O şiirler kalbimizin kar sıcaklığı

O şiirler kalbimizin kar sıcaklığı

ABONE OL
2 Ekim 2024 18:37
O şiirler kalbimizin kar sıcaklığı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Azerbaycan’ın “Şiir anddır benim için” diyen şairidir Vagif Bayatlı Oder. Onun şiirleri “Her an yüzü Allah’a tek bir yol olur ancak” diyerek göklere yol alıyor. Bu yol, Türk’ün en eski inancından geçerek sonsuzluğa ulaşır. Vagif Bayatlı Oder’i tanıtmaya gerek yok belki de; şiirlerini okuduğunda şairin ruhu o mısraların arasında hissedilir. “Bir gözyaşında kaybolmuşum, akıyorum yüzle aşağı” diyen şair, insan duygularını şiirsel mısralarla dizeliyor. Şairi herkes bir şekilde hissedebiliyor; ben de şairde bulabildiğim şeyler bunlardır. Her seferinde aradıkça yeni bir hazine bulmak var, şairin şiirlerinde. Ben biraz duygusal, ruhumla hissettiklerimle yaklaşarak Vagif Bayatlı Oder’i değerlendirdim.

Vagif Bayatlı Oder, bir milletin ruhunun şairidir. Biz onun şiirlerinde duygularımızın filizlerini yeşerttik. Düşündüm ki, bu şiirler hakkında ne yazsam, onlardan aldığım feyzin az kısmını bile ifade edemem. Şimdi yazdığım yazıda yalnızca benim duygularım değil, belki bu yazının yazılmasını benden daha çok isteyen dostlarımın arzuları da var. Böylelikle…

Muhammed Mustafa zamanında Bayat ilinde” (Dede Korkut Kitabı bu sözlerle başlıyor – R.M.) Vagif Bayatlı Oder “derler bir er koptu.” O koptuğunda bizler yoktuk. Altaylardan dörtnala giden Türk atları vardı. O dörtnala koşan atların belinde Türk yiğitleri vardı. Vagif Bayatlı nuru, Oder ruhuna doğru atını koşturuyordu. Koşturuyordu ki, dörtnala koşan atların eyeri belinden alınmadan, bizlere Peygamber’in (s) bu müjdesini ulaştırsın: “Türkleri sevin, onların hakimiyeti uzun sürecek.” Bu müjde öncelikle Kaşgarlı Mahmud’un kulağına fısıldandı Vagif Bayatlı’nın nurundan. O fısıldama yazıya döküldü, Türk dilinin Divanı oluşturuldu. Türkü beğenmeyen milletlere azametli bir dil dersi verildi. Bu ders verile verile günümüze kadar ulaştı.

Sonra iman üzerine açılan savaşa göğsünü siper eden Memlük hükümdarı Baybars’ın kılıcına kuvvet oldu. Yorulmuş istila savaşçılarını, susuz çölün ortasında karşılayarak canına korku salan şair ruhundan inen bir cesaretti bu. Bu cesaret, yeniden yeryüzünü yeşile boyadı. Türk ruhuna yemyeşil bir renk kattı.

Kendinden önce ışığını Allah’a emanet eden Yıldırım Beyazıt’ın gözlerinde nura dönüştü. Bu büyük Sultan, şair ruhundan süzülüp gelen ışıkla kalbini aydınlattı. Beyazıt, dünyaya kalbinin gözüyle baktı.

Oder nuru, Yavuz Sultan Selim ile birlikte Mekke’nin ikinci fethine doğru yürüdü. O nur, kutsal toprakları öptü, o topraklar da Peygamber’in (s) ayağını öpüyormuş gibi bu fethi gerçekleştiren yiğitleri andı.

Bir darbe ile topu ikiye bölen Şah İsmail’in kılıcına kuvvet oldu. Kılıca uzandıkça o eller, topraklarımızı genişletti. Düşman göğsünü yararak muazzam bir Azerbaycan Türk devleti kuruldu. O nurun tecellisi asırlardan asırlara hakkı bayrak edenlere yoldaş oldu.

Vagif Bayatlı, ruhdan düşmüş şairdir. Vagif Bey, Adem’in ruhundan düşmüş. Allah, Adem’i yarattığında, kendi ruhundan ona üflediği gibi, Vagif Bey’in de kalbine üflenmişti bu ruh. Adem’in yeryüzüne gönderilmesiyle o ruhun bir parçası da Vagif Bey’in kaderine yazıldı. Belki de bu iki resim bir arada çizildi. O Nakkaş, bu iki güzel resmi çektikten sonra “Seni yaratan Hâlik’e ahsen” söyledi.

Gün geldi, Vagif Bayatlı Oder ruhu bir melek kıyafetinde Peygamber’in (s) miraçına tanık oldu. “Allah ve melekler dua ettikçe” bu duaya şair de katıldı:

Bu dağları bir zamanlar
gökyüzünün son katından
aşağıya çekdiğinde
Tanrım, o Ruhun nuru,
o İlahi nur elçisin
bir daha görmek için
bu gökü de aşağı çek.

Bu ruh, bir şiire dönüşerek insanlara müjde getirdi. İyi ki, sen varsın, iyi ki, bu ilahi müjdeleri bize ulaştıran şiirler var. Aksi takdirde, dünyanın bir tadı kalmazdı. Tıpkı, fani olduğu gibi kalırdı bu dünya.

Hazreti Ali (a) buyuruyor ki, “Siz benden yerlerin değil, göklerin yollarını sorun. Çünkü ben göklerin yolunu yerlerden daha iyi bilirim.” Vagif Bey de göklerin şairi. O, gökyüzünü ibadet yeri sanıyor. Bu ibadet yerinde “gökyüzünde diz çöküp alın koymaya mühürtaşı gibi yeryüzünü” yaratan Tanrı’yı vasf ediyor. Bu tarif, mısralarda o kadar güzel ahenge bürünmüş ki, ilahi kitapların nasıl indirildiğini, gökyüzünde durup yere secde edenlerin dillerinden çıkan tekbir seslerini sanki gözünle görüp, kulağınla duyuyorsun. Ama bizden farklı olarak Vagif Bey, tüm bunları kalbinin gözüyle görüyor.

Vagif Bayatlı Oder şiirlerinin özelliği farklı, bu satırlarda dert yok, umut var. Nereye baksan, yine o ilahi mantığın ışığının bu satırlara dolduğunu göreceksin. “Allah’tan umut kesilmez!” Bu, Karabağ’dan yazılan şiirlerde daha da güçlü. Umut ışığına bürünmüş şiirler, geleceğe inancı telkin ediyor. Bu şiirler milleti şehitliğe çağırıyor. Şehitler ölmez, Allah katında diridirler. Bu hikmeti, diri olanlar anlayabilir. Aksi takdirde, ölüler nereden bilsin, şehit olup diri kalmanın coşkusunun ne olduğunu? Vagif Bayatlı Oder, milletin şehitliğini süsleyen, bezeyen nurdur. O nurun bizlere telkin ettiği sevgi şudur: Eğer Allah varsa, demek ki ölüm yok, ölümsüzlük var.

Ölümsüzlüğün kavranması, insanın halden hale, şekilden şekle değişmesinin mantığını bu şiirler aydınlatıyor. Uzun yıllar önce Karabağ derdimizden yazarken bu şiirler, alışan ruhumuza serpilen bir damla suya benzedi, belki biraz da intikamımızı ateşleyen toprak, yurt sevgisine dönüştü. Bu şiirlerin ateşi ruhumuzu sardığı için Karabağ’ı işgalden kurtaran bir millete dönüştük. Bu şiirlerin ruhu ile içimizden gelen nefesimizle o toprakları ısıtabildik. Hep birlikte Şuşa’ya, Karabağ’a “geliyoruz” diyebildik. Bu gelişe bir de Vagif Bey’in şiirleri rehber oldu.

Kanatlan, kalk, geliyorum,
gökün bağlı, gök olurum,
sana canımdan gamı kem,
yarı deniz, yarı şişe
gül ile gelirim,
gök deririm, zalim Şuşa
.

Ergenekon duvarlarının ötesinden bir Bozkurt haykırışı Türk’ü ne kadar kurtuluşa çağırıyorsa, Vagif Bey’in şiirleri de bizi o kadar kurtuluşa çağırıyor. Dertlerimizden kurtulmaya, kölelikten, nefsimizden, bu dünyadan kurtulmaya davet ediyor. Şair, bizi gökyüzüne çağırıyor. Türk’ün ilk olarak yüzünü enginliklere tutup dua ettiği yer gökyüzüdür. Tertemiz gökyüzünde dualarımızın nakışları ilmek ilmek işleniyor. Vagif Bey’in şiirleri de tertemizdir – gökyüzü gibi. Gökyüzünü Türk’ün duaları temizledikçe, o şiirleri de şairin kalbi temizlemiştir.

Şair, saçına karışan o beyazlara baktıkça, şiirlerinin birinde o saçları beyazlatan ahları hatırlıyorum. Ama bazen o saçlarda beyaz, kış sıcaklığını hissediyorum. Muhtemelen, soğuktan donmuş insan yüzünü karla ovalarken nasıl bir sıcaklık verdiğini çoğu bilir.

Edebiyat kelimesine âlimlerin çoğu çeşitli tanımlar getirmiştir. Hayat gerçeklerini edebi açıklama araçlarıyla kaleme alma gibi. Ancak bu kelimenin gerçek yüzünde “edep” kelimesinin çoğul şekli yatmaktadır. Eğer birinin edebi yoksa, demek ki edebiyatla da bir ilgisi yoktur. Vagif Bayatlı Oder şahsiyeti ve yazdıkları akla geldiğinde, ilk önce edebli insan tablosu canlanıyor insan hayalinde. Bu, Vagif Bey’in gerçek bir edebiyat adamı olduğunun en güzel örneğidir.

Vagif Bayatlı Oder, ruhumuzu bilen bir öğretmendir. Onun öğrettiklerinin ışığında ruhumuz bir daha yolunu kaybetmeyecektir.

Resul Mirhaşimli

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


    HIZLI YORUM YAP