Azerbaycan’a benim de üyesi bulunduğum Kültür Gezginleri adlı bir gezi grubu ile 2 ve 6 Ekim 2024 tarihlerinde toplam 4 gece 5 gün süren bir gezi gerçekleştirdik. Bu gezide Azerbaycan’ın Bakü, Gence ve Şeki bölgelerindeki kültürel yerleri ziyaret ettik. Bu gezi sırasında tüm gezi grubu olarak bizzat gördüklerimiz ve tarihten öğrendiğimiz bilgiler ile benim geçmişte Azerbaycan askerleri ile olan irtibatlarım sırasındaki öğrendiklerim bana çok derin dersler verdi. Bu yazımda bu beş günlük Azerbaycan gezisinin verdiği derin dersleri sizlerle paylaşmak istedim.
Her şeyden önce pasaport gerekmeden sadece Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartı ile giriş yapabildiğiniz ve öz Türkçe konuşan bizim gibi öz Türklerin yaşadığı ve de gerçekten kardeş bir ülkeye gitmek çok büyük bir nimet oldu bizler için.
İlk olarak Bakü’de bulunan Türk Şehitliği’ni grupça ziyaret ederken şehitlik anıtının üzerindeki yazı bizi ortak geçmişimize tekrar götürdü.
“18 Mayıs-17 Kasım 1918 tarihleri arasında cereyan eden Kafkas Harekatı’nda Nuri Paşa komutasındaki Türk Kafkas Ordusu, Gence, Gökçay, Aksu, Kurdemir ve Şamahi istikametlerine taarruzlarına devamla, 18 Eylül 1918 tarihinde Bakü’ye girerek Azerbaycan’ı müteakiben devam eden muharebeler sonucunda Karabağ ve Dağıstan’ı düşman işgalinden kurtarmıştır. Bu harekatta kahraman Mehmetçik, Azerbaycan’ın bağımsızlığı uğrunda Azeri kardeşleri ile omuz omuza savaşmış ve 1130 şehit vermiştir. Onlar Azerbaycan’ın birçok isimsiz mezarında ikinci vatanlarında yatmaktadırlar.”
Ortak tarihimiz için Şehitlik Anıtı üzerindeki yazan tarihten yaklaşık 100 yıl ya da 1 asır geçtikten sonra yine Azerbaycan, bu sefer Türkiye’nin desteğinde 30 yıllık Karabağ’daki Ermeni işgaline, 27 Eylül ile 10 Kasım 2020 tarihleri arasında 44 gün süren bir savaş sonrası son vermiştir. Türkiye, Azerbaycan’ın ilk kutladığı Zafer törenine 2783 asker göndermiştir. Bu 2783 sayısında ince bir detay bulunmuştur. Karabağ Savaşı’nda 2783 Azerbaycan askeri şehit düşmüştür.
Bakü’nün en işlek caddelerinden birinde dolaşırken bir anda karşımıza atamız Atatürk’ün anıtı çıkmıştır. Bu anıtın üzerinde “Bu prospekt (yol), Türk xalgının (Türk Halkının) büyük oğlu ATATÜRK’ÜN adını taşıyor.” yazısının bulunduğunu gördük.
Gerçekten de bu anıtın bulunduğu caddenin adı, işaret levhasında yazıldığı gibi “Atatürk Caddesi” idi.
Bu caddeye verilen Atatürk ismini görünce, Azerbaycanlı kardeşlerimizin ortak atamız Atatürk’ü aynı biz Türkiye’deki Türkler gibi ne kadar çok sevdiklerini ve ortak verdikleri tarihi bir kararla tüm dünyaya nasıl gösterdiklerini öğrendik.
Öğrendik ki; kardeşimiz Azerbaycan, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’daki yenilgiyi kabul ettiği 10 Kasım gününü, önceden Zafer Bayramı ilan ettiği kararında değişikliğe gitmiştir. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Zafer Bayramı gününü, 10 Kasım’ın Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm günü olduğuna dikkat çekerek 8 Kasım gününe alındığını tüm dünyaya bizzat duyurmuştur.
Azerbaycan yemekleri aynı Türkiye’deki gibi. Başta et yemekleri olmak üzere tatlıları ve dolmaları sanki Türkiye’den gelen aşçılar yapmış. Her bütçeye uygun her türlü yemek her yerde mevcut ve çok temiz ortamlarda servis ediliyor.
Pazar yerlerinde açılan sergilerde ihtiyaç duyabileceğiniz her türlü sebze, meyve ve kuru gıda, aynı Türkiye’de olduğu gibi mevcut ve fiyatları Türkiye’deki fiyatlara yakın.
İnsanlar, aynı bize fotoğraf çekerken poz veren bu kız gibi hep güler yüzlü ve de bizim nereden geldiğimizi merak ederek yanımıza yaklaşan bu teyzemiz gibi sıcakkanlı ve yardımsever.
Azerbaycan’ın her yerinde petrol rafineleri, doğal gaz kaynakları, su kaynakları ve cenneti anımsatan doğal güzellikler ve de planlı şehirler bulunmaktaydı. Hiçbir zorluk çekmeden, Türkçe konuşarak, herkesle selamlaşarak ve de en önemlisi büyük bir güven ortamında ekonomik fiyatlarla konaklama imkânı bulmuştuk. İçimden sanki aynı benim cennet vatanım Türkiye’deyim diye düşündüm.
Her yerde Türkiye ve Azerbaycan bayraklarının yan yana bulunduklarını ve beraber cennet Azerbaycan vatanı üzerinde özgürce dalgalandıklarını gördüm. Ancak Azerbaycan içinde seyahat ederken bayraklarımızın yan yana özgürce dalgalanabilmesini şehitlerimize borçlu olduğumuzu çok daha iyi idrak ettim. Yollarda ve her tarafta, aynı Türkiye’deki şehitlerimiz gibi şehit olmuş Azerbaycanlı askerlerin fotoğraflarının asıldığını gördüm. Her gördüğüm şehit fotoğrafında gözlerimden yaşlar aktı. Her ziyaret ettiğimiz şehitlikte içim kan ağladı.
Hele seyahat sırasında otobüsümüzün içinde “Çırpınırdı Karadeniz, bakıp Türk’ün bayrağına” türküsü çalarken tüm duygularım zirve yaptı.
Her gördüğüm şehit fotoğrafında sorgulamaya başladım.
Niçin Türkiye ve Azerbaycan tarihi hep şehit haberleri ile yazılıyor?
Niçin?? Niçin?? Niçin???
Her gördüğüm şehit mezarında ise beynimde beliren ikinci soru şu oldu:
Niçin bir Amerika, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa ve İsrail bizim gibi evlatlarını şehit vermiyor? Onların tarihleri niçin şehit kanları ile yazılmıyor?
Niçin? Niçin?? Niçin???
Şayet biz Türk Dünyası olarak birlik olmaz isek, küresel güçler ayrı ayrı vekâlet savaşları ile bizlere şehitler verdirmeye devam edeceklerdir. Azerbaycan için Ermenilerin, Türkiye için Bölücü Terör ve FETÖ’nün kullanıldığı gibi, biz Türkiye ve Azerbaycan hep şehitler vermeye devam edeceğiz.
Bu, Azerbaycan’ın Zafer Bayramı tarihi değişikliğini 10 Kasım’dan 8 Kasım’a alması, Atamızın biz Türkler için gösterdiği yolu bir anda hatırlattı. Bizim büyük atamız Atatürk’ün, Türk milleti için ilk yaptığının Türk adını vererek Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak olduğunu gördük. Sonrasında Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu’nu kurduğunu ve Türk Tarih Tezi’ni hazırlattığını tespit ettik. Bir millet kendi dilini ve tarihini öğrenemez ise bulunduğu coğrafyada yaşayamaz diyerek, başta Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi olmak üzere, dilimizin ve tarihimizin öğretildiği okulları peşi sıra açtığını öğrendik. Anadolu’da kazı çalışmaları yaptırıp, Türk’ün izlerini sürdüğünü gördük.
Atatürk’ün “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” diyerek bizlere tekrar Türklüğü hatırlattığını içimiz titreyerek hatırladık. Manevi kızına Ülkü adını vererek, yakın arkadaşlarına Bozok, Bozkurt gibi soyadları koyarak, İbrahim Çallı’dan Ergenekon’dan çıkış tablosunu yapmasını isteyerek ve bastırdığı kâğıt paranın üzerine Bozkurt koydurarak biz Türklere çok derin mesajlar verdiğini anladık.
Bugün Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti birer bağımsız Türk devletidir. Bu devletlere ilaveten özerk Türk Cumhuriyetleri vardır. Altay Cumhuriyeti, Başkurtistan, Kabardey-Balkarya Cumhuriyeti, Çuvaşistan Cumhuriyeti, Dağıstan Cumhuriyeti, Doğu Türkistan, Gagavuzya, Hakasya, Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti, Karakalpakistan, Nahçıvan, Tataristan, Tuva Cumhuriyeti ve Yakutistan özerk Türk devletleridir.
Bütün bunlara ilaveten, İran’da Azeriler, Kaşkaylar, Kaçarlar; Rusya’da Nogaylar, Ahıska Türkleri, Terekemeler ve Karay Türkleri; Yunanistan, Bulgaristan ve eski Yugoslav devletlerinde Balkan Türkleri; Irak’ta Türkmenler; Suriye’de Oğuz Türkmenleri; Çin’de Uygurlar, Salarlar ile dünyanın diğer coğrafyalarında Halaçlar, Şahsevenler, Naymanlar ve Avrupa Türkleri gibi burada isimlerini saymaya imkân bulamadığımız daha birçok Türk kökenli topluluklar bulunmaktadır.
Artık tüm Türk Dünyasının aynı Azerbaycan ve Türkiye gibi kardeş olması ve de birleşmesi zamanı gelmiştir.
Haydi artık Büyük Atamız Atatürk’ün aşağıdaki ilkelerini kendimize rehber yapalım:
Ne Mutlu Türküm Diyene………………..
Yurtta Sulh, Cihanda Sulh……………..
Şimdi bizler Türk milleti olarak barış içinde olmak istiyorsak, 21. yüzyıl dünya gidişatını çok iyi tahlil etmeliyiz. Sorunlarımızın; iktisadi, ahlaki, askeri, siyasi, etnik, dini ve maddi cephelerini, en son ilmi cephe ile ele alıp, her sahada muhakeme ve mukayese etmeliyiz.
Kısaca daimi birlikteliğimizi adaletle, yüksek ahlakla ve ilimle inşa etmeli ve korumalıyız. Ancak o zaman “Ne Mutlu Türküm Diyene” diyen mutlu bir Türk Dünyası olabiliriz.
Dr. Tuğtigin ŞEN
Emekli Albay
TEŞEKKÜR EDERİM
Kültür Gezginleri lideri Prof. Dr. Aykut Mısırlıgil başta olmak üzere bu gezide bulunan tüm Kültür Gezginleri arkadaşlarıma ve de bizlere kucak açan kardeş devletimiz ve artık ikinci vatanım olarak gördüğüm Azerbaycan’a sonsuz teşekkür ederim.
KÖŞE YAZILARI
6 saat önceGENEL
13 saat önceGENEL
13 saat önceGENEL
13 saat önceSPOR
13 saat önceGENEL
14 saat önceGENEL
14 saat önce