42,5721
0.09%49,5960
0.04%5.739,78
-0,10%11189.5
-0,10%

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin tümü üzerine konuştu.
Türkiye ekonomisi ile ilgili değerlendirmede bulunan Yılmaz, “2024 yılı boyunca küresel ölçekte dezenflasyon odaklı parasal sıkılaşmanın dış talepte yol açtığı zayıflamaya ve jeopolitik gerilimlere rağmen, Türkiye ekonomisinde ılımlı ancak istikrarlı bir büyüme performansı sergilenmiştir. Fiyat istikrarını önceleyen politika çerçevesiyle uyumlu bir patikada, 2024 yılı yüzde 3,3’lük büyüme oranıyla tamamlanmıştır. Salgınla başlayan, jeopolitik gerilimler ile enerji, gıda ve tedarik zinciri krizleriyle derinleşen küresel dalgalanmalara karşın, Türkiye ekonomisi istikrarlı büyümesini sürdürerek dünya ekonomisinde olumlu yönde ayrışan ülkeler arasında yer almıştır.” ifadelerini kullandı.
Güçlü büyüme performansıyla milli gelirin Cumhuriyet’in 100’üncü yılı olan 2023 itibarıyla ilk defa 1 trilyon dolar eşiğini aşarak 1 trilyon 130 milyar dolara ulaştığını hatırlatan Yılmaz, “Kişi başına düşen milli gelir ise 13 bin 243 dolar olarak gerçekleşmiştir. 2024 yılında kişi başına düşen milli gelirimiz 15 bin doları aşmıştır. 2025 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla GSYH’nin dolar cinsinden yıllıklandırılmış büyüklüğü 1 trilyon 538 milyar dolar düzeyine yükselmiştir. Aynı dönemde yıllıklandırılmış kişi başına milli gelirin ise yaklaşık 17 bin dolar seviyesine çıktığı görülmektedir. Yıl sonu tahminimiz ise 17 bin 748 dolardır. 2025 yılı itibarıyla kişi başına düşen milli gelirimizin bu seviyelere ulaşmasıyla ülkemizin Dünya Bankası’nın Atlas yöntemiyle belirlediği eşik değerleri ilk defa aşarak yüksek gelir grubu ülkeler arasında yer alması öngörülmektedir.” dedi.
Türk ekonomisinin gelişmiş ülkelere yakınsama sürecinin devam ettiğini dile getiren Yılmaz, “2024 yılı itibarıyla, nominal dolar bazında Türkiye dünyanın 17’nci büyük ekonomisi konumundadır. 2025 yılı tahminleri ışığında ise Türkiye ekonomisinin 1,5 trilyon dolarlık milli geliri aşması ve 16’ncı büyük ekonomi konumuna yükselmesi beklenmektedir. Satın Alma Gücü Paritesi cinsinden GSYH büyüklüğüne göre ise ülkemiz, dünyanın en büyük 12’nci, Avrupa’nın ise en büyük 5’inci ekonomisi konumunda olup, 2025 yılı tahminleri ışığında İtalya’yı geride bırakarak, dünyanın en büyük 11’inci, Avrupa’nın ise en büyük 4’üncü ekonomisi olması beklenmektedir. Ekonomimizin gelişmiş ülkelere yakınsama süreci devam etmektedir. Ülkemizin kişi başına milli gelirinin AB ülkeleri ortalamasına oranı 2002 yılında yüzde 38 iken 2024 yılında bu oran yaklaşık yüzde 70 olarak gerçekleşmiş, 2025 yılında yüzde 71’i ve 2026 yılında ise yüzde 72’yi aşması öngörülmektedir.” şeklinde konuştu.
2024 yılının Haziran ayında uygulamaya konulan dezenflasyon programı ile dezenflasyon sürecinin Türkiye’de artık kalıcı fiyat istikrarının hedefi doğrultusunda ilerlediğinin açıkça görüldüğünü söyleyen Yılmaz, “Dezenflasyon sürecinin program takvimimizle uyumlu şekilde ilerlemesi, yılın ikinci yarısında çok daha somut biçimde hissedilmiştir. Kasım 2025 itibarıyla yıllık tüketici enflasyonu yüzde 31,1 düzeyine kadar gerilemiştir. Temel mal enflasyonunda çok daha belirgin bir düşüşle bu oran yüzde 18,6 olmuştur. Aralık ayına yönelik enflasyon görünümü de olumlu seyretmektedir. Önceliğimiz açık ve nettir. Bütüncül bir yaklaşımla para, maliye, gelirler politikaları ve yapısal dönüşüm adımlarıyla dezenflasyonu kararlılıkla sürdüreceğiz. 2026 yılında enflasyonun yüzde 20’li seviyelerin altına indirilmesi, fiyatlama davranışlarında yapışkanlığın kalıcı olarak kırılması ve 2027 yılından itibaren enflasyonun tekrar tek haneli seviyelere indirilmesi temel hedefimiz olmaya devam edecektir. Bir yandan mali disiplini sürdürürken, diğer yandan yönetilen/yönlendirilen fiyatlar başta olmak üzere maliye politikaları ile enflasyonla mücadeleyi güçlendireceğiz. Ayrıca, sosyal konut ve gıda başta olmak üzere arz yönlü politikalarla enflasyonla mücadelemizi bütüncül bir çerçevede kararlılıkla sürdüreceğiz.” dedi.
Türkiye’nin 261,8 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaştığını ve ticaret politikalarındaki belirsizliklere karşın dünya ihracatından aldığı yüzde 1,07’lik payı muhafaza ettiğini dile getiren Yılmaz, “Bu dönemde sanayimizin geniş tabanlı ve çeşitlendirilmiş üretim yapısı, küresel belirsizliklere karşı ekonomimize önemli ölçüde dayanıklılık kazandırmış; elde edilen ihracat performansında belirleyici bir unsur olmuştur. 2025 yılı Ocak-Kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre ihracat gelirlerimiz yüzde 3,7 oranında artarak 247,2 milyar dolara ulaşmıştır. 2025 yılı Kasım ayı itibarıyla yıllıklandırılmış mal ihracatımız 270,6 milyar dolara ulaşmıştır. Turizm gelirleri dahil 120 milyar doları aşan hizmet ticaretimiz de ilave edildiğinde, toplam mal ve hizmet ihracatı, hedefimiz olan 390 milyar doların üzerinde gerçekleşecektir. Dış ticaret performansımızı önümüzdeki dönemde daha üst seviyelere taşımayı amaçlıyoruz. Ticaret hacmimizin temel belirleyicisi olan ticaret ortaklarımızın büyümesi bu yıl yüzde 2,3 oranında beklenmektedir. Küresel ticaretteki belirsizliklere rağmen önümüzdeki üç yılda da ticaret ortaklarımızda büyümenin yüzde 2,5 oranında yukarı yönlü olması ihracatımızı destekleyecektir. Bu gelişmede başta Orta Doğu ve Kuzey Afrika ‘MENA’ ülkelerindeki beklenen büyüme performansı ile Avrupa Birliği ülkelerinde tahmin edilen toparlanma etkili olmaktadır.” ifadelerini kullandı.
2025 yıl sonu bütçe açığının milli gelire oranının yüzde 3,6 olarak tahmin edildiğinin altını çizen Yılmaz, “İçinde bulunduğumuz 2025 yılında; merkezi yönetim bütçe giderlerinin 14 trilyon 674 milyar lira, merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 12 trilyon 466 milyar lira, bütçe açığının 2 trilyon 208 milyar lira, faiz dışı açığın 156 milyar lira olarak gerçekleşeceğini tahmin etmekteyiz. 2025 yılında vergi gelirlerinin 10 trilyon 734 milyar lira, vergi dışı gelirlerin ise 1 trilyon 732 milyar lira olacağını öngörüyoruz. 2026 yılı merkezi yönetim bütçesinde bütçe giderlerinin 18 trilyon 979 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 16 trilyon 266 milyar lira olacağını öngörmekteyiz. Bütçe açığının gayri safi yurt içi hasılaya oranının ise yüzde 3,5 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Deprem nedeniyle bütçe açıklarında yaşanan arızi artış sonrasında, bütçe açığını yeniden Hükümetlerimiz dönemindeki yüzde 3’ün altında olan ortalama seviyeye yaklaştırıyoruz. Hükümetlerimiz döneminde mali disiplin her zaman temel önceliğimiz oldu. Bütçeyi faiz bütçesi olmaktan çıkararak hizmet bütçesi haline getirdik. 2002 yılında milli gelire oranla yüzde 14,3 olan faiz giderlerini oldukça düşük seviyelere indirdik.” dedi.
Vatandaşların elektrik ve doğal gazı daha ucuza kullanabilmeleri için 2026 yılı bütçesinde 373 milyar lira kaynak öngördüklerini ifade eden Yılmaz, “Halihazırda meskenlerde kullanılan elektriğe ortalama yüzde 54, doğal gaza ise yüzde 45 destek verilmektedir. 2022 yılı Ocak ayı itibarıyla, asgari ücrete kadar tüm çalışanlarımızın ücretlerini vergi dışı tuttuk. Dolayısıyla bu imkândan tüm çalışanlarımız yararlanmaktadır. Bu kapsamda 2026 yılında 1 trilyon 92 milyar lira vergi istisnası öngörüyoruz. Doğal gaz ve elektrikteki devlet destekleri ile asgari ücret tutarına kadar olan tüm ücretlerin vergi dışı tutulmasını da dikkate aldığımızda, sosyal harcamalara ayrılan kaynaklar 2 trilyon 382 milyar liraya ulaşmaktadır. Bu tutarın bütçemize oranı yüzde 12,6 seviyesindedir.” şeklinde konuştu.
Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat odağıyla özel sektör önceliğinde büyüme stratejilerini sürdürdüklerini aktaran Yılmaz, “Sürdürülebilir sanayi üretimi devletin öncülüğü ve desteğiyle özel sektör tarafından hayata geçirilmeye devam etmektedir. Bu anlayışla, 2025 yılında 31,7 milyar lira olan yatırım teşvik ödeneklerini 2026 yılında yüzde 58 artışla 50 milyar lira olarak öngörüyoruz. 2002-2025 Eylül döneminde düzenlenen 129 bin 892 teşvik belgesi yatırımcıların Türk ekonomisine olan güvenini artırmıştır. Emek yoğun sektörlerimizin sorunlarına reel kesimle istişare içinde hassasiyetle yaklaşıyoruz. Ülkemiz ekonomisi ve istihdamında önemli yer tutan tekstil, hazır giyim, deri ve mobilya gibi emek yoğun imalat sanayii sektörlerinde üretimin canlandırılması ve istihdamın korunması amacıyla önemli destekler sağlanmaktadır. Bu çerçevede, 2025 yılında ‘İstihdamı Koruma Destek Programı’ hayata geçirilerek bu sektörlerde istihdamını koruyan KOBİ’lere çalışan başına aylık 2 bin 500 TL destek sağlanmıştır. 2026 yılında bu desteği 3 bin 500 TL’ye çıkarmayı ve kapsamını genişletmeyi planlıyoruz. Yatırımla sağlanan ilave istihdam için sigorta primi işveren hissesi 14 yıl, sigorta primi işçi hissesi desteği için 12 yıl süreyle karşılanmaktadır.” ifadelerini kullandı.
YAZILAR
Az önceGENEL
Az önceSPOR
Az önceSPOR
Az önceSPOR
Az önceDÜNYA
Az önceGENEL
Az önce