Sevgili okurlar, bugün sizlere Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan enflasyon hakkında yazacağım. Bildiğiniz gibi, enflasyon, fiyatların sürekli artması ve paranın alım gücünün azalması demektir. Enflasyon, herkesi etkiler ama en çok da emeklileri ve asgari ücretlileri vurur. Çünkü onların maaşları, enflasyon karşısında erir gider. Peki, bu durumda hükümet ne yapıyor? Tabii ki zam yapıyor. Ama bu zam, enflasyonu karşılamaya yetiyor mu? Elbette hayır. Çünkü hükümetin açıkladığı enflasyon rakamları, gerçek enflasyonu yansıtmıyor. Hükümet, enflasyonu hesaplarken, sepete ne koyduğunu, ne çıkardığını, nasıl tarttığını, nasıl ölçtüğünü kimse bilmiyor. Ama biz, markete, pazara, faturaya baktığımızda, enflasyonun çok daha yüksek olduğunu görüyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), kasım ayında tüketici fiyat endeksinin (TÜFE) yıllık bazda yüzde 21,31 olduğunu açıkladı. Ama aynı ay, bağımsız araştırmacılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), TÜFE’nin yüzde 58,65 olduğunu duyurdu. Aradaki fark, yüzde 37,34. Bu da demek oluyor ki, hükümet, enflasyonu yarı yarıya gösteriyor. Bu da demek oluyor ki, hükümet, halkı kandırıyor. Bu da demek oluyor ki, hükümet, halkın cebinden çalıyor.
Peki, hükümet, enflasyonu nasıl hesaplıyor? TÜİK, enflasyonu hesaplarken, sepetindeki 418 ürünün fiyat değişimini esas alıyor. Ama bu sepet, halkın gerçek tüketimini yansıtmıyor. Çünkü sepetin içinde, halkın en çok ihtiyaç duyduğu ve fiyatı en çok artan ürünler yeterince yer almıyor. Mesela, gıda ürünleri, sepetin sadece yüzde 23,68’ini oluşturuyor. Ama gıda fiyatları, 2023 yılında yüzde 93,24 arttı. Yani, yemek yemek, enflasyondan daha pahalı oldu. Bu da demek oluyor ki, hükümetin sepetinde yemek yok. Belki de hükümet, yemek yemeyi bıraktı. Ya da yemek yemeyi gereksiz bir harcama olarak görüyor. Belki de hükümet, yemek yemek yerine, yemek yemeyi öneriyor. Nasıl olsa, yemek yemek de bir yemektir. Hem sağlıklıdır, hem de ucuzdur. Hem de enflasyonu düşürür.
Mesela, enflasyonu hesaplarken, fiyatı çok artan ürünleri sepetten çıkarıyor, fiyatı az artan veya düşen ürünleri sepete ekliyor. Böylece, enflasyonu düşük gösteriyor. Mesela, aralık ayında enflasyon yüzde 2,93 artmış gibi gözüküyor, ama aslında yüzde 5,9 artmış. Bu arada, sepetten çıkarılan ürünler de vatandaşın en çok ihtiyaç duyduğu ürünler. Mesela, et, süt, yumurta, peynir, ekmek, sebze, meyve, elektrik, doğalgaz, su, ulaşım, eğitim, sağlık gibi… Bu ürünlerin fiyatları, son bir yılda yüzde 30 ile yüzde 100 arasında arttı. Bu da demek oluyor ki, hükümet, halkın sepetini eritiyor.
Peki, hükümetin sepetinde ne var? Bunu tam olarak bilemiyoruz ama tahmin edebiliriz. Mesela, hükümetin sepetinde, Cumhurbaşkanlığı bütçesi var. Çünkü Cumhurbaşkanlığı bütçesi, 2014 yılında 199 milyon lira iken, 2020 yılında 3,1 milyar liraya yükseldi. Yani, yüzde 1457 arttı. Bu da demek oluyor ki, Cumhurbaşkanlığı bütçesi, enflasyondan çok daha hızlı büyüdü. Bu da demek oluyor ki, Cumhurbaşkanlığı bütçesi, enflasyonu düşürdü.
Bu arada, hükümetin sepetinde, vergi ve harçlara zam da var. Çünkü hükümet, 2024 yılı için vergi ve harçlara yüzde 22,5 zam kararı aldı. Bu da demek oluyor ki, hükümet, vergi ve harçları, enflasyondan daha fazla arttırdı. Bu da demek oluyor ki, hükümet, vergi ve harçları, enflasyonu yukarı çekti.
Sonuç olarak, sevgili okurlar, hükümetin sepeti ile halkın sepeti arasında büyük bir fark var. Hükümetin sepeti dolu, halkın sepeti boş. Hükümetin sepeti büyüyor, halkın sepeti küçülüyor. Hükümetin sepeti zengin, halkın sepeti fakir. Hükümetin sepeti mutlu, halkın sepeti mutsuz. Hükümetin sepeti güçlü, halkın sepeti güçsüz. Hükümetin sepeti zam, zam, zam; halkın sepeti zem, zem, zem. Bu adaletsizliğe daha ne kadar sessiz kalacağız? Bu haksızlığa daha ne kadar boyun eğeceğiz? Bu sepetleri daha ne kadar taşıyacağız? Bu soruların cevabını sizlere bırakıyorum. Sağlıcakla kalın.
GENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceGENEL
Az önceEKONOMİ
Az önceMAGAZİN
Az önceSPOR
Az önce