

Azerbaycan halkının hafızasında derin izler bırakan Birinci Karabağ Savaşı, yalnızca toprak kaybı ya da şehitlerin verilmesiyle değil, aynı zamanda zamanın aşındıramadığı insan kaderleriyle de hatırlanıyor. O dönemde binlerce aile evladını, eşini, nişanlısını, kardeşini kaybetti. Birçoğu yıllarca kayıp sayıldı, naaşlarına ulaşılamadı, defnedilemedi. Ancak zaman geçti, topraklar kurtarıldı ve kayıpların izleri sürülmeye başlandı. Onlardan biri de 1993 yılının Mart ayında Kelbecer’in Çıraqlı köyü yönünde kaybolan Mehman Musayev idi.
2025 yılının Temmuz ayında Kelbecer’de ülke açısından tarihi bir olay yaşandı. Şehit Mehman Musayev’in yanı sıra iki askerimiz – Azizov Yusuf İsmail oğlu ve Garayev Gember Gember oğlu – kalıntıları bulunarak Kelbecer şehir mezarlığında toprağa verildi. Bu defin töreni, Kelbecer’in işgalden kurtarılmasından sonra orada gerçekleştirilen ilk tören olma özelliğini taşıyordu. Törene şehit aileleri, kamu temsilcileri ve devlet yetkilileri katıldı. Ancak törene katılan bir kişi vardı ki, onun varlığı, suskunluğu ve gözyaşları herkesten daha çok konuştu. Bu kişi, şehit Mehman Musayev’i 32 yıl boyunca bekleyen nişanlısı Sevda Aliyeva idi.
Sevda Hanım’ın sözleri, törene tanıklık eden herkesin zihnine ve yüreğine kazındı:
“Mehman’la son görüşüm Ağdam’da oldu. Bana hediyeler almıştı. Düğünümüzden bahsettik. Topraklarımız üzerindeki kara bulutlar dağıldıktan sonra görkemli bir düğün yapacağımızı planlamıştık. Onunla son görüşüm olacağını asla bilemezdim… Bugüne kadar Mehman’ın sağ salim döneceğine inandım.”
32 yıl boyunca bir kadının sadakatle bir sevgiyi yaşatması, bunu kutsal bir borç gibi koruması ve bu süre zarfında evlenmemesi yalnızca kişisel bir tercih değil, aynı zamanda bir duruş; gelecek nesillere örnek olacak bir yaşam hikâyesidir. Sevda Hanım, bu seçimiyle bir aşkı, bir hatırayı zamanın darbelerine karşı koruyarak Azerbaycan kadınının yüksek bir manevi değer taşıdığını bir kez daha ortaya koydu. Bu, efsanelerde gördüğümüz, romanlarda okuduğumuz sadakat kavramının canlı ve gerçek bir örneğidir.
Sevda Hanım şöyle diyor:
“Her zaman Mehman’ın adını yücelttim. Onunla gurur duyuyorum. Adına layık bir yaşam sürdüm.”
Felsefi açıdan insan hayatında iki temel seçim noktası vardır: biri kaderin bize sundukları, diğeri ise bizim tercihlerimiz. Kaderin getirdiği kayıp, acı ve bekleyiş; Sevda Hanım için yalnızca sessizlik içinde yaşanan bir ıstırap olmadı. O, bu kaderi kabullendi; Mehman’ın hatırasını kendi yaşam yolunun fenerine çevirdi. Bu hikâye, acının ve kederin bir kadının elinde izzete dönüşme örneğidir.
Azerbaycan kadını tarih boyunca hem sevginin, hem sadakatin hem de mücadelenin sembolü olmuştur. Milli ve manevi değerlerimizin koruyucusu olan kadınlarımız, ailenin ve toplumun manevi temeli olarak görev yapmışlardır. Sevda Hanım da bu onurlu misyonu üstlenerek, sevginin zamanla ölmediğini; aksine yıllar geçtikçe derinleştiğini gösterdi.
Sevginin en yüce hâli onun sürekliliği ve ebediliğidir. Sevda Aliyeva bu yönüyle yalnızca bir insanın değil, bütün bir halkın hafızasında örnek olacak bir iz bıraktı. O bize gösterdi ki, sadakat hâlâ vardır ve yaşanmaktadır. Bu sadakat, bir kadının kalbinde 32 yıl boyunca tertemiz ve kutsal bir alev gibi yanarak, bir milletin manevi aynasına dönüştü.
Bu nedenle Sevda Hanım’ın hikâyesi yalnızca kişisel bir yaşam kesiti değil; halkımızın maneviyatının, kadınlarımızın yüceliğinin ve Azerbaycan sevgisinin sembolüne dönüşmüş bir hayat örneğidir.
Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin.
Onların aziz hatırasını yaşatanlara ise sonsuz saygı ve minnet duyuyoruz.
POLİTİKA
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceEKONOMİ
Az önceDÜNYA
Az önceDÜNYA
Az önceSPOR
Az önce