Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 85. yıl dönümünü yâd ediyoruz.
Mustafa Kemal Atatürk, Selanik’te doğmuştur. Annesi Zübeyde Hanım, oğlunu dünyaya getirişini şöyle anlatır: “Ben oğlumu erbain soğuklarında doğurdum.” Bunun miladi takvime göre karşılığı 13 Mart 1880 – 12 Mart 1881’dir. Miladi takvimin kabul edilmesinden sonra doğum yılı önce 1880 olarak gösterilmiş, daha sonra 1881 olarak değiştirilmiş ve Mustafa Kemal Atatürk, kendi doğum gününe 19 Mayıs demiştir. Öyle de kabul edilmiştir. Türk ulusuna, gençliğine Bandırma Vapuru’nun azgın sularında Cumhuriyet’in, özgürlüğün ve bağımsızlığın mücadelesini, fersah fersah dip dalgası yaratarak esarete boyun eğdirmedi.
Babası Ali Rıza Efendi, Kızıl Oğuz Yörük soyundandır. Konya Karaman’dan göç etmiş, Yunanistan Selanik’e yerleşmiştir. Annesi Zübeyde Hanım ise İzmirli’dir. Babası Ali Rıza Bey, gümrük memurluğu yapmış; zor görevi nedeniyle ticarete atılmıştır. Ayrıca Balkan Harbi’nde mülâzım üsteğmen görevinde bulunmuştur. Atatürk’ün altı kardeşinden dördü küçük yaşlarda vefat etmiş, kız kardeşi Makbule ise 1956 yılına kadar yaşamıştır. Adım adım bir devin yaşam öyküsüne kısaca değinmek istiyorum. Annesinin, babasının yaşam mücadelesini ele almadan sadece Mustafa Kemal Atatürk’ten bahsetmek olmaz!
Atamızın annesinin tek uktesi kalmıştı İstiklâl Savaşı’nda: “Oğlum, İzmir yanıyor. İzmir’imi kurtar.” Vatan aşkı yarım kalmazdı elbet; 9 Eylül 1922’de Büyük Taarruz’la İzmir, düşman işgalinden kurtuldu. Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1922’de vefat etmiştir. Anavatan’ın koynunda ebedi istirahatgâhı İzmir/Karşıyaka’dadır.
ATAMIZIN ÇOCUKLUĞU
Küçük Mustafa’nın eğitim yaşı gelmiştir. Haziran 1887’de başladığı ilköğrenimine bir süre annesinin arzusuna uyarak Hafız Mehmet Efendi Mahalle Mektebi’nde devam etti. Fakat çok geçmeden babasının isteğiyle Selanik’te çağdaş usullerle öğretim yapan Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti ve ilkokulu burada bitirdi. Babası genç yaşta, Mustafa Kemal Atatürk 10 yaşındayken vefat etti.
Ardından Harp Akademisi’ndeki eğitim hayatına başlamıştır. Buradan da kurmay yüzbaşı olarak mezun olmuştur.
Yaşamı boyunca 3.937 kitap okumuştur. Atatürk’ün iyi bildiği diller; Fransızca, Almanca ve İngilizce; aşina olduğu diller; Rumca/Yunanca, Bulgarca, İtalyanca ve Japonca; çalıştığı diller; Yakutça, Mayaca, Kırgızca, Tatarca, Tobaca (Uranha Dili), Çuvaşça, Latince, Çağatayca ve Altayca; farkında olduğu diller ise Moğolca, Tibetçe ve Macarca’dır. Kur’an-ı Kerim’i çocuk yaşında hatim etmiştir. Bilim ve ilmi, askeriyede komutan olmanın; Türkiye Cumhuriyeti’ni var etmenin amansız ve zorlu yollarını okuyarak, çözümleyerek var etmiştir. Hiçbir şey tesadüfen var olmaz. Afyon’da “Ya istiklal ya ölüm” emrini verdiğinde böbrek ağrısı çekiyordu. Buz gibi taşa yatan paşamızın, ant içen buzulda açan kardelenidir Türkiye’si.
Sen yürüdün, millet yürüdü arkandan. Dünyanın gıptayla baktığı paşamız için “100 yılda bir dahi gelir dünyaya; o da Türklerin olmuş,” denildi.
Dehalığın eğitim, üretim, ilim ve irfan yolunda ilerlerken kadınlara özgürlüğü, çocuklara gönençli umudu bahşetti. Hak dedin, adalet, eşitlik, müreffeh ve bağımsız Türkiye dedin. Son nefesine bir yıl kala, 1937 yılında “Hatay benim milli meselem” dedin, 1937’de Hatay’ı, milli toprağımızı Türk milletine bahşettin. Sen, Sarışın Kurt, iç ve dış mihrakları cebir ve geometriyi bulan matematiğin algoritmasıyla yendin. Senin cephanen, inandığın halkındı; senin kurşunların bilim, ilimdi.
Misak-ı Milli sınırları içerisinde dış tehdit olarak gördüğü üç yanı denizle kaplı boğazları, sömürge devletlerinin elinden almıştır. İlk Cumhurbaşkanımız olan Atatürk, 1937 yılında hastalanır. “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz,” derken zekâsı kendini yanıltmamış; hastalığı süresince siroz tedavisinin yanlış müdahale edildiğini mi anlamıştır? Karnından alınan su ve ilaçlar bir anda eritmeye başlamış; başında bulunan yabancı doktorların ve bazı kişilerin, araştırmacı tarih yazarlarının da dediği gibi, orada bulunmaları ne derece doğruydu? İlk hastalığı nüksettiğinde sıtma denilmişti Dolmabahçe Sarayı’nda yatarken. Tedavisi için cıva verildiği söylenmektedir. Kati bilgiye sahip olmadan tarih bunun sorgulamasını yapacaktır, eminim.
Doğumu: 4 Ocak 1881, ölümü: 10 Kasım 1938. Bir devin “Benim nâçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır; Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır,” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ü bedenen kaybettiğimiz, ruhen ölümsüz kalan; ilim ve irfan yolunda Devrimci Sarışın Kurt’un yokluğunu yıllar geçse de hissediyoruz. Sarı Zeybek kanatlarını açıp “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” doktrinini hissettiriyor. Büyüdükçe büyüyor… Ölümsüz varlığın bizleri sarıp sarmalıyor. Adın titretiyor düşmanlarımızı. Eğilmez başımızla sana ulaşmaya ve seni yaşatmaya ant içiyoruz.
NASIL SEVMEM BEN ANKARA SENİ
Nasıl sevmem ben Ankara seni
Deniz mavisi gözlü paşam var
Altından saçı, sırmalar saçar
Nasıl sevmem ben, Ankara seni
Türkiye’nin tam kalbindesin sen
Gün batımımda, şafağımda sen
Şimal yıldızım, ışığımsın sen
Nasıl sevmem ben Ankara seni
Koşarım sana aslanlı yolda
Övünç duyarım saygı duymaya
Hücresi titrer tanıyan seni
Nasıl sevmem ben Ankara seni
Aynı gökkubbe altında varsın
Nida’n yükselir “Yılmak yok!” dersin
Göğsüm kabarır, Türk kadınıyım
Nasıl sevmem ben Ankara seni
Anıtkabir’den yükselir huşu
Kocatepe’de ölümsüz ruhu
Milletin koşar sevmeye seni
Nasıl sevmem ben Ankara seni
Ayla Mediha Eser
KÖŞE YAZILARI
3 dakika önceKÖŞE YAZILARI
8 dakika önceKÖŞE YAZILARI
10 dakika önceKÖŞE YAZILARI
45 dakika önceGENEL
49 dakika önceGENEL
50 dakika önceSPOR
50 dakika önce