DUVAR (THE WALL)

DUVAR (THE WALL)

ABONE OL
30 Ocak 2024 14:26
DUVAR (THE WALL)
6

BEĞENDİM

ABONE OL

İsrail’in Gazze’deki masum çocukları, anneleri ve yaşlıları öldürmesini, insanlık dramlarını televizyonda izlerken, artık ben de bir insan olarak kendimden utanç duymaya başladım. Bu vahşeti sadece evimde izliyor ve içimde duyduğum derin acıyı sizlere bir yazı ile aktararak kendimi teselli etmeye çalışıyorum. Aslında içimde fırtınalar kopuyor, ancak evimin duvarları dışına çıkamıyor ve bu vahşete dur demek için isyanlarımı, düşüncelerimi ve tüm yapabileceklerimi evimin duvarları içinde bırakıyorum.

İşte tam bu derin acılar içindeyken, geçmişte hep İngilizce olarak dinlediğim Pink Floyd’un ünlü şarkısı “The Wall”’ın Türkçe sözleriyle Selda Bağcan, Funda Arar, Kubat ve Koray Avcı gibi sanatçılar tarafından seslendirilmesini bir internet sitesinde izledim. Bu şarkıda öğretmenlere ve eğitim sistemine bir başkaldırı vardır. Şarkı biter bitmez, bir anda İsrail katliamına gerçekten baş kaldırmak için cesaret buldum. İşte benim bu yazımda İsrail’in insan katliamına bir başkaldırı ve evimin duvarları dışına çıkıp isyanlarımı özgürce haykırmam vardır. “The Wall” şarkısından aldığım cesaret ile yazımın başlığını Türkçe karşılığı olan “Duvar” koydum.

Peki, sadece ben mi duvarlar içinde böyle kaldım? Evet, ne yazık ki, tüm insanlar aynı benim gibi evlerinin duvarları içinde kaldılar ve sadece evlerinden boş nutuklar attılar.

Peki dünya devletleri ne yaptılar? Sadece bazı devletler toplanıp bir bildiri ile İsrail’i kınadılar ama vahşeti durduramadılar. Şu anda benim yaptığım gibi sadece bildiriler ile bu vahşeti kınıyorlar ve kendi ülke sınırları etrafındaki emniyetli sınır duvarları içinde kalmaya devam ediyorlar. Aslında tüm insanlar ve tüm devletler duvarlar arasında bu vahşetin devam etmesine seyirci kalıyorlar. Kısacası, tüm insanlar ve tüm devletler İsrail ve Yahudiler tarafından yapılan bu vahşeti durduramıyor, kendilerini bu vahşeti durdurmalarını engelleyen düşünce duvarlarını hala yıkamıyorlar.

Peki İsrail bu vahşeti hiçbir ülkeden ve milletten korkmadan nasıl yapabiliyor? Yahudi, Yahudilik ırkına mensup insandır. Musevi, Musevilik dinine mensup insandır. Yani Yahudilik bir ırktır, Musevilik bir dindir. Kısaca; Yahudilik ırkla özelleştirilmiş sınırları Musevilik’e nazaran oldukça dar kalan bir inanış biçimidir. İsrail bu konuda bize Musevi demeyin, Yahudi deyin demektedir. Yahudiler, kutsal kitapları Tevrat’ta yer alan ifadelere dayanarak kendilerini dünya milletleri arasında seçilmiş kavim olarak görürler. İbrahim kavminin Allah tarafından seçildiğine, onlara ahid yapıldığına ve kendilerinin bu kavmin devamı olduğuna inanırlar.

2000 yıllık süreçten sonra kurulan ilk Yahudi devleti olan İsrail, 14 Mayıs 1948 tarihinde Tel Aviv’de ilan edilmiştir. 2000 yıl boyunca yurtsuz, devletsiz kalan, dünyanın dört bir yanına dağılmış bulunan, yaşadıkları çevrelerden ağır baskı gören bir milletin varlığını, kültürel kimliğini, dayanışmasını koruyabilmiş ve tekrar bağımsız bir devlet kurmuş olması bu devletin en çarpıcı yönüdür. Bu olay, milliyet fikrinin; din gibi kutsiyet kazanan milliyet fikrinin ölümsüzlüğüne tipik bir örnektir.

Yahudi sorununun tek çözümünün Yahudi devleti kurulması olduğunu savunan 19. yüzyıl sonunda kurulan Siyonist hareketin, 1948’de kurulan bugünkü İsrail devletinin temelini attığı söylenebilir. Yahudilerin bu güçlü milliyetçiliği 2000 yıllık tarihi süreç boyunca devam ettirmelerinde Yahudi eğitim anlayışı en etkili yol olmuştur.

Pakistan – İslamabad’dan Dr. Faruk Saleem’in bütün internet sitelerinde açık erişime sunduğu “Dünyada Nüfus Bakımından Azınlıkta Olan Yahudiler Dünyayı Yönetiyor” adlı çalışmasında Yahudi/Museviler hakkında tespit ettikleri çok dikkate değerdir. “Dünyada yalnızca 14 milyon Yahudi/Musevi var. Kuzey ve Güney Amerika’da 7 milyon, Asya’da 5 milyon, Avrupa’da 2 milyon ve Afrika’da 100 bin Musevi yaşıyor. Tüm zamanların en etkin bilim adamı Albert Einstein bir Yahudiydi. Psikanalizin babası Sigmund Freud bir Yahudiydi. Karl Marx bir Yahudiydi” diyerek yakın dünya tarihinde ün yapmış Yahudi isimlerini ve yaptıkları işleri saydıktan sonra Dr. Faruk Saleem; “Neden Yahudiler bu kadar güçlüdür?” diye yazısının sonunda sormuştur. Dr. Saleem’in kendi sorusuna verdiği cevap şudur: “Her çocuğa ve her gence kaliteli eğitim verirler. Bu eğitim türü sorgulayıcı (teslimiyetçi değil), araştırıcı (ezberci değil) ve yaratıcıdır (bilgi üretmek/bulmak içindir).” Kısaca; Dr. Faruk Saleem’in işaret ettiği eğitim anlayışı, Yahudi milliyetçiliğinin asıl gücüdür ve bu eğitim anlayışı tüm korku duvarlarını yıkarak Yahudileri ve İsrail’i kendilerince kutsal hedeflerine ulaştırmaktadır.

Yahudiliği, diğer dinlerden ayıran temel özelliklerden biri ‘’kutsal toprak’’ kavramıdır. Yahudilerin kutsal toprakları Tevrat’ta Nil ile Fırat nehirleri arasındaki coğrafya olarak gösterilmiştir. (Tevrat Tekvin Bâb 15) Bu kutsal toprak kavramı açık bir şekilde İsrail bayrağında şekil, renk ve sembol olarak yer almıştır. Kutsal topraklar İsrail bayrağında Siyon yıldızının altından ve üstünden geçen iki mavi çizgi belirlemektedir Bu iki mavi çizgi Tevrat’ta işaret edildiği gibi Nil ve Fırat nehirleridir Demokratik Kongo Cumhuriyeti (eski Zaire), Uganda, Etiyopya (Habeşistan), Sudan ve Mısır topraklarında akan Nil Nehri ile Türkiye, Suriye ve Irak topraklarında akan Fırat Nehri’dir. Kısaca; İsrail bayrağındaki bu iki mavi çizgi Tevrat’ta işaret edildiği gibi Nil ve Fırat nehirlerini simgeler.

Ve şimdi İsrail’in bayrağındaki planlarını gerçekleştirebilmesi için yeni bir fırsat ve yeni bir savaş başlamıştır. Gazze Savaşı başlamıştır. Eğer korku duvarlarını aşamazsak, bu duvarları kaliteli eğitim ile hep aşan İsrail ve Yahudiler sırayla diğer ülkelere ve Türkiye’ye, yani bize getireceklerdir. Sonuçta şimdi gerekli önlemler alınmazsa, İsrail, başta Amerika ve Avrupa’yı arkasına alarak Gazze Savaşını mutlaka kazanacak ve İsrail bayrağındaki simgeleşmiş ileriki hedeflerini de mutlaka bir gün gerçekleştirecektir.

Geçmiş dünya ve Türk tarihinden alınan dersler, Ortadoğu’daki barış için güçlü bir devlet olmayı, caydırıcı ittifaklar kurmayı ve sert tedbirler almayı şart koymaktadır. Artık İsrail katliamına bir son vermek için insanlık olarak tüm korku duvarlarını yıkma zamanı gelmiştir. Önce insanlık olarak barış için tüm çabalar sarf edilmeli, ancak vahşet durmazsa hemen sert tedbirler almak ve hatta gerekirse sadece düşünce duvarlarını değil gerçek sınır duvarlarını da aşmak ve İsrail’i cezalandırma zamanı gelmiştir.

Dr. Tuğtigin ŞEN
Emekli Albay

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP