Nevruz Bayramı Anılarımda

Nevruz Bayramı Anılarımda

Halide Halid Kaleme Aldı

ABONE OL
22 Mart 2025 00:20
Nevruz Bayramı Anılarımda
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Nevruz Bayramı…
Çocukluğumun unutulmaz anılarıyla dolu bir bayram…
Bu bayramın gelişini nasıl hasretle beklerdik.
Bu yazımda Nevruz’un dünya ülkelerinde nasıl kutlandığından veya bu bayramın tarihçesinden bahsetmeyeceğim.
Sizlerle paylaşacaklarım, benim çocukluğumun, ergenliğimin, gençliğimin yadigârı olan, benim kendisiyle ilgili unutulmaz hatıralarımı barındıran bir bayram hakkında olacak.

Memleketim Azerbaycan’da, doğup büyüdüğüm Lenkeran şehrinde Nevruz Bayramı bir başka kutlanırdı ve hâlâ da kutlanıyor.
Doğru, şimdi eski örf ve âdetler yavaş yavaş unutulmaya başladığı gibi, Nevruz Bayramı’nın da bazı özellikleri unutuluyor.
Ama her şeye rağmen Nevruz, halkımızın seve seve kutladığı bir bayram olarak kalıyor.
Bu bayram günlerinde kimse kimsenin kalbini kırmaz, imkânlı, fakir, işçi, memur arasında hiçbir ayrımcılık yapılmazdı. Herkesin kalbinde sanki sevgiden bir taht kurulurdu. Küs olanlar barışır, kalp kıranlar kırdıkları kalp sahibinden özür diler, o insandan onu affetmesini isterlerdi.

Olumsuzluğa odaklanmayalım. Nevruz’u nasıl seviyorduk, nasıl ona âşıktık, onu anlatayım.


Önce Nevruz Bayramı’nın gelişinden haber veren dört Çarşamba’mız hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum. Çünkü bu önemli.

Çarşamba (Türkiye’de Salı) gününe Türk milleti farklı anlamlar yüklemiştir.
Nevruz’dan önceki son dört Çarşamba’ya Azerbaycan kültüründe ayrı bir önem verilir. Nevruz, yaratılışın aşamalarını simgeleyen dört öğeyle (su, ateş, hava ve toprak) ilgili kutlama geleneklerini içerir.

Nevruz’un ilk Çarşamba’sı sayılan Su Çarşamba’sına Ezel Çarşamba da denilmektedir. Bugünde su havzalarında düzenleme çalışmaları yapılır, su kaynakları ve kuyular temizlenir. Henüz gün doğmadan tüm insanlar nehirlere veya kuyulara, çeşmelere gider. Önce elini yüzünü yıkar, sonra su üstünden atlar, yaralılar yaralarına su sürer. İnsanlar birbirlerinin üzerine su serperler. O gün sudan geçenlerin yıl boyunca hastalığa yakalanmayacağına inanılır.

Od (Ateş) Çarşamba’sı: Bu gelenek eski Türklerin Güneş’e ve Od’a (ateşe) olan kutsal inancından veya saygısından kaynaklanmaktadır. Geleneklere göre, bugün ateş yakılarak ateşin üzerinden atlandığı takdirde insanın içinde bulunan tüm kötülük ve çirkinliklerin yakılmış (ortadan kaldırılmış) olacağına inanılır.

Yel (Rüzgâr) Çarşamba’sı: Bugün de esen sıcak veya ılık rüzgârlar yazın gelişini insanlara ve doğaya haber verir. Uyanan yel, daha önceden uyanmış olan suyu, ateşi harekete geçirir. Nevruz şenliklerindeki Yel Baba töreni geçmiş çağlardaki Yel Tanrısı inancı ile ilgilidir.

Toprak Çarşamba’sı: Ona Toprak Çarşambası veya Yılahir Çarşamba da denir. Nevruz öncesindeki son Çarşamba gününde nihayet toprak uyanır, nefes almaya başlar. İnanca göre toprak artık tarıma hazır olduğu için ona tohum serpilebilir. Söylentilere göre geçmiş çağlarda kişilerin gıda kıtlığından eziyet ve sıkıntı çektikleri bu günde Su, Ateş ve Yel bir araya gelerek, Toprak Hatun’un yeraltı tapınağına konuk olarak giderler, ondan yiyecek isterler ve böylece uyumakta olan toprağı uyandırırlar.

Nevruz Bayramı başlayana kadar bu dört Çarşamba’da bayram sofrası kurulur, bu bayrama özel renkli mumlar yakılır, tatlılar, şekerler, kuru yemişler, Nevruz’un gelişinden haber veren bayram çöreklerimiz olan şekerbura, şekerçörek, baklava masayı süsler.
Nevruz Bayramı akşamında olduğu gibi Yılahir Çarşamba’da da kulak falına çıkılır, herkes kulak verdiği evden iyi sözler, hoş haberler duymayı Allah’tan dilerdi.

Genç kızlar niyet edip filizlenen Semeni’den (buğday, nohut ve mercimekten hazırlanan Nevruz bitkisi) keser, yastıklarının altına koyarlardı ki, rüyalarında kiminle aile kuracaklarını görsünler. Ertesi gün rüya görenler, görmeyenlere kendi rüyalarını hayallerine uygun hâlde süsleyerek anlatırlardı.
Yılahir Çarşamba akşamında biz de mahalle ve okul arkadaşlarımızla birlikte kulak falına çıkar, komşuların, akrabaların evlerine papak (şapka) veya küçük torbalar atardık. Ev sahipleri de onları renkli yumurtalar, şekerler, tatlı bayram çörekleriyle doldururlardı.
Bizler de mutluluktan uçarak evlerimize koşardık. Bu bayramın güzelliği ne idi biliyor musunuz?
Çarşamba akşamı papak atmadan önce akşamleyin ateş yakardık, ateşin üzerinden atlarken bağrışarak “Ağırlığım, uğurluğum, hastalığım ne kötü hâlim varsa hepsi bu ateşte yansın” derdik.

Yılahir Çarşamba akşamında herkesin masasında tere (kimi ıspanaktan, kimi de çölde biten tere adlı sebzeden yapardı bu yemeği), levengili balık, pilav olurdu.
Nişanlı kızların evine damadın evinden bayram bohçası götürülürdü. Bohça’ya çeşit çeşit bayram nimetleriyle beraber balık da konulurdu. Balığın ağzına ise gelin için altın konulurdu. Damadın ailesinin durumuna uygun olacak şekilde ya yüzük, ya kolye veya bilezik olurdu.

Çarşamba’nın ertesi günü sabahın köründe uykudan uyanır, hatta bazılarımızın gözüne uyku bile girmez, sabahın açılmasını beklerdik.
Kalkınca yeni kıyafetlerimizi giyer, Nevruz bardaklarımızı alıp velilerimiz, komşularımız, arkadaşlarımızla nehir kenarına giderdik.
Eski kıyafetlerimizden, çoraplarımızdan yanımıza alıp akar suya bırakarak “Ağrımı, acımı, sorunlarımı akar suya bırakır, yeni yılda daha güzel günlere kavuşmak isterim” derdik.

Ninelerimiz, annelerimiz, akrabalarda olan kadınlar bir eve toplanır, bayram tatlıları, bayram çörekleri yaparlardı.
Biz çocuklar da onların yanlarında beklerdik. Fırından çıkan tatlılardan, çöreklerden ilk biz tadardık.
Lenkeran şehrinde Nevruz böyle karşılanırdı. Fakir, zengin fark etmezdi, bayram akşamı herkesin sofrasında pilav, levengili tavuk (Lenkeran mutfağının şah yemeği) olurdu.
Masalarda ise çeşit çeşit tatlılar, şekerler, çikolatalar, meyveler, şekerbura, baklava, şeker çörekleri bulunurdu ve yine de bulunur.
Bayram soframız Mart ayının sonuna kadar açık tutulur.
Bayram sabahından Mart ayının sonuna kadar akrabalar, dostlar, komşular birbirlerinin evine bayramlaşmaya giderler.

Azerbaycan halkının manevi değerlerinin unutulmaz bir parçasıdır Nevruz Bayramı.
Nevruz etkinliklerimizin ana karakterleri olan Kosa ve Keçel’dir (Kel).
Bayrama özel oyunları ile baharın kışla mücadelesini yansıtıyor. Kış yerini bahara bırakmak istemez ve bahar burayı almaya çalışır. Bu Kosa ve Keçel’in mizahının sembolüdür.
Nevruz’da yumurta boyarlar. Beyaz, mavi, yeşil, kırmızı boyanması dört mevsimin sembolü, sevgi, barış olarak yorumlanıyor.
Nevruz’da yapılan tatlılarımız goğal, şekerbura, baklavanın da farklı özellikleri var. Goğal – Güneş’in, şekerbura – Ay’ın, baklava ise – Ateş’in simgesi sayılıyor.

Bizim Güney bölgesinde de Nevruz tarih boyunca gösterişli bir şekilde kutlanır.
Doğru, şimdi birçok aile ŞEHİT ailesi gibi onurlu ada sahipler. O yüzden evlatları, eşleri ŞEHİT olan insanlar, onlar hayatta oldukları zaman kutladıkları gibi bu bayramı içten kutlamıyorlar.
Nereye baksalar sol yanları eksik gibi görünüyor. Artık şimdi bayram günü Şehit ailelerine de ziyarete gidilir.

Hiç unutmuyorum, 20 Mart 1998 yılı idi. Rahmetli liderimiz Haydar Aliyev, Karabağ’dan zorla göç edilmiş soydaşlarımız için düzenlenen Nevruz etkinliğinde şöyle demişti:
“Gün olacak ki, Nevruz Bayramı’nı bir yıl Şuşa’da, bir yıl Laçın’da, diğer yıl Kelbecer’de, Ağdam’da, Füzuli’de, Cebrayıl’da, Zengilan’da, Kubadlı’da kutlayacağız. Eminim ki, bu böyle olacak.”
O konuşmadan 22 yıl geçti.
2020 yılı 27 Eylül’de Ali Başkomutanımız İlham Aliyev’in “Demir Yumruk” sloganı altında başlanan İkinci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan’ın muzaffer ordusu o toprakları düşmandan kurtardı.
“Ben çok mutluyum ki, babamın vasiyetini gerçekleştirdim” diyen Cumhurbaşkanımız 30 yıllık hasretimize son verdi.
Şimdi Nevruz Bayramı Karabağ’ımızda da büyük mutlulukla kutlanıyor.

Bunları yazmak zorundayım. Çünkü Karabağ işgal altındayken (evet, güzeller güzeli Karabağ’ımız 30 yıl düşman işgalinde kaldı) hiçbir bayramı içten sevinerek kutlamazdık. Bizlerde bir söz var: “Bir gözümüz ağlardı, bir gözümüz gülerdi.”
Yüce Yaradan’a şükürler olsun ki, artık Karabağ Azerbaycan olarak yeniden Nevruz Bayramı’nı kutluyor.

Gelişi ile doğaya tazelik getiren, insanın ruhunu yenileyen bu Nevruz, artık dünyada savaşın, katliamların, kötülüklerin sonlanmasına, insanların huzur içinde, kardeşçesine mutluluk dolu hayat yaşamalarına vesile olur, inşallah.
Bu baharda yağan yağmurlar, esen rüzgârlar evreni pisliklerden, yalanlardan, ihanetlerden temizleyeceğine inanmak isteyerek Nevruz Bayramı’nı kutlayan herkesi tebrik ediyor, onlara sağlıklı, huzur, mutluluk, sevgi dolu ömür diliyorum.
Nevruz Bayramı’nız kutlu olsun, dostlar!


Novruz bayramı xatirələrimdə…

Novruz bayramı…
Uşaqlığımın unudulmaz xatirələriylə dolu bər bayram…
Bu bayramin gəlişini necə həsrətlə gözləyərdik.
Bu yazımda Novruzun dünya ölkələrində necə qeyd olunduğundan və ya bu bayramın tarixindən bəhs etməyəcəyəm.
Sizlərlə bölüşəcəklərim mənim uşaqlığımın, yenəyetməliyimin, gəncliyimin yadigari olan, özüylə bağlı unudulmaz xatirələrimi qoruyub saxlayan bir bayram haqqında danişacağam.
Vətənim Azərbaycanda, eləcə də doğulub, boya-başa çatdığım Lənkəran şəhərində Novruz bayramı özünənəxsus gözəllikləriylə qeyd olunurdu, hələ də qeyd olunur.
Düzdür, indi qədim adət-ənənələr yavaş-yavaş unudulmaya başladiği kimi, Novruz bayramının da bəzi xüsusiyyətləri unudulur.
Amma buna rəğmən Novruz xalqımızın sevə-sevə qeyd etdiyi bər bayram olaraq qalir.
Bu bayram günlərində heç kim başqa birinin qəlbini qırmaz, imkanlı, kasıb, fəhlə məmur arasında heç bir ayri-seçkilik olmazdı. Hər kəsin qəlbində sanki sevgidən bir taxt qurulurdu.
Küsülülər barışar, qəlb qıranlar qırdıqları qəlbin sahibindən üzr istər, həmin insanın onu bağışlamasını xahiş edərdilər.
Bədbinliyə köklənməyək. Novruzu necə sevirdik, ona necə aşiq idik, ondan bəhs edim.


Öncə Novruz bayramının gəlişindən xəbər verən dörd Çərşənbəmiz haqqında qısa məlumat verim. Çünki bu çox önəmlidir.
Çərşənbə(Türkiyədə Salı adlanır) gününə Türk milləti fərqli mənalar veriblər. Novruzdan əvvəlki son dörd Çərşənbəyə Azərbaycan mədəniyyətində xüsusi əhəmiyyət verilir.
Novruza yaradılışın mərhələlərini işarələyən 4 ünsür (su, od, külək və torpaq) ilə əlaqədar ənənələr daxildir.
Su çərşənbəsi: Yalançı çərşənbə, Əzəl çərşənbə də adlanır.
Su çərşənbəsində su və su mənbələri təzələnir, arxlar qaydaya salınır, su hövzələrində abadlıq işləri görülür, su ilə bağlı müxtəlif şənliklər keçirilir. Hələ gün doğmadan, hamı su üstünə gedir, əl-üzünü yuyur, bir-birinin üzərinə su çiləyir, su üstündən atlanır, yaralıların yarasına su çiləyirlər. Xalqın inamına görə Su çərşənbəsi günü “təzə su”dan keçənlər, azarını, bezarını ona verənlər il boyu xəstəlikdən uzaq olarlar.
Od Çərşənbəsi: bu ənənə keçmiş Türklərin Günəşə və Oda (alova) olan müqəddəs inamdan və ya hörmətdən qaynaqlanır.
Ənənəyə görə, həmin gün tonqal yandırılaraq alovun üstündən tullanan zaman insanın daxilində olan bütün pisliklər və iyrəncliklərin yandığına inanılır.
Yel (Külək) Çərşənbəsi: Bu gündə əsən isti və ya ilıq külək Yazın gəlişini insanlara və təbiətə xəbər verir.
Oyanan yel, daha əvvəldən oyanan suyu, alovu hərəkərə gətirir.
Novruz şənliklərindəki Yel Ata mərasimi keçmiş dövrlərdəki Yel Tanrısı inamı ilə əlaqədardır.
Torpaq Çərşənbəsi: Ona Torpaq çərşənbəsi və ya İlaxır çərşənbə də deyilir.
Novruzun son Çərşənbə günündə, nəhayət torpaq oyanıb nəfəs almağa başlar. İnama görə, torpaq artıq əkinə hazır olduğu üçün toxum səpilə bilir.
Rəvayətə görə, keçmiş zamanlarda insanların çörək qıtlığından əziyət və çətinlik çəkdikləri bu gündə Su, Od və Yel birləşərək Torpaq xatunun yeraltı məbədinə gedər,ondan yeyiləcək şeylər istər, beləcə yatmaqda olan torpağı oyandırırmışlar.
Novruz bayramı başlayana qədər, dörd Çərşənbədə bayram süfrəsi qurulur, bu bayram süfrəsində bayram üçün xüsusi rəngli şamlar yandırılır, şirniyyatlar, çərəz Novruzun gəlişindən xəbər verən bayram çörəklərimiz olan şəkərbura, qoğal, paxlava masanı bəzəyər.
Novruz bayramı axşamında olduğu kimi, İlaxır çərşənbədə də qulaq falına çıxılır, hər kəs dinlədiyi evdən yaxşı sözlər, xoş xəbərlər eşitməyi Allahdan dilərdilər.
Gənc qızlar niyyət edib, yuxularında kiminlə ailə quracaqlarını görsünlər deyə, Səmənidən(səməni buğda, noxud və ya mərcidən hazırlanır)kəsərək, yastıqlarının altına qoyardılar.
Səhəri gün isə yuxu görənlər görməyənlərə öz yuxularında gırdüklərini xəyallarına uyğun bəzəyərək danışardılar.
İlaxır çərşənbə axşamında, biz də məhəllə və məktəb yoldaşlarımızla bərabər qulaq falına çıxar, qonşuların, qohumların evlərinə papaq və ya kiçik torbalar atardıq.
Ev sahibləri də onları rənglı yumurtalar, şirniyyatlar, şirin bayram çörəkləri ilə doldurardılar.
Biz də sevincdən uçaraq evlərimizə qaçardıq.
Bu bayramın gözəlliyi nə idi, bilrisinizmi?
Son çərşənbə axşamı papaq atmadan əvvəl, alovun üstündən tullanarkən “ağırlığım, uğurluğum, xəstəliyim, nə pis halım varsa, hamısı bu odda yansın.” deyə, qışqırardıq.

İlaxır çərşənbə axşamında hər kəsin süfrəsində tərə (bu yeməyi, kimi ispanaqdan, kimi də çöldən toplanan tərə adlı səbzidən hazırlayarlar), ləvəngi balıq, plov bişirilir.
Nişanlı qızların evlərinə bəy evindən bayram xonçası aparılır. Xonçada növbənöv bayram nemətləriylə bərabər, balıq da qoyulur. Balığın ağzına isə gəlin üçün qızıl asarlar. Bəyin ailəsinin imkanına uyğun şəkildə ya üzük, ya sinəbənd, ya da bilərzik olur.
Çərşənbənin ertəsi gün, sübh tezdən yuxudan oyanar, hətta bəzilərimizin gözünə yuxu getməzdi, səhərin açılmasını gözlərdik.
Yuxudan qalxan kimi yeni paltarlarımızı geyinər, Novruz bardağlarımızı alıb, ailəmiz, qonşularımız, dostlarımızla birlikdə çayın kənarına enərdik.
Köhnə paltarlarımızdan, corablarımızdan götürüb, axar suya ataraq “ağrımı, acımı, problemlərimi suya atır, yeni ildə daha gözəl günlərə çatmaq istəyirəm”deyərdik.
Nənələrimiz, analarımız qohum qadınlarla toplaşaraq, bayram şirniyyatların, bayram çörəklərinin bişirərdilər.
Biz uşaqlar da onların yanında oturub gözlərdik. Sobadan çıxan şirniyyatlardan, çörəklərdən ilk biz dadardıq.
Lənkəran şəhərində Novruz belə qarşılanırdı. Kasıb, varlı fəqr etməzdi, bayram axşamı hər kəsin süfrəsində plov, ləvəngi toyuq(Lənkəran mətbəxinin şah yeməyi) olur.
Masalarda isə növbənöv şirniyyatlar, konfetlər, meyvələr, şəkərbura, paxlava, qoğallar olurdu, yenə də olur.
Bayram süfrəmiz Mart ayının sonuna qədər açıq olur.
Bayram səhərindən mart ayının sonuna qədər qohum-əqrabalar, dostlar, qonşular bir-birinin evinə bayramlaşmağa gedərlər.
Azərbaycan xalqının mənəvi dəyərlərinin unudulmaz bir parçasıdır Novruz bayramı.
Novruz şənliklərinin baş qəhrəmanları Kosayla Keçəldir.
Bayrama xüsusi oyunları ilə, baharın qışla mübarizəsini əks etdirir.
Qış yerini bahara vermək istəməz və bahar meydanı almağa səy göstərər. Bu Kosayla Keçəlin yumorunun əlamətidir.
Novruzda yumurta boyayarlar. Ağ, mavi, yaşıl, qırmızı boyamaq dörd mövsümün simvolu, sevgi, barışıq olaraq yorumlanır.
Novruzda bişirilən şirniyyatlarımızın fərqli xüsusiyyətləri var:
Goğal-Günəşin, şəkərbura-Ayın, paxlava isə Alovun simvolu sayılır.
Bizim Cənub bölgəsində də Novruz tarih boyunca təmtəraqlı şəkildə qeyd edilir.
Düzdür, indi bir çox ailələr ŞƏHİD ailəsi kimi qürurlu bir ada sahibdirlər.
Onun üçün də, övladları, ərləri ŞƏHİD olan insanlar onlar həyatda olduqları vaxtlarda qeyd etdikləri bayramı, indi ürəkdən qeyd etmirlər.
Hara baxsalar sol tərəfləri əksik olur. İndi artıq ŞƏHİD ailələrinə də ziyarətə gedilir.
Heç unuda bilmirəm. 20 mart 1998-ci il idi. Rəhməylik liderimiz Heydər Əliyev Qarabağdan köçgün düşmüş soydaılarımız üçün keçirilən Novruz şənliyində belə demişdi:
“Gün gələcək ki, Novruz bayramını bır il Şuşada, bir il Laçında, başqa il isə Kəlbəcərdə, Ağdamda, Füzulidə,Cəbrayılda, Zəngilanda, Qubadlıda qeyd edəcəyik. əminəm ki, bu belə olacaq”.
O çıxışdan 22 il keçdi.
2020 ci ilin 27 sentyabrında Ali Baı Komandanımız İlham Əliyevin “Dəmir yumruq” devizi altinda başlanan II Qarabağ müharibəsində müzəffər ordumuz o torpaqları düıməndən azad etdi.
“Mən çox xoşbəxtəm ki, atamın vəsiyyətini reallaşdırdım” deyən hörmətli Prezidentimiz 30 illik həsrətimizə son qoydu.
İndi Novruz bayramı Qarabağımızda da böyük sevinclə qeyd edilir.
Bunları yazmağa məcburam. Çünki Qarabağ işğal altında olarkən (bəli, gözəllər gözəli Qarabağımız 30 il düşmən işğalında qaldı) heç bir bayramı ürəkdən sevinərək qeyd etmirdik.
Bizdə belə bir söz var, “bir gözümüz ağlayırdı, bir gözümüz gülürdü”.
Uca Yaradana şükürlər olsun ki, artıq Qarabağ Azərbaycan olaraq, yenidən Novruz bayramını qeyd edir.
Gəlişi ilə təbiətə təzəlik gətirən, insanın ruhunu yeniləyən bu Novruz artıq dünyada müharibələrin, soyqırımlarının, pisliklərin bitməsinə, qardaşca sevinc dolu həyat yaşamalarına vəsilə olar, inşallah.
Bu baharda yağan yağışlar, əsən küləklər kainatı pisliklərdən, yalanlardan, xəyanətlərdən təmizləyəcəyinə inanmaq istəyərək, Novruz bayramını qeyd edən hər kəsi təbrik edir, onlara sağlam, rahat, xoşbəxt, sevgi, sevinç dolu ömür diləyirəm.
Bayramınız mübarək olsun, dostlar!


En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.





HIZLI YORUM YAP