

Tasavvufta “Bireng” adında bir kavram vardır. Bu kelime dilimize Farsçadan geçmiş olup, sözlük anlamı “renksizlik”tir. Tasavvufta ise dinlerin birliği (vahdet-i edyan) anlamına gelir. Nasıl ki tüm renklerin aslı renksizliktir, aynı şekilde tüm dinlerin de aslı birdir ve aynıdır. Bu, tüm insanların (burada “insan” kelimesi kullanılıyor, “beşer” değil, çünkü insan; bedeni, idraki ve ruhu olan bir varlıktır; beşer ise bedeni ve idraki olan, ancak ruhu olmayan bir varlık – R.M.) Elest bezminde (yaratılıştan önceki ruhlar âlemi) Allah’ın Rab, kendilerinin ise kul olduğunu kabul etmelerinden ibaret olan tek ve bir dindir.
Tasavvufta belli bir mertebeye ulaşmış bir sufi, tüm din mensuplarına aynı gözle bakar; çünkü hepsinin özü birdir. Farklı din ve mezheplerin temelinde yer alan şey, dinin “renkleri”dir.
Tasavvuf mektebinin büyük simalarından biri olan Hallac-ı Mansur bu düşünceyi daha derin bir biçimde ifade eder. Ona göre insanlar dinlerini kendi iradeleriyle değil, kendileri için seçilmiş olan din üzere var olurlar. Bu da İlahi İrade’nin her bir insan için uygun olan dini takdir ettiği anlamına gelir. Bu açıdan hiçbir insanın dini tercihi, onun üstünlüğünün bir göstergesi değildir. Hallac’a göre insanlar, kendilerinin üstün gördüğü değil, kendileri için üstün kılınmış olan din üzere bulunurlar.
Tasavvuf felsefesinin en derin temsilcilerinden kabul edilen İbn Arabi ise ibadet kavramına daha yüce bir anlam kazandırır. Ona göre, Allah kendisinden başkasına ibadet edilmemesini emrettiği için, zahiren başka varlıklara yöneltilen ibadet dahi aslında Allah’a yöneliktir. İnsan bunun farkında olmasa bile, ibadet yalnızca Allah’adır. Bu düşünce, dinler arasındaki zahiri farklılıkları aşar ve ibadetin ortak ruhunu ortaya koyar.
On dokuzuncu yüzyılda yaşamış Azerbaycanlı şair İsmail Bey Nakam, bir şiirinde “bireng” (renksizlik) kavramına şu şekilde işaret eder:
Ol demde kim edemde vücûdum nihân idi,
Bireng idim, karargâhım binişân idi.
(O zamanda ki yoklukta vücudum gizliydi,
Renksizdim, mekânım nişansızdı.)
Bir başka mesele ise insanın günahlarının karşılığını nasıl ödeyeceği yönündeki endişesidir. Yeryüzünde yaşayan her insan günahkârdır. Bu günahların bedelinin ödenmesi yollarından biri de şu şekilde anlatılır: “Kulun günahları çoğalır, bunlara kefaret olacak ameli de bulunmadığı zaman, Allah Teâlâ günahlarına kefaret olması için ona hüzün ve keder verir.” (Hadis-i Şerif, Ahmed bin Hanbel, “Müsned”)
Tasavvufta “renk”, göreceliliği, zahiriliği ve çokluk âlemini temsil eder. Nasıl ki tüm renkler kaynağını ışıktan alır, aynı şekilde tüm dinler de kaynağını ilahi hakikatten alır. Renksizlik – yani “Bireng” – bu anlamda saf öz, ilahi birlik, zahirden batına geçiş demektir. Bu anlayışa göre dinlerin görünür farklılıkları, onların biçimsel ve şer’i yönlerindeki ayrılıklardan kaynaklanır; fakat özde (batında) hepsi birdir. Sufi bu marifeti kavradığında, dinlere bakışı da değişir – artık farklar değil, özdeki birlik görülür.
Tasavvuf anlayışında insanın gerçek özü, Elest bezmi ile ilişkilendirilir. Kur’an’da geçen bu anlayışa göre, tüm insanlar Allah’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna “Evet, Sen bizim Rabbimizsin” diye cevap vererek bir ahit vermiştir (A’râf Suresi, 172. ayet). Bu ahit, tüm insanların yaratılıştaki ilahi temelini gösterir. Yani bu ahde göre insanın içindeki derin Tanrı bilgisi (fıtrat), tek bir ilahi dine bağlıdır – bu da dinlerin birliğini doğurur.
Ruh sahibi olan insan bu birliği idrak edebilir. Ruhu olmayan beşer ise yalnızca zahiri farklarla meşgul olur.
“Bireng” anlayışı, dinlerarası diyalogdan insanın iç dünyasına kadar birçok meseleye ışık tutar. Dinlerin birliğini anlamak – yani onların zahiri farklılıklarında değil, batınî özlerinde aynı kaynaktan geldiklerini kavramak – sufi idrakının zirvesidir. Bu anlayış, insanı diğer inanç sahiplerine karşı sevgi ve anlayışla yaklaşmaya, aynı zamanda yaşadığı sıkıntı ve hüzünleri İlahi takdirin bir şekli olarak kabullenmeye yönlendirir.
Sonuç olarak denilebilir ki, renklerden vazgeçen sufi, her bir rengin ardında gizlenmiş olan bir hakikati görebilir: Bir olanı – tek olanı – “Bireng” olanı.
DÜNYA
13 saat önceBİLİM & TEKNOLOJİ
13 saat önceDÜNYA
13 saat önceGENEL
13 saat öncePOLİTİKA
13 saat önceYAZILAR
13 saat önceYAZILAR
13 saat önce