

Evlilik dediğimiz şey, iki insanın aynı evde nefes alıp vermesinden çok daha büyük bir şey…
Sözün kıymet kazandığı, bakışın dil olduğu, susuşun bile anlam taşıdığı bir yolculuk.
Ama ne zaman ki söz ağır gelir, bakış yorulur, susuş derinleşir; işte o zaman ortaya saklı bir misafir çıkar: yalan.
Ama çoğumuz yanılırız. Yalan, kötü insanların kötü niyetle yaptığı bir şey değildir çoğu zaman. Yalan, iletişimin yaralı bir çocuğudur. Gerçeğin değil; korkunun çocuğu.
Bir düşünün…
Eşler neden yalan söyler?
Gerçek neden bu kadar ağır gelir?
Cevap sandığımızdan daha keskin:
YALAN, EVLİLİKTE İLETİŞİMİN TAŞIYAMADIĞI GERÇEĞİN SAKLANMA BİÇİMİDİR.
Ve burada işte asıl mesele başlar.
Evliliklerde en çok duyulan cümle: “Ben sana anlatıyorum ama sen beni anlamıyorsun.”
Bir insan duyulmadığını hissettiğinde, gerçeği söylemeyi bırakır. Çünkü beynin dili nettir:
“Anlatınca anlaşılmıyorsam, gerçek risklidir.”
Ve yalan büyür.
Bu yalan; kötü niyetle değil, korunma içgüdüsüyle çıkar ortaya. Tıpkı yağmurdan kaçan birinin saçını saklaması gibi… Gerçek de tepkinin yağmurundan kaçar.
Bazı eşler daha cümle bitmeden hüküm verir:
Bu cümlelerin gölgesinde gerçeğin gelişme şansı yoktur. Yalan, burada doğrudan bir savunma mekanizmasıdır.
Yargı nerede artarsa, açıklık orada ölür. İletişimin anahtarı güven değil, **“yargısızlık”**tır.
Eşler birbirini sorgu masasında tutuyorsa, masadan kaçan gerçek değil; gerçeğin yerine geçen alışkanlık yalanıdır.
Bazı evliliklerde küçük bir konu bile büyük fırtınalar koparır.
Bir mesaj, bir gecikme, bir yanlış anlaşılma…
Eşlerden biri duygularını yönetecek olgunlukta değilse, diğeri gerçeği söylemekten çekinir.
Bunun psikolojide tam adı: “Doğruyu söylemenin maliyeti yüksek.”
Ve kişi otomatik öğrenir:
“Maliyeti düşürmenin yolu → Gerçeği saklamak.”
Telefon kontrolü, sosyal medya baskısı, hesap verme kültürü…
Ne kadar çok baskı olursa, o kadar çok gizlilik olur.
İnsan doğası gereği:
Aşırı denetim → Sessiz isyan → Gizleme → Yalan döngüsü
Bu döngüyü kıran şey, kontrol değil; güvenli alan yaratmaktır.
Bazı evliliklerde tek konuşan televizyon, tek dinleyen duvarlardır.
Duyguların konuşulmadığı bir evde “gerçek” barınamaz. Çünkü gerçek en çok duyguyla taşınır.
Duygusal yakınlık zayıfsa:
Her suskunluk bir kök, her kök bir gölge, her gölge bir yalana dönüşür.
Evliliklerde yalan, pat diye ortaya çıkıp bağırmaz. Sessiz sedasız girer, gölgelerde büyür:
Ve sonunda evlilik hâlâ ayakta görünür ama içten içe çürümeye başlamıştır.
Şimdi gelelim asıl hakikate…
Eşler birbirine yalan söylediğinde aslında şunu demektedir:
Bu yüzden, yalanı ortadan kaldırmanın yolu “doğru söyle” demek değil; korkuyu iyileştirmektir.
Çünkü iletişim iyileşirse yalan ölür.
Unutmayın:
Evlilikte yalan söylemek, çoğu zaman eşini kandırmak değil; iletişimin taşıyamadığı bir gerçeği koruma çabasıdır.
Taşıyan bir iletişim kurduğunda, gerçek kendiliğinden konuşur.
POLİTİKA
6 dakika önceGENEL
7 dakika önceGENEL
7 dakika önceEKONOMİ
7 dakika önceDÜNYA
8 dakika önceDÜNYA
8 dakika önceSPOR
9 dakika önce