Unutulan Değerler, Aranan Kimlik

Unutulan Değerler, Aranan Kimlik

Resul Mirhaşimli kaleme aldı...

ABONE OL
13 Ağustos 2025 18:15
Unutulan Değerler, Aranan Kimlik
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Öyle karmaşık bir dönemde yaşıyoruz ki, manevi değerlerden söz edildiğinde insan hemen alay konusu olabiliyor. Günümüzde bu değerlere sahip çıkmak, haksız saldırıların hedefi olmak anlamına geliyor. Dünyayı saran kaos ortamında, ahlaka aykırı davranışlar güzel alışkanlıklar gibi topluma dayatılıyor. Bu çelişkili süreçte gençlerin manevi terbiyesi, öncelikli bir mesele olarak daima gündemde tutulmalıdır.

Gençlerin manevi eğitimi, her milletin, özellikle de Türk milletinin geleceğini şekillendiren başlıca unsurlardan biridir. Toplumun sağlıklı ve sürdürülebilir gelişimi için genç neslin millî ve manevi değerlerle yetiştirilmesi son derece önemlidir. Tarih boyunca Türk milleti, manevi kökleri, adalete, aileye ve dinî inançlarına verdiği değerle öne çıkmıştır. Bu köklere bağlı kalarak bugünkü nesli doğru yönlendirmek için hem tarihsel tecrübeden hem de dinî değerlerden yararlanmak gereklidir.

Türk düşünce tarzı, asırlar boyunca maneviyatı, ahlakı ve insani değerleri ön planda tutmuştur. Türk’ün kadim edebî eseri “Dede Korkut Kitabı”nda aile bağları, büyüğe saygı, doğrunun yanında olmak gibi kavramlar ön plana çıkar. Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig” adlı eserinde manevi olgunluk, nefsin terbiyesi ve doğruluk bilgece yaşam ilkeleri olarak sunulmuştur. Eserinde yazar der ki: İnsan yalnızca dış güzelliğiyle değil, iç güzelliğiyle de kemale ermelidir; ahlakı olmayanın bilgisi fayda vermez. Bu bakış açısı, gençlerin sadece entelektüel değil, manevi gelişimlerine de önem verilmesinin gerekliliğini vurgular.

İslam dini de manevi eğitimin temel kaynağı olarak öne çıkar. Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Muhammed’in (s.a.v) hadislerinde gençlerin ahlaklı, vicdanlı ve sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişmesi konusunda önemli tavsiyeler yer alır. Lokman Suresi’nde Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütler, terbiye açısından oldukça kıymetli örneklerdir. “Oğlum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu Allah’a ortak koşmak büyük bir zulümdür!” ayeti, sadece dinî bir öğüt değil, aynı zamanda manevi uyanış ve bilinçli yaşam ilkesinin temelidir. Peygamberimizin “Sizin en hayırlınız, ahlakı en güzel olanınızdır” sözü de terbiyenin asıl ölçüsünün ahlak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi, terbiye sürecinde yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Ebeveynlerin bu değişime ayak uydurmakta yaptığı bazı ciddi hatalar vardır. Çocukların terbiyesini teknolojiye teslim etmek, onları saatlerce tablet ve telefon başında bırakmak, sosyal medyada sınırsız şekilde vakit geçirmelerine göz yummak, manevi boşluk yaratan başlıca sebepler arasındadır. Ebeveynler çoğu zaman sessiz ve uslu çocuk modelini terbiyeli çocukla karıştırıyor. Oysa bu sessizliğin ardında manevi yalnızlık ve duygusal izolasyon yatmaktadır.

Uzmanlar, erken yaşta ve kontrolsüz bir şekilde teknolojiye maruz kalan çocukların gerçek iletişim becerilerinin zayıfladığını, empati duygularının gelişmediğini belirtmektedir. Psikologlara göre manevi boşluk içinde büyüyen genç, kimlik bunalımı yaşamaya başlar ve teknoloji bu boşluğu daha da derinleştirir. Bu durum, ileride toplumla bağı zayıf, kendini değersiz hisseden bir birey tipinin oluşmasına neden olabilir.

Sosyal medyanın etkisi ise terbiye meselesinde özel bir dikkat gerektirir. Burada sunulan yapay yaşam tarzı, gençlerde gerçek hayattan memnuniyetsizlik ve kendini yetersiz hissetme duygusu yaratabilir. Sosyal platformlarda etik sınırların sıkça ihlal edilmesi, bazı değerlerin kısıtlanması ve yerine yapay, zararlı “trendlerin” teşvik edilmesi gençlerin ahlaki dünyasını çarpıtabilir. Gençler çoğu zaman bu içerikleri süzgeçten geçirmeden kabul eder ve sonuç olarak millî-manevi kimlikten uzaklaşma gerçekleşir.

Tüm bu olumsuz etkilere karşı en doğru terbiye yolu, örnek olmaktan geçer. Çocuklar ve gençler en çok ebeveynlerinin davranışlarından etkilenirler. Ebeveynlerin söylediklerinden çok yaptıkları iz bırakır. Ailede samimiyet, dürüstlük, ibadet ve karşılıklı saygı varsa, çocuk bunları hayatın doğal bir parçası olarak benimser.

Millî ve dinî değerlerin küçük yaşlardan itibaren aşılanması da çok önemlidir. Tarihimizi, kahramanlarımızı, millî kimliğimizi ve dinî değerlerimizi tanıyan bir çocuk, kendini toplumun bir parçası olarak görür ve kimlik krizinden uzak kalır. Teknolojiden uzak durmak mümkün olmasa da, onu amaçlı ve faydalı şekilde kullanmayı öğretmek daha önemlidir. Kültüre, kitaplara ve manevi konulara ilgi uyandırarak gençleri dengeli bir şekilde yetiştirmek mümkündür.

Gençlerle empati ve iletişim becerilerine dayalı bir ilişki kurmak, onlara değerli olduklarını hissettirmek, manevi eğitimin başarılı sonuçlar vermesini sağlar. Okullarda yalnızca akademik bilgi değil, maneviyata yönelik derslerin ve projelerin düzenlenmesi; toplumda ise sağlıklı değerleri teşvik eden kültürel etkinliklerin yapılması bu süreci olumlu yönde etkiler.

Gençlerin manevi eğitimi sadece bir ailenin değil, tüm bir milletin sorumluluğudur. Bu sorumluluğu başarıyla taşımak için tarihî mirasımıza, İslam’ın ahlaki ilkelerine, sağduyuya ve çağdaş yaklaşımlara birlikte başvurmalıyız. Maneviyattan yoksun bir gelişim, bir toplumun ruhunu kaybetmesi demektir. O ruhu yaşatmak ise hem ailenin, hem okulun, hem de toplumun ortak görevidir.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP