ANNELER AĞLAMASIN

ANNELER AĞLAMASIN

Ayla Mediha Eser kaleme aldı

ABONE OL
11 Mayıs 2025 13:18
ANNELER AĞLAMASIN
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Anneler Günü, benim ruhsal olarak yara aldığım gündür, neden mi? En kutsal duygudur fakat annesiz çocuklar için ve evladını kaybeden şehit anneleri için empati yapmam, içimde tarifsiz acı bırakır. Bir de şehit annelerine, evladını kaybetmiş annelere soralım: Bugün Anneler Günü müdür?
İki cihanlarını cennet eyleyen annelere sabır diliyorum ve bu günün olmamasını temenni ediyorum.

Bugün kabirler gözyaşıyla yıkanacak, gözyaşıyla çiçekleri sulanacak. Birimiz gülerken, birimizin ağlaması “ne hazin dünya” dedirtecek yine. Anneleri ağlatan, evlat acısıyla bırakan caniler kahrolsun. Anne sevgisine muhtaç, anne kuzusu evlatlar için zor gündür Anneler Günü.

Anne, kısa kelimenin anlamı olarak içinde barındırdığı gizemli yolculuktur anne.
Bizler bugün hepimiz çocuğuz, Anneler Günü nedeniyle. Annemizin gözünde büyümeyen, korunan, koklanan, yön bulmamız için yol gösterilen çocuğuz.

Sıkılsak da ilgisinden, sanki uçamayan kuşlar gibi hissetsek de başlarız itiraza. “Kaç yaşına geldik?” denilse de, evlatlarımıza hem uçmayı öğretiyoruz hem de koruma duygumuzla güven duygularını zedeliyoruz. Böylesi ikilemde dengeyi sağlamak güç bazen. Böyle olunca da gelenekçi anne tavrımızdan kopmak mümkün olmuyor. Dengeyi kurmak, mutlu evlat yetiştirmek zorlaşıyor.

Anne sevgisi, göbek bağı gibidir; koparıp atmak özgürlüğü getirir ama bu bağ, bilinçaltı düşüncelerimizde daima koruyucu hâle gelir.
Bizim kuşak öncesi, sevgi vermeyi bilmeyen kuşaktı. Şımarık olmasın diye ilgiden, sevgiden uzak tutulurduk. Yanlışlardan korumak amacıyla nasihatin, sevginin dozunu kaçırsak da korkularımızla, koruma içgüdümüzle candan ileridir evlat sevgisi.

Hayatın gittikçe kaosa döndüğü, şiddetin günden güne arttığı, sevginin azaldığı, temel sevgilerin yok olmaya başladığı dönemdeyiz.
Geçmişteyse, çok çocuklu nüfusa sahip olunması ile annenin çocuklarıyla tek tek ilgilenmesi, ev kadını olmanın ağır yüküyle aynı zamanda evlatlara vakit ayırmanın zorlaştığı dönemdi. Anne sevgisi pay ve paydaşlıktı.

Çağın değişmesiyle materyal ve maddi varlıkların ön plana alınması ile manevi duygu dejenere oluyor, değer yargılarımızın yerini alıyor. “Ana başa taç imiş, her derde ilaç imiş” atasözü ne güzel tasvir etmiş annenin kutsallığını.

Mecbursun, aç kalsan da ne gelirse gelsin başına, o evladına bakmaya mecbursun.
Her doğurgan anne, anne midir?
Gayrimeşru doğurduğu çocuğunu çöp konteynerine atan anne midir?
Evladına şiddet uygulayan, minicik bedenlerini tacize uğratan anne midir?

En kutsal duygunun böylesi vahşi hâle geldiğini yazarken sinirden, üzüntüden ellerim titriyor, kalbim acıyor.
Din bunun neresinde?
İnsanlık, annelik neresinde?
Hangi mahlûkattan doğdu bu “anne” sözünü hak etmeyen caniler?

“Cennet, annelerin ayağı altındadır.”
Hadisinde annenin; Tanrı’dan sonra yaratma gücü, Tanrı’nın anneye verdiği ilahi kudrettir.

Günah nedir? Sevap nedir?
Bence en büyük günah, dünyaya getirdiğin çocuğunu eğitmemek, yetiştirmemek, bakmamaktır.
Kedi bile yavrusunu dişinde taşıyarak güvenli bakacağı yer bulur.

İnsan diye doğan mahlûkat anneler için, o evlat ömür boyu teminattır. Mutluluğun kolun, kanadın, cennetin olacaktır.
Annelik, hak edenlerin günü kutlu olsun.


CANIM’DAN CAN ANNEM

Anne olunca anlarsın derdin
Anne olmadan anladım seni, annem
Anne’ni küçük yaşında kaybetmen ne hazin
Korkardım, ürperirdi içim
Yalvarırdım Tanrıma, “Beni de annesiz bırakma!”

Ne emekler verirdin yuvana
Hem sultan, hem yedi veren gül’üydün
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet aşığı
Bir başka gururlanırsın Gazi Üsteğmen kızı

Anılar annem, anılar bu gece
Bir bir gözümün önünden gelip geçen
Neye gülmüşüz, ne şarkılar söylemişiz
Beni rahat bırakmaz hasretin, melek yüzün
Kalbim kanıyor derinden sensizken
Bu günlerde senin kokuna, sevgine esirim

Sen annem… Ne kadar yaşarsan yaşa
Sanki yeniden başlıyor yaşantımız
Kalbimin solmayan çiçeğim
Doyamadığım, konuşamadığımız anılarımız

Daha çok dinleseydim seni, dayanamazdım
Annesiz büyüdüğün acılarını anlatırken
Gizlice kulaklarımı tıkardım
Duymak istemezdim, içim sızlardı
Yüzüne bakamaz, kaçırırdım bakışlarımı

Canım annem, senden akardı sel gibi yaşlar
Yağmur fırtınasına tutulur, sağanak olurdun
O an yıkık viran ev olurdu içim
El bebek gül bebekken
Soyadın gibi “Boran” olmuş hayatın

Bu gece senle ben baş başayız
Bir cenin gibiyim şu an karnında

Üşüyorum…
Kalbim ne ki, burnumun direği sızlıyor
Sevgine öksüz acılar kıvrandırıyor
Yalnızlığıma yetimim

Dağ ne kadar yüce olsa da
Pınara muhtaç; sana muhtaçlığım gibi
Bak, ben de yaşımı alsam da çocuğunum
Seni hâlâ neşeli görmek istiyorum

Demek ki anneler yaşlanmıyormuş
Evladının gözünde yıllar geçse de
Ellerinin titreyişi, ayaklarını sürüklerken
Gözlerine düşen yaşlılık pusluluğunu gördükçe
Kahroluyorum, eksiliyorum, soluksuz kalıyorum
Sanki zaman seni benden koparıyor

Annem, elin kolun nefesin olayım
Sesin var ya çok uzaklarda
Olsan da yine de şükrediyorum

Biliyor musun annem?
Sevgi göbek bağım
Benim cennet’im sensin
Sevginle, varlığınla
Şu an bana sesleniyor musun ne?
Ayla yavrum, ağlama…
Annem, annem, canımdan can annem

9 evlat yetiştirdin, altın sırmayla işledin
Bahçe ekerdin; çorak toprakta envai çeşit sebze, çiçek yetiştirdin
Toprağın bol, ruhun şad olsun, hasretim annem

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP