Oku, ilmi bilimi ve hayatın her satırını oku.
Lebi derya ol. Sevgide, saygıda sonsuzluk ruhuna eriş.
Dur ve düşün!
Yerin üstü ne sırlara şahitse, yerin altına akıl sır erer mi? Orada da hayat var. Keşfet, gör, akıl yor.
Bildiğimiz ve bilemediğimiz canlılar ile bitkilerin sırlar âlemi…
Kaldır başını! Gökyüzü sana “gel” der.
Umut besle. Uzlaşıcı ol.
Her insan ayrı bir kişiliktir. Parmak izinin sadece kişiye ait olduğu bir gerçekse, bir benzeri kati surette yoksa…
Sen de özelsin. Özel ve sevgi dolu ol.
Yaşam zinciri, birbirine bağlıyken güçlüdür.
Mütevazılık kişiye münhasır bir erdemlilik katar.
Mutluluk, istediğin bir amaç olsun.
Mutlu olmak öylesine zorken yorulma. Dünya zordur.
Mesleğin, uğraşın ne olursa olsun, “ol*dum” deme.
“Olmak” yoktur.
“‘O’“nun içi dünya simgesidir.
İçi hiçbir zaman dolmayacaktır.
Sadece kendine anlam ve mana kat.
Yaşadığın âlemin katmanları var. Bulunduğun yerde nokta ol; içi boş değildir.
Hayatın başı ve sonu, noktadan ibaret değil midir?
SU GİBİ AZİZ, SU GİBİ DURU OL!
Su gibi faydalı ol.
İnsan, kendi dünyası etrafında yol alır.
Özlü sözümle pekiştirmek isterim konuyu:
“En Büyük Nirvana, Kendine Ulaşmaktır.”
Eksik yanlarımızı görerek, soyut ve somut kavramlar arasında analiz yaparsak, salt kendi mutluluğumuzu tamamladığımız zaman çevremize de yararlı oluruz.
Mutluluk oranı dünya bazında en düşük ülkeler arasındayız. Toplumsal değerlerimizin değişmesi ve sosyoekonomik bazda yetersiz kalışımızın elbette ki bir sonucudur yaşadıklarımız. Ama hayatta ufacık şeylerden mutluluk çıkarmamız, bizi hayata bağlar ve mutlu kılar.
Farkındalıktır yaşam; çiçeğin rengi, kokusu, ağacın devasa çiçeğe bürünüp meyveye dönüşmesi, kuşun özgürce gökyüzüne pike yapması, karıncanın cılız bedeniyle yiyeceğini pür telaş taşımaya çalışması… Bizlere mutluluğun iz sürümünü sunar.
Hayatı anlamaya çalışırız çoğu zaman.
Şunu öğrendim yaşamımda:
Hayatı anlatmaktan ziyade, hayatı anlamaktır.
Bu bağlamda, İranlı hezârfen, astronom, matematikçi ve filozof olan Ömer Hayyam’ın sözlerinden etkilendiğim bir kısa rubai:
EY KÖR!
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş!
Bırak onu, bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
Kış ayının zemheri soğuğunda,
Kuş buz altında,
Bir lokma açlıkta…
Umut tohum olmuş,
Kaya buzunda.
Kardelen inadına açmakta,
Zerrede…
O eşsiz rayihanın sırrı ne?
Karınca, kendinden büyük yüküyle çalışmakta,
Karın tokluğunun derdinde.
Kuş, yavrusunu gagasıyla doyurmakta…
Zerrede.
Bal arısı,
En has balının nektarında,
En has çiçeğin özsuyunu emmekte.
Balığın açlığı, bir tike…
Olta ucunda hazince.
Sarı başak buğdayın,
Bir tohumu bin bir zerrede.
İnsanın oluşumu,
Zerre değil de ne?
Nefsine girecek helal, haram,
Senin iyi kötü olmanda,
Neyin etkisinde?
Ölüm anında…
Bir damla cansuyun, zemzemin.
İki cihan da zerrede…
Zerre, hak yolunda zerre.
Hak divanında zerreden sonra
Yolun başı ve sonu zerrede.
İlahi hikmet ve bereketin
Gizemi, ZERREDE.
Ayla Mediha ESER
KÖŞE YAZILARI
32 dakika önceKÖŞE YAZILARI
50 dakika önceGENEL
57 dakika önceGENEL
59 dakika önceGENEL
1 saat önceGENEL
1 saat önceGENEL
1 saat önceTercüman Gazetesi Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.