BİLİNÇLİ SESSİZ İŞGAL

BİLİNÇLİ SESSİZ İŞGAL

ABONE OL
19 Şubat 2024 16:33
BİLİNÇLİ SESSİZ İŞGAL
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Sessiz işgal, bir ülkenin veya bölgenin başka bir güç tarafından fark edilmeden veya karşı konulmadan ele geçirilmesi anlamına gelir. Sessiz işgal, askeri, siyasi, ekonomik, kültürel veya demografik yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Genellikle uzun vadeli bir strateji olarak uygulanır ve hedef ülke veya bölgenin direncini kırmayı amaçlar. Peki, ülkemizde biz televizyonlarda diziler ve maçlar izlerken, keyifli günler geçirirken, şakşakçılar siyasetçileri alkışlarken, ülkemiz bu sessiz işgale uğramış mı?

Yabancı döviz paralarına bakalım; bir Amerikan doları bizim paramıza karşı tam 30 kat yüksek. Yani, adamların 1 lirası burada otomatik olarak 30 lira oluyor. Senin ürünün onun karşısında eriyor, hizmetin köleleşiyor. Avrupa parasına bakalım, o da 33 katı; yani, adamların kendi ülkelerindeki 1 lirası burada hop 33 lira. Şimdi soruyorum, burada kim karlı, kim zararlı? Türkiye’de ortalama yevmiyeler 600-700 TL, yani asgari ücret tabanını baz aldım. Onların parasıyla 25 dolar veya 23 euro; yani, 25 liralara kendi paralarınca yanında Türk işçisi çalıştırıp istediklerini yaptırabiliyorlar. Sen üç bin liralık bir ürün almaya kalktığında, onlar kendi paralarınca 100 liraya almış oluyorlar. Her türlü karşılarında açık ara fark varken, maalesef eziğiz. Bir de madalyonun öbür yüzü var; bu yüksek dövizlerden dolayı kim kazançlı çıkıyor, kim kaybediyor hiç düşündünüz mü? Sen yırtındığın halde bir milyon TL yapsan da, paranı adam bir milyon dolar atıyor faize, senin paran belli, onun parası senin parandan 30 kat yüksek. Yani, 30 milyon TL; sen elindeki parayla ev bile alamazken, onlar villalarda oturuyor. Biz hâlen “şahine doğana bineceğiz” derken, onlar ikinci üçüncü kez elektrikli araçlar alıp biniyorlar. Dövizi yüksek tutarak bizi fakirleştirenleri, kendileri zevki sefada olanları Yüce Allah’a havale ediyorum.

Sessiz işgal, tarihte ve günümüzde pek çok örneği olan bir olgudur. Bir başka örnek ise, Antalya ve Alanya’da yabancıların konut alımıdır. Bölgede yabancıların en çok konut aldığı il Antalya olurken, satılan 48 bin 150 satışın 10 bin 372’sini yabancılar aldı. Bu da her 100 evden 20’sinin yabancılara ait olduğunu gösterir. Vatandaşlar bu durumu ‘sessiz işgal’ olarak yorumluyor. Yabancıların konut alımı, bölgenin demografik yapısını, kültürel kimliğini ve ekonomik dengesini etkileyebilir. Peki, bununla sınırlı mı bakınız? Özellikle İstanbul ve çevresine konut satışında Arapların en önde olduğunu göreceksiniz. Toprak ve ev satarak vatandaşlık verilmesi bizim ülkemize ters ve kabul edilemez bir durumdur. Ülke yetkililerinin böyle bir olaya izleyici kalması bizleri ciddi şekilde rahatsız etmektedir. Toprak altında yatan milyonlarca şehidimizin kemikleri sızlar hale gelmiştir. Bu yanlıştan ivedilikle dönülmesi şarttır.

Yüz yüze kaldığımız bu sessiz işgal, ülkelerin ve bölgelerin karşı karşıya kaldığı ciddi bir sorundur. Sessiz işgal, ülkelerin ve bölgelerin egemenliğini, bağımsızlığını, güvenliğini ve geleceğini tehlikeye atabilir. Sessiz işgale karşı koymak için, ülkelerin ve bölgelerin kendi milli çıkarlarını, değerlerini ve haklarını korumak için gerekli tedbirleri alması ve işbirliği yapması gerekir.

Türkiye’deki yabancı mülteci sayısı hakkında net bir rakam vermek zor, çünkü kayıt dışı ve belgesiz mülteciler de var. Ancak resmi verilere göre, Türkiye’de ikamet eden göçmen ve mültecilerin sayısı şu anda 3,9 milyondur (Resmi olmayan sessizce ülkemize sızan sayı 13 milyondan bahsediliyor) ve bunların yüzde 90’ı Suriyeli olup; Suriye’de devam eden çatışmalar sonucunda Türkiye’ye gelmiştir. Türkiye’deki nüfusun 2021 sonuna göre yüzde 5 (191 bin kişi) azalarak 3,6 milyona indiği tahmin ediliyor. Türkiye, dünyada en çok mülteci barındıran ülke konumundadır.

Bir de beyin işgali vardır, bu en kötüsüdür. Gelen zamma (“ya fiyatta iyileştirme oldu”) bu mültecilere (“din kardeşiyiz, onlar ensar, ırkçılık yapmayın”) yüksek dövize (“Koskoca Amerika her halde senden para birimi yüksek olacak ve paramızla Amerikan doları almamız”) diyerek beynimizi razı etmişiz. Ülkenin bu kötü gidişatını enflasyonun yüksekliği, mülteci akınları, sağlıktaki sorunlar dağ gibi büyürken, mazota benzine her hafta zam yapılırken koca koca siyasetçilerin ülke toz pembeymiş gibi çıkıp televizyonlarda konuşma yapmaları, son model araçlarıyla gezmeleri, arkasında şakşakçıların onları yanlışta yapsa alkışlamaları, her şeyi kabullenmeleri, beyinlerde işgaldir. Mülteci akınına karşı gelenlere iktidar siyasetçiler ne yapıyor, ırkçı diyor, din düşmanı diyor. Ve beyni işgale uğramış bir takım yandaşlar bizleri ırkçı veya din düşmanı görebiliyor. Halbuki biz ırkçı da din düşmanı da değiliz. Din kardeşlerimize yardım edelim, onları belirli yerlerde toplarız, en iyi alanlarda hizmet yaparız, meslekli olanlara iş imkanı veririz; bunlar hepsi tamam, ama bu şekilde Türk halkından üstünlük vererek onları kutsallaştırmanın, ayrıcalık vermenin ülke içinde huzursuzluğa sebep verdiğini unutmayalım.

Bizler ülkemizin bu kötü gidişini gören, gelecek nesillerimizin tehlikesini fark edenler olarak feryadımızdır. Var olan günümüzde milli çizgisinin farkına varmayan, dinden korkan ve hızla uzaklaşan bir gençliğin var olduğunu bildirerek, bu tehlikenin farkına varmanızı temenni ediyorum. Ve ben bu durumdan çok rahatsız olduğumu bildirerek, bu (bilinçli) sessiz işgalin sorumlularını Yüce Allah’a havale ediyorum. Kalın sağlıcakla.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP