seçmen olan kişi sorduğunuzda ankette yeni seçmen, genç yeni seçmen CHP’nin oyu %50. Çeşitli partilere yayılmış oylar. AK Parti’nin oyu o seçmen grubunda %16 %18. Diyor ki gençlere siz bilmezsiniz bizden önce şöyleydi böyleydi derken şöyle bir cümle kurdu. 25 yıl geriye doğru bir gidelim bakalım.
Bizim dönemimize kadar Türkiye’de toplu iğne üretiliyor muydu bir düşünün. Şimdi Tayyip Bey böyle büyük laflar edince bir de prompertdan okuyor ya millet sanıyor ki doğrudur. Ben Tayyip Bey 2 çarpı 2, 4 eder dese kerrat cetvelini kontrol ederim. Hemen gittim kontrol ettim. Hemen gittim kontrol ettim. Bizim dönemimize kadar toplu iğne üretilmedi diyebilir mi Tayyip Bey? Tayyip Bey diyemez. Özal diyemez, Demirel diyemez. Bu lafı 1952 yılında Adnan Menderes söylemiş.
1951 yılında İstanbul’da Atlı Toplu İğne Fabrikası açılmış. Menderes demiş ki biz gelene kadar toplu iğne de üretilemiyordu. Cumhuriyet Halk Partililer de rahmetli Menderes’e cevap vermişler. O fabrikanın temelleri bizim iktidarımızda atıldı. Cumhuriyet artık uçak fabrikası yapan, silah üreten şeker fabrikalarını açmış, Sümer Bankları yapmış, Demir Çelik fabrikalarını açmış Cumhuriyet Halk Partisi’nden iktidarı devraldınız. Toplu iğneyi üretecek hale de memleketi biz getirdik demiş. O gün orada siyasette bu konuşulmuş. Sayın Erdoğan’ın doğmasına 4 yıl var arkadaşlar o gün. O fabrika Türkiye Cumhuriyeti rahmetli Başbakan Adnan Menderes’in döneminde CHP döneminde çalışmaları başlayan temeli atılan Atlı toplu İğne fabrikasının kurdelesi kesildiğinde daha Sayın Erdoğan’ın doğmasına 4 yıl varmış. Bunun üzerinden bunun üzerinden 74 sene sonra toplu iğneyi biz ürettik gençler diyor. Biz gelmeden önce toplu iğne de yoktu 25 yıl önce diyor. Sadece şunu söyleyeyim. Kulakları çınlasın. Bir bütçe görüşmesiydi. Ben grup başkan vekili olarak oturuyorum. Şimdiki Ortahisar Belediye Başkanımız Ahmet Kaya başkanımm dedi. İki rulo var bunları açabilir miyim? Ne olacak Ahmet söyledi. Vallahi yap dedim. Meclis kürsüsünde belki akşam televizyonlar haber yaparken o görüntüyü verirler. Ahmet döndü AK Parti’ye dedi ki yav dedi bak şunu görüyor musun dedi. Bu dedi hep laf ediyorsunuz ya CHP’nin yaptıkları dedi. Bir attı ruloyu fır Mahmut’tan aldı ucundan tuttuk biz sonuna kadar. 25 metre CHP’nin yaptıkları Sümer bankla başlamış Basma fabrikası diye 10-12 metre şey. AK Partililer bakıyor. O ne dediler. Ahmet de becerir bu işleri bunu tutuyor şimdi. O ne? Aha bu da dedi sizin sattıklarınız. Bir yaptı 15 metre de onlara doğru gitti.
Sayın Erdoğan’la fikir olarak aynı tespitte buluştuğum ama sorumluluk olarak ayrıştığım bir nokta var. Doğurganlık hızının yarattığı tehlike. Şu anda doğum artış hızı Türkiye’de 1.7. Maalesef bu da AK Parti’nin kara düzeninin sonucu. Millet yoksulluktan, gelecek kaygısından dolayı öyle bir korktu, öyle bir frene bastı ki yav 22.000 lira asgari ücret veriyorsun. Neden çocuk sahibi olsun? Nasıl olsun?
O yoksulluğun içine bir çocuk doğurmaya veya bir tane varsa bir ikincisini düşünmeye cesaret edemiyor artık çiftler. Peki Erdoğan hani diyorlar ya güçlü lider dünya lideri öyle lider böyle lider. 3 çocuk yapın diyordu. Yetmez 5 diyordu. Nasıl düşmüş bu iş 1.7’ye? Sayın Erdoğan’a soruyorum. Geldiğinizde iktidara Türkiye’deki hane halkı büyüklüğü 4’tü. 4 kişiden Türkiye’deki nüfusu haneye böldüğünde 4 çıkıyordu. Şimdi 3 çıkıyor. Yani siz Türkiye’yi iki çocukla aldınız bir çocukla hale getirdiniz aşağı yukarı. Doğurganlık hızıyla ilgili Erdoğan şöyle demiş. Bu bir intihardır. Doğru. Bu bir toplum için intihardır. Peki bu toplumu intihara sürükleyen kimdir? İntihara sürükleyen kimdir bu toplumu? Kabahat vatandaştan mı? Yoksulluğu, güvencesizliği dayatan bu iktidarın kara düzeninde mi? Millet kırık yumurta alıyor. Yırtık yufka alıyor, çıkma meyve peşinde koşuyor. Sonra da neden yeterince çocuk yapmıyorsun? Güya aile yılındayız. Aile kurumunu zayıflatan bu kara düzenin kendisidir. Bakın bütün vatandaşlarımıza söylüyorum.
Öyle aile emekli yılındayız dedi perişan etti bu emeklileri geçen sene. Geçen sene emekli yılında emeklilerin canını okudu. Bu sene Aile yılındayız. Aile yılındayız. Doğum artış hızı Doğum artış hızı 1.7’ye düşmüş. Hane halkı büyüklüğü 3 kişiye düşmüş ve aile kurumunu zayıflatan şeyin kendisi AK Parti’nin dayattığı açlık, yoksulluk, güvencesizlik ve gelecek kaygısıdır. Buradan tek şey söyleyeceğim şu. Biz kadına birey olarak değer veriyoruz. Kadını sadece aileye sıkıştırılmasına itiraz ediyoruz
Gençler ne zaman istiyorlarsa devletin de desteğiyle evlenecekler, aile kuracaklar, çocuk sahibi olacaklar. Her isteyen istediğince ben karışmayacağım. Kimse karışmayacak. Cumhurbaşkanımız karışmayacak. Kim ne kadar istiyorsa kendi gönlünce çocuk sahibi olacak. Devlet de sizinle birlikte o çocuğun o ailenin arkasında kapı gibi duracak. Canlı yayında grubumuzu takip eden değerli AK Parti ve MHP seçmenleri ve üyeleri Sayın Erdoğan’ın kurduğu kara düzenden bu partinin üyeleri ya da oy verenleri sorumlu değildir. Kartalkaya’nın yanmasına sebebiyet verenler Soma faciasına sebebiyet verip yargılanmasına izin verilmeyenler metro inşaatıyla koca bir mahalle göçük tehlikesindeyken Makine Mühendisleri Odasını dinlemeyenler ya da bugün konuştuğumuz parfüm fabrikası yangınına yandaşın yeri diye denetlemeye gitmeyen kara düzeni yönetenlerdir. Bu kara düzen değiştiğinde emekliler sadece CHP’li emekliler değil, AK Partili emekliler de hak ettiği maaşı alacaktır. Bu iktidar değişirse bana da ilişilir mi diye korkmayın. Sadece suçu olanlardan hesap soracağız. Sizlere söyleyecek sözümüz oy verin siz de rahat edin.
Bu kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik kamu spotumuzun yayınından sonra şimdi yine tatsız, saçma sapan bir gündemimiz var. Değerli izleyenler, dinleyenler bu ülkede bir anayasa var. Bu anayasa bizim toplum sözleşmemiz. Beğenelim beğenmeyelim bir anayasamız var.
Daha iyisini yapmaya da ümidimiz var, hakkımız var. Ama anayasayı tanımayanlarla ona değer vermeyenlerle birlikte anayasa yapmak riskinden dolayı önümüzdeki süreçte bu millet anayasa yapacak anayasa yapmasını beklediği güçlü bir parlamentoyu bir kez daha tesis ettiğinde ve artık ülkede anayasa tanımazlar değil anayasal düzene sahip çıkanlar Türkiye’de o düzeni kuranlar 150 yıldır, 200 yıldır bunun mücadelesini verenler iktidar olduğunda çok daha iyi bir anayasamız olacak.
Ama en kötü anayasa anayasasızlıktan iyidir. Çünkü anayasa en başta, en başta yaşamın teminatıdır. Güvenliğin teminatıdır. Mal mülk sahibi olmanın mirastan hak sahibi olmanın, boşanırsan ortada kalmamanın, bir nafaka almanın sonuçta devletin senin adına silah kullanmasının, caydırıcı olmasının suçu önlemenin, malın mülkün canın namusun garantisidir anayasa. Ve bir bütündür anayasa. Anayasal düzen olmazsa gücü gücüne yeten dönemi başlar. Köşedeki bakkalı alışverişe değil yağmaya gider birileri. Bu sefer ondan sonra giden alacak bir şey de bulamaz. Kimin gücü kime yetiyorsa oraya başlar. Bu yüzden anayasalar var. Bu yüzden var.
Toplum sözleşmesi bu. Şimdi birileri anayasayı işine gelen maddesine sahip çıkan, işine gelen sayfayı baş tacı yapan, işine gelmeyen sayfayı yırtıp atan bir anlayışa büründüler. Bunu vaktiyle anayasayla ilgili ben o kararı tanımıyorum, saygı da duymuyorum diyerek aslında Erdoğan bu yolu açtı.
Sonra Anayasa Mahkemesi’ki bütün üyeleri AK Parti döneminde atandı. Sayın yüksek yargıçlar yani şöyle diyemez Erdoğan. Efendim bu Anayasa Mahkemesi aleyhime çalışıyor. Senin döneminde atandı herkes. Senin belirlediğin usule göre atandılar. Yapılan işlere bakıyorlar. Bazen bizim de memnun olmadığımız kararlar veriyorlar.
Bazen hukuka çok uygun kararlar veriyorlar. Ama bizim kararlarına saygı duyduğumuz saygı duymak zorunda olduğumuz bir kurum. Ve özellikle de övüne övüne bitiremedikleri kişisel başvurucu hakkı ki o gelirken bu maddeyi biz de destekliyoruz demiştik.
Ama onlar zehrin etrafına şeker kaplama yapmışlardı. Şimdi bu Anayasa Mahkemesi Tayfun Kahraman’ı bizim kardeşimiz çok değer verdiğimiz bir isim. Pırıl pırıl birisi Vera’nın babası biliyorsunuz. 4 yaşındaydı Vera babası gittiğinde geçen sene okula başladı.
Babası bir kere kreşe götürüp alamadı. Her gün Vera’nın babasına söylediği telefonda bir söze yazdığı bir mektuba, çizdiği bir resme ağlıyoruz biz. Bunu samimiyetle Sayın Erdoğan’la da paylaşmıştım. Tayfun öyle biri ki Gezi olayları sırasında görüşülen heyetteymiş. Çıkınca diyor ki Sayın Başbakanımız diyor. Bunu bunu bunu bunu vaat etti diyor. Hemen diyor Topçu Kışlası yapılmayacak. Ağaçlar kesilmeyecek. Mahkeme kararı beklenecek. Mahkemeyi kaybetsek bile İstanbul’da referanduma sunulacak. Gezi sakinlerini evlerine dönmeye davet ediyoruz. Taktirlerine bırakıyoruz diyor. Yani aslında Erdoğan’ın o şeytanlaştırdığı Gezi’nin o tartışmalı son günlerinin yaşanmadan daha hadi herkes evine gitsin ağaçları kurtardık mücadelesinin adı Tayfun Kahraman. O günkü yaptığı basın açıklamasını da kendisine verdim. Daha sonra Sayın Bülent Arınç’a da söyledim. Müzakere yürüten hiç şiddetin bir tarafında olmayan birisi…
Üç kere de beraat etti Gezi’den. Son beraatte hep birlikte ayağa kalktık. Türk milleti adına dediler. Kararı dinledik. Herkes beraat etti oturduk. Kavala’yı salmayıp casusluktan tutuklayıp yeniden yargılayım derken ki çok büyük haksızlık ve hukuksuzluktur ona yapılan. O gün casus diyorlardı. Bugün casus değilmiş de biz geziden bir daha yargıladık diyorlar.
Üçüncü yargılamada cezalar yağdırdılar falan. Tayfun Kahraman da bu meclisin Hatay’dan seçilmiş milletvekili Can Atalay gibi yargılandı ve Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesi 13. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini söyleyerek esastan görüştü ve karara bağladı ve yeniden yargıla uygun görüyorsan da tahliye et dedi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi bekledi bekledi bekledi, oyalandı, mütalaa bekledi. Sonra bir karar yazdı. Diyor ki Anayasa Mahkemesi süper temyiz mercii değildir.
Bizim kararımız Yargıtay’a gitmiştir. Kesinleşmiştir. E Anayasa Mahkemesi niye var? Haksızlığa uğradım diyene bakmış karar vermiş ben bu karara uymam. Şimdi burada Anayasanın 138 ve 153’ü diyor ki Anayasa Mahkemesi kararları gerekçesi yayınlanması ile birlikte uygulanır. Yasama, yürütme ve yargı merciileri açısından bağlayıcıdır. Bu diyor beni bağlamaz. Bir kere en başta en önemli tutarsızlığı söyleyelim.
Bu anayasa bu 13 Ağır Ceza aynı başkan Anayasa Mahkemesi 2022 yılında karar vermiş. Silahlı terör örgütüne üye olmaksızın örgüt lehine suç işlemekten cezalandırılan birini yani 13’ün terör örgütü için suç işledi dediği birini adil yargılamadın yeniden yargıla demiş karara uymuş, yargılamış ve beraat ettirmiş. Gerekçesine de şey yazmış. Anayasa 138 ve 153’e göre Anayasa Mahkemesi yargı merciileri açısından bağlayıcıdır.
Dün o yargılamada iki yıl önce süper temyiz mercii değil Anayasa Mahkemesi karara uyuyor. Bugün Tayfun Kahraman için olunca aynı başkan aynı mahkeme bu karara uymuyor ve itiraz ediyor. Nereden yüz buluyor? Anayasayı tanımayanlardan yüz buluyor. Buradan en büyük tehlikeyi Sayın Erdoğan’a, Sayın Adalet Bakanı’na biraz sessiz kaldıkları bu hususta en büyük tehlikeyi ifade etmek isterim. Bugün Anayasa Mahkemesinin sayfasını yırtanlar yarın gelir yürütmenin sayfasını yırtarlar. Yarın bakanların yetkilerini yırtarlar. Yarın Cumhurbaşkanlığının yetkilerini yırtarlar. Gelirler yasama meclisinin oluşumuna ilişkin sayfaları yırtarlar.
Anayasalar herkesi korur en çok iktidarları korur. Çünkü iktidarlar anayasadan aldıkları yetkiyle yönetirler. Geçmişte aynı hatayı yaptınız. Anayasa tanımayanlarla kumpas kuranlarla ve her türlü iftira ve hakaretle bu ülkenin namuslu komutanlarına aydınlarına yazarına çizerine milletvekiline saldıranlara gözünüz yunuz. Anayasayı çiğnettiniz. 15 Temmuz akşamı az daha sizi çiğnemeye kalktılar. Bu milletin evlatlarını tankla çiğnedi bunlar. Biz o gün de anayasa diyorduk. 15 Temmuz’da da anayasaya karşı ayaklananlara karşı dimdik ayakta durduk.
Bugün yüz verdiğiniz birilerine anayasayı çiğnetirken size yine aynı tarihi hatırlatmayı yapmak istiyorum. Tüm vatandaşlarımıza da seslenmek isterim. Biz çok bedeller ödedik, ödüyoruz, anlaşılıyor ki bir süre daha ödeyeceğiz. Ama hiçbir zaman millete inanmaktan, millete güvenmekten vazgeçmeyeceğiz. Herkes içinde bulunduğumuz durumu doğru okumalıdır. Türkiye’de iktidar hırsı uğruna yargı eliyle çok tehlikeli bir yol açılmaktadır. Esasen bu yolu açanlar içinde bulundukları süreç kendilerini artık iktidardan götürmeye yakın olduğu için iktidarı kaybetmemek için bunu yaparken geleceğe çok kötü bir miras, çok kötü örnekler bırakmaktadırlar.
Bugün bu düzenin hedefi CHP. Yarın bir başkası olacak. Bugün CHP’ye saldıranlar yarın başkasına saldıracaklar. Saldırmıyorlar mı? İş insanlarına, sırf sindirmek için TÜSİAD Başkanı kürsüde eleştiri yaptı diye TÜSİAD Başkanını alıp götürüyorlar. Sanatçılar sırf muhalif duruyorlar diye sabahın köründe alıp götürüp hepsine uyuşturucu müptelası muamelesi yapıp görüntülerini servis edip kan alıyor, idrar alıyor, saç deli alıyorlar ve bunu sabah 6.00’da yapıyorlar. Aldıklarının %90’ı sadece itibar suikastına uğradığına, emzirdiği 3 aylık bebesinden ayrı kaldığına, üzüntüden kahrından başına neler geldiğine kalıyor. Gazetecileri alıyorlar….”
YAZILAR
Az önceYAZILAR
Az önceYAZILAR
Az önceYAZILAR
10 dakika önceDÜNYA
14 dakika önceGENEL
14 dakika önceSPOR
15 dakika önce