Bu dünya hem iyilerin, hem kötülerin, hem iyi görünürken aslında kötülük edenlerin ya da sert duruşların altında iyilik saçan bir kalp barındıranların olduğu bir dünya. Hayatı heyecanlı kılan belki de bu çeşitliliğin verdiği bilinmezliktir, kim bilir?
Herkesin aslında olduğu gibi davranamaması, toplum olarak yaşamanın getirdiği kurallara uymanın hayatı daha kolaylaştırmasındandır. Yani herkes biraz da olsa rol yapıyor toplum içindeyken. Belki de sadece tek başımızayken kendimiz gibiyizdir. Eminim, içimizden sayıp döktüğümüz halde yüzlerine bakıp sahte gülerek konuştuğumuz nicesi vardır. Ancak dokunduğu her şeyi güzelleştiren, etrafına ışık, neşe ve huzur saçan insanlar da var. Sizi anlayan, anladığını belli eden ve sizi yüreklendirip cesaretlendiren insanları sevin.
Her insan kendine özeldir. Değerinizi belirleyin ve size ona göre davranılmasını sağlayın. Ben herkesi yüz puanla başlatıyorum hayatımdaki yerine. Zamanla yaptıkları, söyledikleri, hal ve hareketleriyle kimisi puan kaybedip gözden düşerken kimisi değerine değer katıyor bende. Bu seviyeyi ben değil, karşımdaki belirliyor aslında. Böylece ne kadar uyumlu ya da ne kadar sabırlı olabileceğimi görüyor, kendimi olası şoklara hazırlıyor ve sonuçta yaşanan bir olumsuzluk olursa şaşırmıyorum. Böylece aşırı tepkiler vermeden sakinliğimi ve düzenimi koruyabiliyorum.
Nasıl görünürsek görünelim, ne kadar rol yaparsak yapalım, ne kadar iyi ya da kötü davranırsak davranalım hepimizin içinde bir öz var. Bu öz, sadece sizin bildiğiniz, gerçekten de sizi siz yapan şeydir. Bazı insanlar özünüze dokunabilirken, bazıları ise gözünüze batar. Özünüzün yaydığı enerjiyi hissettirir ve onun etrafında şekillenirsiniz. Masum doğar, hatalar yaparak büyür ve öğrenir, seçimlerimizle insan ya da zalim oluruz. Bazen farkında olmadan ruhsal cinayetler bile işleriz. Sadece karşındakine fiziksel zarar vermiyor olmak seni iyi biri yapmaz ki.
Kontrol edemediğiniz her duygunun esiri olursunuz zamanla. Konuşmayı becerememek, davranışlarını kontrol edememek, dürüst olmak adına karşıdakini kırarak konuşmak egonuzun ön plana çıkmış olmasındandır. Egonuzu susturup kalbinizi ve düşüncenizi ön plana alabilmeyi başarabilirseniz, sadece kendinizin değil tüm evrenin enerjisini hissedebilir, tüm var olanı da özümsemiş olursunuz. Sizinle bütünleşmiş bir enerji sayesinde ne siz zarar görürsünüz ne de başkasının size zarar vermesi mümkün olur.
Benim dünyam ne kadar bana özelse sizinki de size özeldir. Ara sıra kapınızı çalanlar, içeriye buyur ettikleriniz, kapıdan kovduklarınız, evde yokmuş gibi yapıp sessizce gitmelerini bekledikleriniz ve bazen bir kahve içimlik, bazen de yıllar boyunca ağırladıklarınız bile olur. Gelen giden olmasa ne çeşitli duygular yaşayabilir, ne öğrenebilir, ne de kendimizi geliştirip değişim yaşayabiliriz. Yerimizde sayar, kendimizi tekrarlar dururuz. Herkes yol alırken biz yerimizde durup beklersek hem hayatı kaçırır hem de dünyamızı daraltmış oluruz. İşte cehalet denen şey tam olarak budur. Yeniliklere kapalı olan ve değişimi kabul etmeyenler bir süre sonra kafalarının içindeki örümcek ağlarıyla beraber yapayalnız kalmaya mahkûmdur.
Kesin olan şu ki; hayat herkes için eninde sonunda son bulacak.
O halde; ben her günümü hevesle karşılayıp tüm değişime ve gelişime açık yaşamayı seçiyorum. Tüm olumsuzlukları reddediyorum, kendimi ve dünyamı seviyorum. Sizin de benim yakaladığım huzura ermenizi diliyorum. Olanı sevin ve kabul edin, emin olun ki “O” sizin için her zaman en iyisini istiyor.
Banu Balat
KÖŞE YAZILARI
Az önceKÖŞE YAZILARI
10 dakika önceGENEL
17 dakika önceGENEL
19 dakika önceGENEL
22 dakika önceGENEL
23 dakika önceGENEL
23 dakika önceTercüman Gazetesi Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.