

“Bir çocuğun gülümsemesi, bir annenin duası…
İşte ATİB’in en gerçek başarı ölçüsü budur.”
İmam Cengiz, gençlik, kadın ve kültür projelerini anlatıyor.
ATİB, sadece cami hizmetleriyle değil; gençlik, kadın, yaşlı, göçmen ve dezavantajlı gruplara yönelik sosyal dayanışma projeleriyle Avrupa’daki Türk toplumunun kalbine dokunuyor.
Genel Başkan İmam Cengiz, bu bölümde “toplumun ruhuna, gönlüne dokunmak” diye tanımladığı hizmet anlayışını anlatıyor:
Birlikte yaşamanın, paylaşmanın ve umut olmanın hikayesini…
Sayın Cengiz, ATİB’in gençlik çalışmaları ve yeni nesillere yönelik projeleri tam olarak nelerdir?
Gençler bizim hem gururumuz hem geleceğimiz. Avrupa’da doğan, iki kültür arasında büyüyen bir nesilden bahsediyoruz. Bizim en temel gayemiz, bu gençlerin kimliklerini kaybetmeden Avrupa toplumunda güçlü bireyler olarak yer almaları. Bu amaçla kurduğumuz AYÖG – ATİB Üniversiteli Gençler Birliği, gençlerimizin fikir ürettiği, vizyon kazandığı bir okul gibi. Onlarla birlikte bilimden sanata, dijital medyadan gönüllülüğe kadar her alanda faaliyetler yürütüyoruz. Biz gençleri sadece dinleyen değil, onlardan öğrenen bir kuşağız. Çünkü biliyoruz ki geleceği şekillendirecek olan enerjileri, samimiyetleri ve adalet duygularıdır.
Gençlik kolları, kadın kolları gibi alt birimlerin faaliyetleri nasıl ilerliyor? Kadınların derneklerdeki aktif rolleri nasıl güçlendiriliyor?
Kadınlarımız ATİB’in sessiz kahramanlarıdır. Her camide, her dernekte, her etkinliğimizde görünür veya görünmez biçimde onların tarifi zor emeği vardır. Biz kadın kollarımızı sadece “yardımcı birim” olarak değil, karar mekanizmasının bir parçası olarak görüyoruz. Eğitim seminerleri, kültür günleri, anneler buluşmaları, toplumsal farkındalık programları yürütüyorlar. Bir annenin duası, bir öğretmenin ilgisi, bir gönüllünün tebessümü… Bazen koca bir rapordan daha büyük bir etki bırakıyor. Biz bunlarla büyüyoruz…
Yaşlılar, göçmenler ve dezavantajlı gruplar için yürütülen sosyal destek hizmetlerinden bahseder misiniz?
Bizim için yaşlılarımız “bilgelik hazinesi”dir. Göçün ilk kuşakları; fedakârlığın, sabrın, emeğin sembolü. Onlara saygımızı sadece sözle değil, hizmetle gösteriyoruz. Her bölgede yaşlı ziyaretleri, dayanışma programları yapıyoruz. Yalnız yaşayanlara sıcak yemek, hasta olanlara gönüllü destek, dil bariyerleriyle boğuşanlara rehberlik hizmeti sağlıyoruz. Bunun yanı sıra, göçmenlere ve dezavantajlı gruplara yönelik olarak HİLAL İnsani Yardım Kuruluşumuzun büyük bir özveriyle çalıştığını tekrar ifade etmek isterim.
HİLAL, sadece Türkiye veya İslam coğrafyasına değil, Avrupa’daki ihtiyaç sahiplerine de ulaşan bir vicdan hareketidir. Biz mazluma “nerelisin” diye sormayız, “nasılsın” diye sorarız.
Çünkü iyilikte, dil, din, ırk, cinsiyet sınırı olmaz.
Kültür-sanat etkinlikleri, Türkçe kursları veya milli gün kutlamaları gibi kültürel projelerinizin Avrupa Türklerindeki karşılıklarından bahseder misiniz?
Kültür, kimliğin nefesidir. Dilini, musikisini, geleneklerini yaşatmayan bir toplum zamanla silikleşir. Biz bu bilinci diri tutmak için her yıl imkanların elverdiği birçok noktada, kültürel faaliyet düzenliyoruz:
Türkçe kursları, şiir günleri, tiyatro etkinlikleri, çocuk şenlikleri, 23 Nisan ve 29 Ekim kutlamaları…
Bunların her biri çocuklarımızın kalbine memleket sevgisini işliyor.
Bir Alman komşu gelip “Sizden çok şey öğreniyoruz” dediğinde, işte o zaman anlıyoruz ki, kültür sadece geçmişi yaşatmak değil, geleceğe dostluk bırakmaktır.

Avrupa toplumuna Türk-İslam kültürünü tanıtma konusunda mutlaka detaylı çalışmalarınız vardır. Satır başlarıyla neler söyleyebilirsiniz?
Evet, Avrupa toplumuyla köprü kurmak en stratejik konularımızdan biri. Bizim hedefimiz “yan yana yaşamak” değil, “birlikte anlayıp, barış ve huzur içinde herkesin kendi olduğu birlikte yaşamak.”
Bu yüzden her yıl cami tanıtım günleri, iftar buluşmaları, kültür festivallerimiz vardır. Komşularımızı, yerel yöneticileri, gençleri davet ediyoruz. Çay ikram ederken sadece çay vermiyoruz; misafirperverliğimizi, insan sevgimizi, değerlerimizi anlatıyoruz lisan-ı hal ile. İslam’ın nezaketini, Türk kültürünün zarafetini gösteriyoruz.
Biliyor musunuz, bir Avrupalı dostumuzun bir iftardan sonra “Ben İslam’ı böyle bilmiyordum” demesi, bütün yorgunluklarımızı unutturuyor.
“İnancın sıcaklığı, yeni vatanlarda kalplerin ortak dili olur.”
İmam Cengiz, Avrupa’da din hizmeti yürütmenin zorluklarını ve maneviyatın birleştirici gücünü anlatıyor.
Avrupa’daki milyonlarca Türk için camiler sadece ibadet mekânı değil, aynı zamanda umut, dayanışma ve kimlik merkezleri. ATİB, bu duygusal bağı diri tutmak için din hizmetlerini yalnızca görev olarak değil, bir gönül seferberliği olarak yürütüyor.
Genel Başkan İmam Cengiz, “Avrupa’da İslam’ı yaşamak, sabırla, sevgiyle ve temsil bilinciyle olur” diyor.
Cami ve derneklerde din hizmetlerini yürütürken karşılaştığınız zorluklar var mı, varsa nelerdir?
Elbette var. Bir kere Avrupa’da din hizmeti yürütmek, sadece vaaz vermek değildir; bir toplumu ayakta tutmaktır. Göçün ilk kuşakları, dil bilmezdi; kimi zaman yalnız, kimi zaman yabancı hissetti. Barakalardan derme çatma camiye dönüştürülmüş derme çatma çatılar, o insanların nefes aldıkları mekanlardı.
Bugün üçüncü nesil artık Almanca, Fransızca, Flamanca, İngilizce ve diğer birçok dili konuşuyor. Onlara ulaşmak için dilimizi de anlatım tarzımızı da yenilememiz gerekiyor. Zorlukların en büyüğü, dini anlatımı kalpten kalbe taşıyabilmek. Çünkü Avrupa’da din, bazen önyargıların gölgesinde anlatılmak zorunda kalıyor. Önyargıların bazıları da hoşumuza gitmese de toplumumuzun bazı kısımları tarafından üretilip veriliyor. Ama biz biliyoruz ki, samimiyetin dili evrenseldir. Bir tebessüm, bir selam, bazen en güçlü tebliğ olur.
Avrupa’da doğup büyüyen genç kuşaklara dini kimliği aktarma çalışmaları hiç de kolay olmasa gerek?
Gerçekten öyle. Gençler artık iki kültürün kesişim noktasında büyüyorlar: biri içine doğdukları toplum, diğeri anne babalarının taşıdığı kimlik. Biz onlara “ikisinden birini seç” demiyoruz; “ikisini de yaşa, ikisini de anlamlandır” diyoruz. Din, yasaklar listesi değil; insanı güzelleştiren bir yaşam rehberi, biçimidir. Bizim hedefimiz, inançla barışık, özgüveni yüksek, sevgiyle yaşayan bir gençlik. Camiye gelen bir genci “dinleyeni olan bir kalp”le karşılıyoruz. Bir sorusuna samimiyetle cevap verdiğinizde, aslında bir ömürlük köprü kuruyorsunuz.
Türkiye’den oralara giden din görevlileri biraz sıkıntılı konu bildiğim kadar. Oralarda din görevlilerinin yetiştirilmesi ve eğitimi konusunda ATİB’in çalışma ve katkılarını bizimle paylaşır mısınız?
Evet, bu gerçekten hassas ve bir o kadar da hayati bir alan. Avrupa’da görev yapan din gönüllülerinin sadece ilmî donanımı değil, kültürel duyarlılığı da yüksek olmalı. ATİB olarak biz bu konuda yıllardır sistemli bir eğitim modeli uyguluyoruz. Din görevlilerimiz, bulundukları toplumun dilini, yapısını ve psikolojisini anlamalı. Aksi halde iletişimde sıkışmalar yaşanıyor. Ayrıca yerel kurumlarla iş birliği yaparak din görevlilerinin toplumsal uyum süreçlerine katkı veriyoruz. Bizim ölçümüz şu: İmamlık sadece kürsüde değil, gönülde yapılır. İyi bir imam, aynı zamanda iyi bir komşu, iyi bir baba, iyi bir dost olmalıdır. Bizim, namaz memurluğu yapanlarla işimiz olmaz, onların da bizimle işleri olmasını istemeyiz.
Ramazan, Kurban, kültürel Mevlid gibi özel günlerde mutlaka büyük organizasyonlarınız vardır. Bunları biraz örneklendirebilir misiniz?
Ramazan ayı bizim için yılın en güzel zamanlarındandır. Camiler dolup taşar, sofralar birleşir, kalpler yumuşar. Gönülden gönüllere köprüler kurulur. Biz sadece Müslümanlara değil, gayrimüslim komşularımıza da iftar sofralarımızı açıyoruz. Birlikte oruç açmanın, birlikte dua etmenin güzelliğini yaşatıyoruz.
Kurban döneminde ise HİLAL İnsani Yardım Kuruluşu ile birlikte büyük bir dayanışma seferberliği yürütüyoruz. Bağışlar toplanıyor, etler ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor, yüzlerce aileye umut taşınıyor.
Mevlid Kandili’nde, çocuklarımıza Peygamber sevgisini anlatıyoruz; camilerde ilahi sesleriyle, dualarla bir huzur atmosferi kuruluyor. Bu organizasyonların en kıymetli yanı, insanlara “Yalnız değilsiniz” hissini yaşatmasıdır. Bizim görevimiz sadece program yapmak değil; gönülleri de ısıtmaktır.
Avrupa’da İslam’ın doğru anlaşılması ve İslamofobi ile mücadele konusunda ATİB’in çalışmaları nelerdir?
Bu konu hepimizin yüreğinde bir yara. İslamofobi, bilgisizlikten ve önyargıdan besleniyor. Ve bazı bağnaz grupların kendilerine taban bulmak için iftiralarının sonuclarından. Biz bu yanlış algıları kırmak için, Avrupa toplumuyla yüz yüze, kalpten iletişim kuruyoruz. Okullarda, belediyelerde, medya platformlarında İslam’ı anlatan bilgilendirme etkinliklerine katkı sağlıyoruz.
Ayrıca cami tanıtım günleriyle komşularımızı ağırlıyoruz; onlara hem dinimizi hem kültürümüzü tanıtıyoruz. Biz kimseye karşı değiliz; biz iyiliği anlatan, barışı yaşatan bir topluluğuz.
Bir Alman komşunun, “Ben Müslüman komşumdan güven duygusunu öğrendim” demesi, bizim için bütün çabaların meyvesidir.
Genel Başkan İmam Cengiz, Avrupa’daki Türk çocuklarının kimlik, dil ve eğitim mücadelesine dair güçlü mesajlar veriyor.
ATİB’in en önemsediği konulardan biri, Avrupa’daki Türk gençlerinin kimliklerini koruyarak güçlü bireyler olarak yetişmesi.
Bu sadece okul başarısı değil, bir aidiyet, bir bilinç meselesi.
Genel Başkan İmam Cengiz, gençliğe duyulan güveni şu sözlerle özetliyor:
“Biz gençlere bilgi veriyoruz, ama asıl onlardan umut alıyoruz.”
Avrupa’daki Türk çocuklarının anadilini, tarihini ve kültürünü koruması için ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?
Dil, kimliğin evidir. Bir insan kendi dilinde dua edebiliyorsa, kendi kültürünü hissedebiliyorsa, kökleriyle bağı kopmaz. ATİB olarak bu bilinçle her bölgede Türkçe ve kültür kursları düzenliyoruz. Hafta sonu okullarında sadece dil değil, tarih, coğrafya, değerler eğitimi de veriliyor. ATİB Travel kurumuzla kültür gezileri organizeleri düzenliyoruz. Amacımız, Avrupa’da doğan çocuklarımızın hem bu toplumun vatandaşı hem de Türk kültürünün taşıyıcısı olmaları. Biz gençlerimize şöyle diyoruz: “Köklerini unutma, ama dalların gökyüzüne uzansın.”
Gençlik kampları, öğrenci bursları veya eğitim seminerleri gibi faaliyetlerinizden söz eder misiniz?
Evet, bunlar bizim en keyifli ve en verimli çalışmalarımız arasında. Yaz ve kış dönemlerinde gençlik kültür kampları düzenliyoruz. Bu kamplarda sadece sportif ve kültürel etkinlikler değil, değerler eğitimi, kişisel gelişim seminerleri de yapılıyor. Halk Türküleriyle coşan gençler, yöresel folkları oynuyor. Bir araya gelen gençler birbirinden öğreniyor, dostluklar kuruluyor, aidiyet güçleniyor.
Burs çalışmalarımız da ayrı bir gurur kaynağı. Başarılı ama maddi desteğe ihtiyacı olan üniversitelilere ATİB ve AYÖG (ATİB Üniversiteli Gençler Birliği) aracılığıyla burs imkânı sağlıyoruz.
Bu sadece bir maddi destek değil, bir “el verme kültürü.” Bir zamanlar destek alan genç, bugün destek veren oluyor. İşte gerçek döngü bu: Paylaştıkça büyüyen iyilik.
ATİB olarak Avrupa’daki eğitim kurumlarıyla veya yerel yönetimlerle iş birliği yapıyor musunuz?
Kesinlikle. Biz ilk günümüzden bu yana hiç kapalı bir yapı olmadık, tam tersine açık, katılımcı ve diyalog temelli bir kurumuz. Yerel belediyelerle, okullarla, gençlik merkezleriyle sık sık ortaklıklarımız oluyor.
Kültür festivallerine katılıyor, okul müfredatına katkı sağlayacak içerikler üretiyoruz.
Çocuklarımızın ve gençlerimizin toplum içinde özgüvenle var olmaları için “köprü kurum” rolümüzü önemsiyoruz. Avrupa’da iyi temsil, doğru iş birliğiyle mümkündür. Biz bu bilinci sahada uygulayan bir STK’yız.
Dijital çağda gençlere ulaşmak için yeni medya, sosyal medya gibi alanlarda ne tür stratejileriniz var?
Bu çağın dili artık dijital. Gençler sosyal medyada, YouTube’da, podcast’lerde yaşıyor. Biz onlara ulaşmak için klasik yöntemleri değil, onların dilini ve platformlarını kullanıyoruz. AYÖG bünyesinde dijital medya ekibi kurduk. Kısa filmler, belgeseller, bilgi videoları, gençlik podcast’leri hazırlıyoruz. Ayrıca çevrim içi seminerler ve mentorluk programlarıyla, öğrencilerle sürekli etkileşimdeyiz. Ama en önemlisi: dijitalde bile samimiyetin sesini korumak. Çünkü gençler gerçeği hisseder. Onlara slogan değil, samimi bir dokunuş gerekiyor. Biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.

İmam Cengiz, temsil, vatandaşlık, İslamofobi ve gelecek hedefleri üzerine konuşuyor.
“Gurbet artık yadel değil, yeni yurt- yeni vatan haline geldi.”
Dün “gurbet” dediğimiz Avrupa şehirleri, bugün milyonlarca Türk için yeni bir yurt haline geldi.
Evler kuruldu, nesiller yetişti, mezarlıklar oluştu yani kökler salındı. Kökler, yeni vatanların topraklarına inerken, dallar kollar da o yeni yurtların semalarına doğru yükseliyor.
ATİB Genel Başkanı İmam Cengiz, bu değişimi şu sözlerle özetliyor:
“Artık misafir değiliz, o çok gerilerde kaldı; bu toplumun üretken, inançlı ve faydalı birer parçasıyız.”
Avrupa’daki Türk toplumunun bugün karşı karşıya olduğu en önemli sosyal veya politik sorun sizce nedir?
Aslında artık sorunlardan çok, dönüşümden bahsetmek lazım. Birinci nesil “dönmeyi” düşünüyordu, ikinci nesil “alışmayı”, ama üçüncü ve dördüncü nesil artık “ait olmayı” konuşuyor. Bu çok büyük bir kırılma. Bugün Avrupa Türkleri, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatta ciddi bir artı katma değer üretiyor. Ama hâlâ zaman zaman önyargıların gölgesiyle karşılaşıyoruz. Kimlik karmaşası, aidiyet bocalaması, temsil eksikliği gibi alanlar hâlâ gelişmeye açık. Bizim görevimiz, gençlerimize “İki dünyayı da sev, ikisine de katkı sun” diyebilmek. Artık mesele “nerelisin?” değil, “neye faydan var?” sorusuna cevap verebilmek.
ATİB bu sorunların çözümünde nasıl bir rol oynuyor, örnek verebilir misiniz?
ATİB, Avrupa’daki Türk toplumunun birleştirici sesi olmaya ilk günden beri gayret ediyor. Biz kimseyi ötekileştirmeden, herkesin sesini duyarak bir istişare kültürü oluşturduk. Hem dini hem sosyal hem de sivil alanda çözüm üreten bir yapıyız. Mesela yerel yönetimlerle, eğitim kurumlarıyla, medya kuruluşlarıyla sürekli temas halindeyiz. Gençlerimizin politik hayata katılımını destekliyoruz. Birçok belediyede artık Türk kökenli meclis üyeleri, danışmanlar, girişimciler var. Bu bizim için gurur kaynağı.
Çünkü yıllar önce “gurbetçi” diye anılan insanlar, bugün Almanya’nın kalkınmasına katkı sunan, değer üreten bir toplum haline geldi.
Avrupa’daki siyasî temsiliyet, vatandaşlık hakları ve uyum konularında görüş ve tecrübelerinizden hareketle neler söylersiniz?
Avrupa’daki Türk toplumunun en önemli hedefi artık aktif vatandaşlık olmalıdır. Yani sadece yaşamak değil, karar mekanizmalarında da yer almak. Gençlerimiz siyasete giriyor, STK’larda görev alıyor, fikir üretiyor- bu çok kıymetli bir gelişme.
Biz ATİB olarak “toplumla kavga eden değil, toplumun içinde çözüm üreten bir anlayışı” savunuyoruz. Uyum kelimesini de çok önemsiyorum ama biz onu “asimilasyon” değil, “karşılıklı saygı ve katkı” olarak tanımlıyoruz.
Biz kimliğimizden ödün vermeden, bulunduğumuz topluma katkı sunmanın örneğini gösteriyoruz. Çünkü iyi bir Müslüman, iyi bir vatandaş olmanın da en güzel örneğidir.
Almanya başta olmak üzere Avrupa’daki diğer Müslüman topluluklarla ilişkileriniz nasıl?
Müslüman topluluklarla sürekli istişare halindeyiz. ATİB, sadece Türklerin değil, Avrupa’daki tüm Müslümanların ortak meselelerine de duyarlı bir yapıdır. Ortak konferanslar, gençlik çalışmaları, yardım kampanyaları yürütüyoruz. HİLAL aracılığıyla uluslararası insani yardım organizasyonlarında birlikte yer alıyoruz.
Bizim için önemli olan, hangi ülkeden geldiğin değil, hangi iyiliğe omuz verdiğindir. Dayanışmayı sadece etnik kökenle değil, iman ve insanlık ortak paydasında kuruyoruz.
Avrupa basınında veya siyasî çevrelerinde İslami kurumlara yönelik eleştiriler veya ırkçı gelişmeler karşısında ATİB olarak yapılanlardan bahsedebilir misiniz?
Ne yazık ki Avrupa’da zaman zaman önyargılar, İslamofobik yaklaşımlar ve ırkçılık yeniden gündeme geliyor. Ama biz hiçbir zaman tepkisel bir dil kullanmadık. Tam tersine, temsil dilini güçlendirdik. Yerel makamlarla, medya temsilcileriyle, akademik çevrelerle doğrudan temas kuruyoruz. Cami tanıtım günleri, açık kapı etkinlikleri, diyalog toplantılarının içindeyiz.
Biliyor musunuz, bir caminin, bir kültür evinin kapısını açtığınızda, önyargıların da bir kısmı kapanıyor. Bizim yaklaşımımız şu: “Kendimizi savunmak yerine, doğru şekilde anlatmak.” Çünkü doğru anlatılan İslam, korkulan İslam değildir…
Önümüzdeki 10 yıl için ATİB’in hedefleri nelerdir?
ATİB’in önümüzdeki on yılı üç kelimeyle özetleyebilirim: Tam manasıyla, fikren, zikren ve yapısal kurumsallaşma geliştirip ileriye taşıma, dijitalleşme ve layığıyla kuşaklararası köprü.
Biz artık Avrupa’daki Türk varlığının bireysellikten çıkıp, toplumsal bir temele oturması gerektiğine inanıyoruz. Her şehirde sürdürülebilir eğitim, kültür ve yardım merkezleri kurmak istiyoruz. Maddi ve politik imkanları olan arazidekilerin yaptıklarına bakıldığında, bu tür kurumların şahsi çıkarlar için araçsallaştırıldığını görmek, insanı ciddi üzüyor. Bunu da belirtmeden geçmek istemem.
Dijital çağda gençlere yeni medya araçlarıyla ulaşmak, doğru içeriklerle beslemek önceliğimiz. Ve en önemlisi: birinci kuşakla dördüncü kuşak arasında gönül köprüsünü sürekli açık tutmak. ATİB, geçmişle geleceği aynı sofra etrafında buluşturan bir yapıdır. Bizim hedefimiz, bu birlik ruhunu kalıcı hale getirmektir.
Avrupa’daki Türk toplumuna, gençlere ve ailelere bu röportajımız vesilesiyle ne söylemek istersiniz diye sorsaydık, cevap mesajınız n’olurdu?
Evlatlarımıza, gençlerimize, bütün gönül dostlarımıza mesajım şudur:
Nerede yaşarsanız yaşayın, kalbinizin yönü doğrudan yana, niyetiniz halis olsun. Bizim ATİB’in ana düsturu; HAK NEREDE İSE BİZ ORADAYIZ! dır. Bulunduğumuz mekân, sosyolojik manada cemaat, kurum kuruluş, parti vs. ne olursa olsun, yerimiz Hak nerede ise orası olmalıdır. Bunu becerebildiğimiz nispette insan oluruz. Unutmayalım ki, iyiliğin dili dinden, ırktan, sınırdan bağımsızdır. Kendinizi, kültürünüzü, inancınızı sevin. Ama aynı zamanda bulunduğunuz topluma da artı değer katın.
Bir gülümseme, bir emek, bir iyilik, dünyayı değiştirir. Bizim yolumuz, bu küçük ama anlamlı adımlardan oluşuyor. ATİB bu adımları büyüten bir gönül hareketidir.
SON SÖZ
ATİB’in hikayesi bir sistemin değil, bir gönül hareketinin hikayesidir. İmam Cengiz’in ifadesiyle; “Bizim davamız taş bina değil, taşın altına el koyan insan davasıdır.”
POLİTİKA
26 dakika önceGENEL
26 dakika önceGENEL
26 dakika önceEKONOMİ
27 dakika önceDÜNYA
27 dakika önceDÜNYA
28 dakika önceSPOR
28 dakika önce