Erdoğan'dan Özel'e "nadir toprak elementleri" cevabı: Sahanın herhangi bir ülkeye verilmesi söz konusu değil, kendi ülkesine iftira atıyor!
  • Tercüman Gazetesi
  • Politika
  • Erdoğan'dan Özel'e "nadir toprak elementleri" cevabı: Sahanın herhangi bir ülkeye verilmesi söz konusu değil, kendi ülkesine iftira atıyor!

Erdoğan'dan Özel'e "nadir toprak elementleri" cevabı: Sahanın herhangi bir ülkeye verilmesi söz konusu değil, kendi ülkesine iftira atıyor!

ABONE OL
16 Ekim 2025 08:17
Erdoğan'dan Özel'e "nadir toprak elementleri" cevabı: Sahanın herhangi bir ülkeye verilmesi söz konusu değil, kendi ülkesine iftira atıyor!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,  Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 17.00’de başlayan Kabine toplantısının sona ermesinin ardından yaptığı açıklamada, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile yaptığı görüşmenin ardından kullandığı, “Eskişehir Beylikova‘daki bu madenleri Trump’a veriyor, karşısında meşruiyet alıyor. Bu ülkenin geleceğini kendi geleceği ile Trump’a Trump’a yapan Erdoğan’a mani olun. Türkiye nadir elementlerle ilgili ayağa kalkmalıdır. Erdoğan kendi geleceği için bu ülkenin nadir elementlerini satamaz. Sattırmayız!” ifadelerine cevap verdi. “Beylikova’daki nadir toprak elementleri sahasının herhangi bir ülkeye verilmesi asla söz konusu değildir. Her kim bunu iddia ediyorsa kendi ülkesine iftira atıyor demektir” diyen Erdoğan, Türkiye’nin enerji politikalarının önceliğinin madenlerin katma değerli bir şekilde uluslararası pazarlara sunulması olduğunu söyledi.

Beştepe’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bakanların bir araya geldiği Kabine toplantısı sona erdi. Toplantı sonrası açıklamalarda bulunan Erdoğan, Akkuyu Nükleer Santrali’nde ilk elektriği çok yakın bir zamanda üreteceklerini söyledi. Akkuyu dışında nükleer ajandalarında başka projelerin de bulunduğunu söyleyen Erdoğan, “Ana muhalefetin balıkları öne sürerek yaptığı eleştirilere aldırmadan nükleer enerjiye yatırım yapmayı sürdüreceğiz” dedi.

Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Biraz önce, 2020 seçimleri sonrasında teşekkül eden Cumhurbaşkanı kabinemizin 50. toplantısını tamamladık. Bu kabine toplantımızda da ülkemize, milletimize ve uluslararası gündeme dair kritik konuları görüştük. Türkiye’yi hedefleriyle buluşturma çabalarımız hız kesmeden sürüyor. Son kabine toplantımızdan bu yana yine yoğun bir mesai dönemi geçirdik. İçeride toplu açılış törenleri ve il ziyaretleri; dışarıda uluslararası zirveler ve seyahatler ile millete hizmet mücadelemizi kararlılıklar devam ettiriyoruz.

Ana muhalefet partisi ile aramızdaki ufuk, vizyon, zihniyet farkı yaşanan her gelişmede kendini daha net belli ediyor. Dünyanın içinden geçtiği fırtınalı dönemde Türkiye, liyakatli kadroların riyasetindedir. Ehil ve emin ellerin elinde güvendedir.

Yasamada Cumhur İttifakı olarak uyum ve koordinasyon içinde çalışıyoruz. Yürütmede Kabine üyelerimiz ve bürokratlarımızla ülkemizin sorunlarına çözüm geliştiriyoruz. Yargımız kendi alanında, Anayasa’nın çizdiği sınırlar çerçevesinde adaletin tecellisi için gayret gösteriyor. Devletin bütün organları mesuliyet sahaları içerisinde görevlerini layıkıyla yerine getiriyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin en önemli çıktılarından biri olan bu kazanımları güçlendirerek devam ettirmekte kararlıyız. Özellikle Batılı ülkelerin ciddi yönetim bunalımıyla yüzleştiği bugünlerde istikrar ve güven ikliminin değerini milletçe daha iyi anlıyoruz.

Dünyada birçok ülkenin başına gelse yerle yeksan olacağı krizleri, 86 milyonun kılına dahi zarar gelmeden başarıyla yönetiyoruz. Batılı ülkeler bize ne der diye değil, 23 yılın engin tecrübesi ve birikimiyle politikalarımızı belirledik.

Dün bizi hem Koronavirüs salgınında hem de Rusya-Ukrayna krizinde insafsızca yerenler, bugün utangaç da olsa bize hak verir konumuna geldiler. Dün bizi Avrupa ve Batı blokundan uzaklaşmakla suçlayanlar bugün takip ettiğimiz dengeli politikalara övgüler diziyor. Dün hükümetimin Suriye ve Gazze’deki vicdanlı duruşunu eleştirenler bugün sayemizde başları dik, alınları ak bir şekilde gidiyor.

Bizi tenkit edenlerin bizi takdir eder konuma gelmeleri kendi gelişimleri açısından önemlidir. Doğruyu bildikleri halde ikrar edemeyenler için ise maalesef yapabileceğimiz hiç bir şey yoktur. İşte onlar boş beleş işler peşinde koşarken biz geride bıraktığımız 2 hafta boyunca ülkemize ve milletimize hizmet için aşkla koşturduk.

1 Ekim’de TBMM’mizin yirmi sekizinci dönem, 4. yasama yılının açılışını gerçekleştirdik. Yeni dönemin farklı fikir, teklif ve değerlendirmelerin saygı, uzlaşı ve hoşgörü içinde ifade olması temennilerimizi ilettik.

4 Ekim’de İsrail’in işgal ve soykırımına tepki olarak farklı ülkelerden Gazze’ye doğru yelken açan Sumud filosuna güçlü moral desteği verdik. 4 Ekim’de vatandaşlarımızın da içinde olduğu aktivistlerin tahliye sürecini başarıyla yönettik. Tahliye operasyonuyla 36’sı Türk vatandaşı toplam 137 aktivisti ülkemize güvenle getirdik. 7 Ekim’deki ikinci tahliye sürecinde de 16 vatandaşımızın ilk etapta Ürdün’e, ardından da 15’inin ülkemize gelişini sağladık. Gözaltına alınan 3 milletvekilimiz de Bakü üzerinden Türkiye’ye sorunsuz, sıkıntısız bir şekilde ulaştı.

Sumud Filosu’nda alıkonulan aktivist Thunberg: Hapiste zehirli gaz verilerek öldürülmekle tehdit edildik

Türk Hava Yollarımızın 10 Ekim’de düzenlediği özel bir seferle 18’i vatandaşımız olan 21 ülkeden toplam 94 aktivisti Türkiye’ye intikal ettirdik. Filoya katılarak insanlığın vicdanına tercüman olan tüm vatandaşlarımıza, tüm aktivistlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Tekrar geçmiş olsun diyorum. Batılı aktivistlerin tahliye operasyonlarımızdan övgüyle bahsettiği bu olayda, Türkiye’yi suçlayanları ise milletimin vicdanına havale ediyoruz.

Özgürlük Filosu’ndaki Sema Silkin Ün’den Erdoğan’a: 22 vatandaşının İsrail tarafından alıkonulduğu bir durumda tek cümle dahi olsa değinmesini beklerdim

5 Ekim’de yine İstanbul’da düzenlenen 11. Enerji Verimliliği Forumuna iştirak ettik. Burada aynı zamanda ana muhalefetin Türkiye’nin enerji arz güvenliğini hedef alan yakışıksız iddia ve ithamlarını da tek tek çürüttük. Sakarya gaz sahasında şu anda 4 milyon hanemizin doğal gaz ihtiyacını karşılıyoruz. Bu sayı 2026’da 8 milyona, 2028’de inşallah 16 milyona çıkacak. Halihazırda toplam 34 ülkeyle doğal gaz ithalat ve ihracatımız var. Akkuyu Nükleer Santrali’nde ilk elektriği çok yakın bir zamanda üreteceğiz. Akkuyu dışında nükleer ajandamızda başka projelerimizde bulunuyor. Ana muhalefetin balıkları öne sürerek yaptığı eleştirilere aldırmadan nükleer enerjiye yatırım yapmayı sürdüreceğiz.

Akbelen’de zeytin ağaçları madencilik için sökülüyor: Halk ve şirket ne diyor?

Yine muhalefetin çarpıttığı bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Enerji politikamızın bir diğer önceliği sahip olduğumuz madenlerin katma değerli bir şekilde uluslararası pazarlara sunulmasıdır. Özellikle nadir toprak elementleri savunma sanayinden yenilenebilir enerji sistemlerine, elektrikli araçlardan haberleşme ve uzay teknolojilerine pek çok alanda kritik rol oynuyor. Eskişehir’in Beylikova ilçesindeki nadir toprak elementleri sahasında bugüne kadar 310 ayrı lokasyonda yaklaşık 125 bin metre sondaj yapıldı. Çalışma sahasında nadir toprak elementleri barit ve florit başta olmak üzere tam 694 milyon ton kaynak olduğu tespit edildi. Bakınız bu saha dünyanın ikinci büyük nadir toprak kaynak sahasıdır. 17 nadir toprak elementinin onun bulunduğu Beylikova sahasında yaklaşık 12,5 milyon ton nadir toprak oksitleri yer alıyor. Nadir toprak elementlerinde dünyanın en büyük 5 üreticisinden birisi olmak istiyoruz. Bu doğrultudaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İlk etapta yıllık 1200 ton cevher işleyeceğimiz eti maden pilot üretim tesisini devreye aldık.

Pilot tesisin endüstriyel tesise dönüştürülmesi için saflaştırma teknolojisi de dahil çalışmalarımıza devam ediyoruz. Şunu da altını çizerek ifade etmek durumundayım. Nadir toprak elementleri teknolojisine sahip ülke ve firmalar bu alandaki üretim süreçlerine ilişkin tecrübelerini maalesef paylaşmaktan kaçınıyor. Bu engelin aşılması ve mevcut sahaların daha kısa sürede ekonomiye kazandırılması uluslararası iş birliklerini zorunlu kılıyor. Pek çok ülke teknoloji geliştirme, danışmanlık ve teknoloji transferi için bu konularda deneyimli ülkelerle anlaşmalar imzalıyor. Türkiye olarak biz de teknoloji hafızaya sahip ülkelerin uzman kuruluşlarıyla işbirlikleri geliştirmek amacıyla görüşmeler yapıyoruz. Bu anlamda Beylikova’daki nadir toprak elementleri sahasının herhangi bir ülkeye verilmesi asla söz konusu değildir. Her kim bunu iddia ediyorsa kendi ülkesine iftira atıyor demektir.

Özel’den Erdoğan’a “Avrupa’ya şikayet” yanıtı: Biz içeride de dışarıda da Türkiye’nin kazancını gözetiriz!

Şuraya özellikle dikkatinizi çekiyorum; Türkiye’nin yer altı kaynaklarını ekonomisine kazandırmasını istemeyenler hep şunu yapıyorlar. Önce maden tetkik ve arama çalışmalarını engellemeye çalışıyorlar. Bunda başarılı olamayınca bu sefer işletilmesini sabote etmenin derdine düşüyorlar. Denklem aslında çok basit. Mümkünse engellemek, değilse itibarsız hale getirmek. Nadir toprak elementleriyle ilgili yaşananlar da budur. Amaç Türkiye’nin bu yer altı kaynağından istifade etmesini engellemektir. Dikkat edin bu konuda hükümetimize iftira atanlar, Karadeniz doğalgazı ile Gabar’daki petrol keşiflerimizi de dillerine dolayanlardır. Hatırlarsanız orada da destek vermek yerine hemen bir kulp taktılar. Bugün de aynısını yapıyorlar. Yarın da değişen bir şey olmayacak. Milletimden bunlara karşı uyanık olmalarını rica ediyorum. Milletim bize güvensin, bize inansın. Allah’ın izniyle biz bu güveni boşa çıkarmayacağız.

Değerli basın mensupları, dilde, fikirde, işte birlik ilkesi ışığında Türk devletleri arasındaki dayanışma ve ortaklıkları iletiyoruz. 7 Ekim’de Gebele’de bölgesel barış ve güvenlik temasıyla düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı 12. Zirvesine katıldık. Zirvede aldığımız kararların ve imzaladığımız Gebele Bildirisi’nin tüm Türk dünyası için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

Türkiye’nin yıldızının giderek daha çok parlamasından küresel siyasette ağırlığının artmasından itibarının aziz milletimize yakışan bir seviyeye yükselmesinden gurur duyuyoruz. Türkiye dış politikasındaki barıştan, adaletten ve çözümden yana aktif tutumuyla günden güne vazgeçilmez bir oyuncu haline geliyor. Özellikle çatışma çözümlerinde Batı’yı takip eden değil, Batı’nın takip ettiği, örnek aldığı, gıptayla izlediği bir ülke konumundayız.

Suriye ihtilafında 13 buçuk yıl boyunca duruşumuzu asla bozmadık. Suriyeli mazlumları zalimlerin ve terör örgütlerinin insafına bırakmadık. Ana muhalefetin sürekli övgü yağmuruna tuttuğu Batılı ülkeler mültecileri almamak için dikenli tel örgülerin arkasına saklanırken, biz kimseyi geri göndermeme politikasıyla Suriyeli kardeşlerimizi bağrımıza bastık. 3-5 oy uğruna Suriyeli mazlumları hedef gösterenlere rağmen en kritik zamanlarda siyasi bedel ödemeyi göze alarak vicdanlı tavrımızı sonuna kadar muhafaza ettik.

Hamdolsun, neticede tarihin doğru tarafında duran biz olduk. Zaman, lümpen ırkçıları, oy avcılığı yapanları, mülteci düşmanlarını değil, bizi haklı çıkardı. Türk milleti kardeşlik ve komşuluk sınavını başarıyla verdi. Bugün komşumuz Suriye ile ilişkilerimiz her alanda güçleniyor. Bugün birbirimizin yüzüne mahcubiyetle değil, tebessümle bakıyoruz. Suriye’de istikrar kökleştikçe inşallah her şey çok daha iyi olacak.

Bakınız sadece Suriye’de değil, Gazze’de de Türkiye ilk günden itibaren hakkın, haklının ve adaletin safında yer almıştır. Gazze’nin vatanlarını savunan evlatlarına terörist iftirası asla atmadık. Birilerine şirin gözükmek uğruna, Filistin direnişine kara çalmadık. İnandığımız neyse, kalbimizden geçen neyse deyip bükmeden, kimseden de çekinmeden onu cesaretle haykırdık. Yüz iki bin tonu bulan insani yardımlarımızla Gazzeli kardeşlerimizin yanında olduk. Katıldığımız tüm toplantılarda, uluslararası bütün platformlarda Gazze’yi ve Filistin davasını korkusuzca savunduk. Bütün bunları yaparken Gazze’de ateşkesin sağlanması için çalışmayı da hiçbir zaman ihmal etmedik.

Bir süredir çok farklı kanallardan yürüttüğümüz diplomasinin de katkısıyla Gazze’de varılan ateşkes mutabakatını memnuniyetle karşılıyoruz. İki yıllık zulmün, vahşetin ve soykırımın ardından elhamdülillah Gazze’de kırılgan da olsa bir güven iklimi oluştu. Sizler de televizyonlardan izlediniz. İki yıldır bombaların altında hayatta kalma mücadelesi veren çocukların ilk defa yüzlerine tebessüm çiçekleri açıyor. Gazzeli kardeşlerimiz zorla çıkarıldıkları yerlere insan seli olup akıyor. Yıkıntıların arasında insanlar bulabildikleri bir parça eşyaya tutunarak hayata yeniden başlamaya çalışıyor. Bunlar bizim tam olarak anlayabileceğimiz değil, sadece izleyip tahayyül edebileceğimiz mutluluklardır. Gazze’de neler yaşadıklarını en iyi Gazzeli mazlumlar bilir. İki yıl boyunca çektikleri çileleri en iyi masum çocuklar bilir. 68 bin şehidi toprağa vermenin acısını yüreği yanık anneler, babalar bilir. Enkazdan çıkan bir parça eşyanın anlamını en iyi her şeyi kaybetmiş o kardeşlerimiz bilir. Tekrar söylüyorum, biz sadece empati kurabiliriz. Sadece onları anlamaya çalışabiliriz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam metni paylaştı: Mısır’da imzalanan anlaşmanın adı, ‘Kalıcı Barış ve Refah İçin Trump Anlaşması’

Gazzeli mazlumların yükünü azaltan her çaba bizim için değerlidir. Çıkıp bunu ‘Sadece ateşkes imzaladılar’ diyerek küçümsemek kimsenin haddi de hakkı da değildir. Bir defa bunun açıkça ortaya konulması gerekiyor.

İsrail’in verdiği sözleri tutmama konusundaki bozuk sicilinin herkes gibi biz de farkındayız. Bu gerçeğin Filistin Direniş Hareketi Hamas ve Gazzeli kardeşlerimiz daha çok farkında. Ama buna rağmen ümit varlar. Buna rağmen umutlu olmak istiyorlar. Biz de bir daha eski soykırım günlerine dönülmemesi için mevcut tüm baskı unsurlarını devrede tutuyoruz.

Önceki gün Şarm El-Şeyh’te yapılan zirve bu bakımdan çok önemliydi. Orada hem imzacı 4 ülkenin lideri hem de diğer ülkelerin liderleri olarak hep beraber çok net bir irade ortaya koyduk. Şarm El-Şeyh deklarasyonuyla bölgemizde kalıcı barışa ve istikrara giden yolda kıymetli bir adım attık. Biz deklarasyondaki iradenin sonuna kadar arkasında duracağız. Amerika, Mısır ve Katar’ında benzer bir tavır sergileyeceğine inanıyorum. Ateşkes mutabakatının uygulanmasının da yakından takipçisi olacağız. Rehine ve mahkum takasıyla birlikte yeni bir aşamaya geçilmiş olduk. İnsani yardımların girişleri hızlandı. Tüm aksaklıklara rağmen 350’ye yakın TIR’ımız Gazze’ye giriş yaptı. 400’den fazla TIR’ımız ise giriş için bekliyor.”

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


    HIZLI YORUM YAP