

Ömrüm, hangi ve kaçıncı durakta olduğumu bilmediğim küçük bir şehirken
Seni ülkem bildim, feth edilirken.
Ahlarla çevrili duvarlarına çarpa çarpa,
Fısıldarken kulağıma imkânsızlığı bir fırtına,
Kaybolup gittim dar sokaklarında.
Değil miydi ki aşk, kaybolmaktı bizzatihi…
“Ülkem,” dedim, ağladım.
Yağmur yağdı.
Sözüm yok ağlayan gökyüzüne.
Avcı zalimdi,
Tek tek indirdi bulutlarla yarışan ümitlerimi.
Sil veda bakışlarını, çıkmadan bir fırtına daha.
Sil, dilimin kenarına yuva yapmış sana dair duaları.
Buz kesmiş avuçlarından sil,
Eblehçe aldandığım heveslerimin
Kursağımdaki kuleden acısını.
Sil, zihnimin sersemliğinden veda bakışını.
Yık, yıkabilirsen bu mübalağayı.
“Ülkem,” dedim, ağladım.
Yağmur yağdı.
Anılar çarşaf çarşaf dökülüyor sokaklara,
Geçmiş anıların sürüp hasret şarjörüne,
Bir âşık vuruldu,
Kalbinin tam orta çatısından.
Ecelden emanetken ölüm bedene,
Serzenişler içinde
Aşk el sallar morg kapısından.
Ey katran karası gecelerin firari uykuları,
Neredesiniz?
Çökerken dirhem dirhem hasret gözlerime,
Haddini aştı sancılı bir acı…
Gelgelelim, gelmediniz.
Son bakışın soğukluğuyla buz keserken
Ağır geliyor gözkapaklarım bana.
Yüreğinin mendireğinde sallanan aşk,
Morg kapısında.
Fazla söz söylenecek an değil.
Geçmiş anıların sürüp hasret şarjörüne,
Aşk vuruldu aşk.
Aşk vuruldu.
Aşk… morg kapısında.
POLİTİKA
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceEKONOMİ
Az önceDÜNYA
Az önceDÜNYA
Az önceSPOR
Az önce