Hayatta hepimiz zaman zaman uzun, ağrılı ve acılı süreçlerden geçeriz. Böyle dönemlerde yüreğimizdeki yüklerin azalmaktan çok arttığını, enerjimizin giderek tükendiğini hissederiz. Bize umutsuzluk veren bu duygular arasında aslında bir şeylerin düzeleceğini bilsek de, çoğu zaman buna olan inancımız sarsılır. Belki de sadece umut ederiz; bir gün geçeceğine, her şeyin yoluna gireceğine dair bir umut. Ancak, bu süreçte asıl çözümün nerede olduğunu fark etmek zaman alabilir.
Hayatın içinde birçok insan, olay ve değişken vardır. Her birinin etkisi altında şekillenir, bazen dağılır ve yeniden toparlanırız. Ancak, bir şeylerin düzelmesi için çoğu zaman değişimin kaçınılmaz olduğunu biliriz. Bir şeylerin yoluna girmesi için bazı şeylerin değişmesi gerekir orası kesindir bunu fark etmişizdir. Ancak tam bu noktada, genellikle dış dünyadaki olayları veya insanları değiştirmeye odaklanırız. Ama gerçek şu ki, kimleri ne kadar değiştirebileceğimiz konusunda elimiz kolumuz bağlıdır. Çünkü başkalarını değiştirmek ne kadar çabalarsak çabalayalım, bizim kontrolümüzde değildir. Ancak, değiştirme gücüne sahip olduğumuz bir kişi vardır, o da kendimiziz. Müdahale edebildiğimiz, hakkında her türlü karar verme hakkına sahip olduğumuz yegane varlığımız kendimizizdir çünkü.
Kendi üzerimizde çalışmak, müdahale edebileceğimiz en anlamlı alandır. Kendimizi değiştirdiğimizde, yalnızca kendi algılarımız değil, aynı zamanda dış dünyayı yorumlama biçimimiz de değişir. Belki de bu yüzden, her şeyin ya da herkesin olduğu gibi kalmasına izin vermek ve dikkatimizi içe döndürmek gereklidir. İnsanlar, olaylar ve durumlar bir yana, aslında her şeyin özünde kendi iç dünyamız yatar. İçsel huzurumuz, dış dünyadaki karmaşayı nasıl algıladığımızı belirler.
Sıkça söylenir: “Herkes birbirinin aynasıdır.” Ancak burada önemli bir soru sorulmalıdır: Biz, kendimizi ne kadar net bir şekilde görebiliyoruz? Aynalar, genelde fiziksel suretimizi yansıtır. Ancak derinlerde, aynadan bize bakan kişi hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz? Kendimize dair ne biliyoruz ve en önemlisi, bu bilgiyi ne kadar dürüst bir şekilde kabul ediyoruz?
Kendimize dönmek ve değişim için adım atmak, öz farkındalıkla başlar. Richard Bach’ın Mavi Tüy kitabında dediği gibi: “Gerçekten öğrenmek istiyorsan, öğretmenler her zaman ortaya çıkar. Ama senin işin değişmeyi seçmek ve öğrendiklerini kullanmaktır.” Hayat, bizi her zaman bir şeyler öğretmek üzere sınar. Ancak bu sınavlardan anlam çıkarmak ve öğrendiklerimizi uygulamak tamamen bizim seçimimizdir. Bu seçim, dış dünyayı suçlamayı bırakıp kendi sorumluluğumuzu almaktan geçer.
Kendimizi değiştirmek, dürüst bir öz farkındalıkla başlar dedik ya, o halde öncelikle, duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı dürüstçe gözden geçirmeliyiz. Peki, bunu yaparken ne kadar cesuruz? Çoğu zaman, kendimize karşı bile samimi olmak zordur. Kusurlarımızla yüzleşmek, hatalarımızı kabul etmek ve geliştirmemiz gereken yönlerimizi fark etmek, rahatsız edici olabilir. Ancak gerçek değişim, bu rahatsızlığın içinden geçerek mümkündür.
Kendimize odaklanmanın temelinde, hem içsel dünyamızla hem de dışarıdaki insanlar ve olaylarla kurduğumuz ilişkileri sorgulamak yatar. Sürekli dış etkenlere müdahale etmeye çalışmak, bizi yorup yıpratabilir. Oysa enerjimizi kendimizi anlamaya ve geliştirmeye yönlendirdiğimizde, hayatta daha sağlam bir duruş sergileyebiliriz. Bu süreç, bizi yalnızca daha güçlü bir birey haline getirmekle kalmaz, aynı zamanda çevremize de olumlu bir etki yapar.
Kendimizi görmek için bir aynaya bakmak yani gerçek anlamda kendimize bakmak; hayallerimizi, korkularımızı, güçlü yanlarımızı ve zayıflıklarımızı görmektir. Aynaya baktığımızda sadece suretimizi görüyorsak, hala öğrenmemiz gereken çok şey vardır. Bu yüzden, değişimin kapısını çalmak istiyorsak önce kendimize dönmeli, dürüst bir şekilde kendimizi tanımalıyız.
Kısaca hayatta zor dönemlerden geçerken hepimizin ilk adımı, kendimizle yüzleşmek olmalıdır. Çünkü kendimizi değiştirebildiğimiz ölçüde hayatımıza anlam katabilir, çevremizdeki olaylara ve insanlara daha sağlıklı bir şekilde yaklaşabiliriz. Değişim, dışarıda değil; içimizde başlar. Ve bu değişim, yalnızca kendimize karşı samimi olmayı başarabilirsek mümkün olur. Tüm samimiyetinizle içinizi gösteren aynaya bakmanız, kendinizi görebilmeniz ve huzuru içinizde yaşayabilmeniz dileklerimle.
Banu Balat
GENEL
19 saat önceGENEL
19 saat önceGENEL
19 saat önceEKONOMİ
19 saat önceGENEL
19 saat önceGENEL
19 saat önceGENEL
19 saat önce