

Folklorumuzun önemli bir parçasını oluşturan fıkralar, sadece insanlara gülmek için anlatılmaz. Bu sözlü halk edebiyatı örnekleri, güldürmenin yanı sıra, doğrudan söylenmesi mümkün olmayan şeyleri mizah ve hiciv diliyle aktarma görevini de üstlenir. Belki de bu yüzden halkımız bilgece “Doğru sözü şakayla söylerler” atasözünü yaratmıştır.
Azerbaycan halkının kendine özgü fıkra kahramanları olmuştur. Türk halkları arasında farklı lehçelerde ifade edilen bu karakter, bizde Molla Nasreddin adıyla bilinir. İnsanlar arasındaki anlaşmazlıkları adaletle çözen, saraylarda padişahın kusurlarını yüzüne söyleyebilen, gururunu kimsenin önünde kırmadan fakir bir hayat süren bu bilge ihtiyar, en zor durumlardan kolaylıkla çıkmayı başarır.
Bu yazıda sizlere Molla Nasreddin fıkralarını anlatma niyetinde değilim. Bu fıkra kahramanı halkımıza çok iyi tanıdıktır. Folklor araştırmalarımız onun fıkralarını yeterince incelemiştir. Zaten halkımızın bireyleri Molla Nasreddin fıkralarını ezbere bilir. Okuyuculara aktarmak istediğim fıkra örnekleri dervişlerden geliyor. Hakkı zikreden, çöllere yönelip hakikati arayan bu irfan yolcuları, güldürmeyi de başarıyorlar. Bize Behlül Dânâ’nın fıkraları da oldukça tanıdıktır. Bu fıkralarda sonsuz bir bilgelik yatar. İlk duyulduğunda insanı güldürse de, ardından insanı düşündürerek, dolaylı yoldan veya doğrudan çok sert gerçekleri dile getirirler.
Doğu halklarının çoğunda fıkra kahramanları her zaman var olmuştur. Araplarda Cuha (Cuhâ) adıyla meşhur olan hazırcevap kişi, tüm Arap dünyasının tanıdığı bir fıkra kahramanıdır. İlginç olan şu ki, bu kişi Doğu’da o kadar yaygın bir şöhrete sahiptir ki, 13. yüzyılın büyük Azerbaycan düşünürü Şemseddin Tebrizi bile ünlü “Makalat” eserinin bazı yerlerinde Cuha’dan söz eder.
Derviş fıkraları, hem mizah hem de derin anlamlar içerir. Bu fıkralar aracılığıyla insanların hayat, maneviyat ve dünya görüşü üzerine derinlemesine düşünmesi sağlanır. Dervişlerin sade ve bilge yaşam tarzı, söyledikleri her fıkranın arkasında anlamlı ve öğretici bir mesajın gizli olmasına neden olur.
Bu fıkralar, dışarıdan bakıldığında sade görünse de, aslında karmaşık felsefi ve dini kavramları kolay anlaşılır şekilde aktarır. Onlar, insanların kalplerinde var olan manevi değerleri güçlendirmeye ve ahlaki dersleri mizahla birleştirerek aktarmaya hizmet ederler:
Kendinden memnun zengin bir adam, Derviş’e sorar:
— Borcun var mı?
Derviş cevap verir:
— Evet, bakkala biraz borcum var, veresiye erzak almıştım…
— Ben namaz borcunu soruyorum.
Derviş tavrını bozmadan:
— Sen yalnızca benim bakkala olan borcumu sorabilirsin. Namaz borcumu ise Allah’tan başka kimse soramaz!
Görüldüğü gibi, birçok durumda derviş fıkraları onlara küçümseyici şekilde yaklaşan cahillere ders verme niteliği taşır. Bu örnekler, kibirli insanları sert bir hicivle eleştirir. İrfan felsefesinin temelini oluşturan hakikat yolcuları olan dervişlerin bir mizah yönü de vardır. Ancak bu mizah örneklerinde de derviş hikmeti kendini gösterir. Mizah ve hikmetin birleştiği bu örnekler, kendine özgü bir şekilde zihinlere kazınır. Bu da fıkraların tatlılığından kaynaklanır. Dervişlerin hikmetiyle dolu bu fıkralar onların derin maneviyatını ve dünya görüşünü yansıtır. Bu örnekler hem mizahı hem de bilgeliği bir araya getirerek insanların hafızasında kalıcı izler bırakır. Her bir fıkranın tatlılığı, içerdiği derviş bilgeliğiyle birleşerek hayat dersleri verir.
Bu tür fıkralar sadece güldürmekle kalmaz, aynı zamanda insanı düşündürerek ona derin anlamlar ve öğretici noktalar sunar. Dervişlerin dünya görüşü, bu fıkralar aracılığıyla sade ama etkileyici bir şekilde insanlara aktarılır.
DÜNYA
6 saat önceBİLİM & TEKNOLOJİ
6 saat önceDÜNYA
6 saat önceGENEL
6 saat öncePOLİTİKA
6 saat önceYAZILAR
6 saat önceYAZILAR
6 saat önce