Ya CAMİ ya KİLİSE

Türkiye gibi Avrupa'da da 3 harfli marketler zencileri var. Ama bir farkla, Avrupa'dakiler belli harflerle sınırlı değil, birçok harf veya isimleri var.

Elimde Başçavuşun verdiği alışveriş listesi, raflar arasında aheste aheste mekik dokuyorum. Başçavuş bu listeyi beş dakikada tamamlar, geri kalan zamanı "bu hafta veya haftaya ihtiyaç olur, çocuklar torunlar gelir" diye kocaman arabayı doldururdu, ben de sesimi çıkarmazdım.

Raflar arasında gezerken onu gördüm. Eşiyle alışveriş yapıyor. Eşiyle çarşı pazarda denk geldiğim kişi burun buruna gelmedikçe uzak durur, selam bile vermemeye çalışırım. Yetiştiğim kültür çevresi böyle belletti bana.

Market büyük, oldukça da müşteri yoğunluğu var. Bir ara köşedeki çam ağaçlarının yanına doğru gittiğini gördüm. "Allah Allah… Ne işi olur ki?" diye dikkat kesildim. Gerçekten çam ağaçlarına alıcı gibi bakıyor, fiyatı sabit olsa da, en iyisini almaya çalışıyordu galiba.

Hanımın yanından ayrılıp alt kata yöneldiğini görünce ben ona yöneldim, o da bir tane çam ağacı beğenip alışveriş arabasına koydu. Dağ başında bisiklete binen papaza ceza yazan polis moduna girdim:
"Şimdi yaktım çıranı mikrop!.."

"Selamünaleyküm. Norüyon gardaş?" Gayri ihtiyari "Aleykümselam" dedi, beni görünce eli yüzü değişti. Hiç bozuntuya vermeden,
"Sen yılan olmayı kabul edersen, ben sevmediğin ot olmaya dünden razıyım gardaşlık" diye gülümseyerek devam ettim.

"Yav torunlar istedi, yoksa benim ne işim olur çamla mamla Gazi." diye kıvırmaya, durumu kurtarmaya çalıştı gayri ihtiyari olarak.

"Hindi de kesecük mü? Eğer bir Müslümana kestirirsen, bir budunu isterim gardaş." diye takıldım.
"Teessüf ederim… Ben Müslüman değil miyim?"
"Ramazanda Müslüman gibi teravihe gidip, Aralık'ta çam ağacı süsleyene Müslüman denirse, he gardaş, sen de Müslümansındır herhalde."
"Haydaaa…"

"Haydaa yaa… Ne gezersin bu çayda… Sen torununa Türk ve İslâm'ı anlatmazsan, onlar senin muhabbet ve sevgini istismarla sana bugün çam, yarın bira aldırır be malamat avanak gardaşım."
"Yav eyle deme yav…" diye savunmaya geçerken lafını yarıda bölüp;
"Serçe ile papazın hikayesini bilir misin?" diye devam ettim. O lafın nereye gideceğini düşünürken ben sözüme devam ettim:
"Bilirsin bilirsin, eşşek kadar adamsın; hatta sen eşşekten de büyüksün. Bir güzel serçe kiliseye dadanmış, gidip oradaki puta pisliyormuş. Papaz punduna getirip serçeyi enselemiş. diye sigaya çekmiş. Şimdi ey muhterem gardaşım, Hristiyansan dün Cuma'da ne işin vardı, Müslümansan bu çam ağacının budaklarını bilahare nerde kullanacan?"

O çam ağacının budaklarını düşünürken, ben hanımına yakalanmadan kaçmanın derdine düştüm.

"Haydi eyvallah, görüşürüz" deyip, gitmek için arkama döndüğümde hanımıyla karşı karşıya geldik. Neyi duydu, ne kadar duydu bilmiyorum.
"Yav Gazi abi Allah rızası için şu adama bir şey de, gavur gibi çam ağacı almaya geldi. Neymiş torunlar istiyormuş. Beni dinlemedi, sen bir şey de; biz gavur muyuz?"
"Yenge o koskoca bir insan, ne akıl vermek benim üstüme vazife ne de onun benim aklıma ihtiyacı yoktur. Allah'a emanet olun!" diyerek devam ettim.

Paralel kasadan çıkarken çam ağacının alışveriş arabasında olmadığını, arkadaşın yüzünün sütçü beygiri gibi turşu sattığını, eşinin de muzaffer bir komutan edasıyla kubardığını gördüm.

Kasadan çıkınca bu defa eşi,
"Gazi abi Allah razı olsun. Allah'tan korkmuyon bâri şu adamdan utan dedim de ağacı bıraktı" dedi.
"Dedim ya yenge, o eğriyi doğruyu bilecek biri. Benim aklıma ihtiyacı yok."

Allah (cc) bu durumdan inşallah razı olur ama arkadaşın razı olmadığı aşikâr fakat yapacak bir şey yok.

Yılbaşı münasebetiyle evine çam ağacı alıp süslemek heves ve gafletinde olanlara tavsiyem:
Dallı budaklı olanı alın, kuruyunca da işinize yarar mutlaka.

Selam ve muhabbetle.

Gazi Kaya

Benzer Videolar