Gidenlerin Ardından Kalan Sessizlik

Gidenlerin Ardından Kalan Sessizlik

Resul Mirhaşimli kaleme aldı...

ABONE OL
26 Haziran 2025 09:57
Gidenlerin Ardından Kalan Sessizlik
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Okulda dersler biter bitmez, tatilin başlayacağı günleri heyecanla sayar, köye gideceğim zamanı iple çekerdim. Azerbaycan’ın Zengezur bölgesinin en huzurlu köşesinde, dört yanı ormanlarla çevrili köyümüzde geçirdiğim yaz tatilini, dünyanın hiçbir güzelliğiyle değiştiremem.

Akşam hava kararır, köy halkı işlerini bitirip her gün komşulardan birinin avlusunda toplanırdı. O evde kimse kendini misafir saymazdı. Kimisi çay demler, kimisi meyve yıkayıp sofraya koyardı. Ben daha çok, o zamanların en popüler şarkılarını dinlemek için giderdim. Şimdi bana çok basit gelen o müzikler, belki de köyümüzün manzarası eşliğinde güzelmiş; insanların samimiyeti ve tasasızlığıyla daha da değerliymiş.

Bazen babaannemle evde yalnız kalınca, onun mırıldanmasına kulak verirdim. Küçükken bana öyle gelirdi ki, babaannem akşamları komşuda dinlediğimiz şarkıları söylüyor. Sonraları anladım ki, o, 17 yaşında vefat eden oğluna (ben doğmadan uzun yıllar önce bu dünyadan göçmüş amcama), genç yaşta Hakk’a kavuşmuş kızına (halama) ağıt yakarmış…

Hayatım boyunca babaannemin ağılarındaki kadar hüzünlü bir ses duymadım. O kederli sesle sanki dünyada her şey hareketsiz kalırdı. Sanki o hüzünlü sesle dünya yas tutardı…

Yıllar geçti… Babaannem de 1996 yılında, doğup büyüdüğü yurda hasretle Hakk’ın rahmetine kavuştu. Onun sesi, adımı sevgiyle çağırmasıyla, yüzüne yansıyan utangaçlık ve zarafetle hafızama kazındı. Şimdi o masumiyetiyle, mezar taşındaki fotoğrafında tebessüm ediyor. O köy avlularındaki neşeli akşamlar çoktan susmuş durumda. Uzun yıllar boyunca Ermenistan’ın işgali altında kalarak vahşice harap edilen köyümüzün evlerine yeniden sıcaklık döneceği günleri görebilecek miyim, bilmiyorum. Fotoğraflara baktıkça, sevdiklerimin bir bir eksildiğini görüyorum.

Bazen o fotoğraflara bakarken nefesim boğazımda düğümleniyor. Gözlerim doluyor çünkü o bakışlar, o gülüşler artık geri dönmeyecek… Yakınlarımın birer birer bu dünyadan göçmesi, içimde tarif edilemez bir boşluk bıraktı. İnsan zamanla kederini içinde taşımayı öğreniyor ama asla unutmayı başaramıyor.

Zaman geçti ve o fotoğraflarda anne babamdan, arkadaşlarımdan geriye sadece anılar kaldı. Ölüm, sonbahar gibi etrafımdakileri soldurup içimde derin bir boşluk yarattı. Hatırladığın insanları rahmetle anmak, sadece ruhlarına dua etmek değil; gün geçtikçe yalnızlaştığını fark etmekten doğan bir acıdır.

Çocukluğumun, gençliğimde sevdiğim insanların bir bir bu hayattan göçmesiyle sanki ben de yavaş yavaş biraz eksiliyor, biraz soluyorum. Herkesin gittiği bu yolun sonu aynı olsa da, ayrılıkların bıraktığı iz aynı olmuyor. Kimisinin yokluğu bir gecede dağ gibi çöküyor, kimisinin kaybı yıllarca için için acıtıyor…

Şimdi hayatta daha çok geçmişe bakıyorum. Geriye döndükçe, bir zamanlar dolu dolu yaşanmış günlerin kalıntıları arasında kendimi çoğu zaman yapayalnız hissediyorum. Sanki o günlerde her şeyin bir ruhu vardı. Otların, ağaçların, hatta yaz akşamlarının sessizliğinin bile kendine has bir nefesi oluyordu. Şimdi o nefes sönmüş. Bu dünya çok faniymiş… İnsan ömrü öyle bir günlükmüş ki, sayfalar çevrildikçe sevdiklerin bir bir silinirmiş.

Bazen sessizce Allah’a yöneliyorum. Dua ediyorum:
“Allah’ım, bu dünyada elimizden tutup bizi sevenleri, Cennet’te bizimle yeniden kavuştur.”

Bu duada bir hasret var, bir de umut… Çünkü insan yaşlandıkça anlıyor ki, bu hayatın en büyük nimeti, sevdiklerinle birlikte yaşadığın güzel anlarmış.
Onlar gittikçe, hayat da yavaş yavaş rengini kaybediyor…

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP