VASAT, VASATÎ, VASITA
Başlıktaki kelimeler Arapça kökenli olup, sırasıyla; orta, ortalama ve ortacı (aracı) anlamları içermektedir. Vasat, Kur’an’da da beş ayrı yerde geçmekte olup, genel olarak ifrat ve tefrit dışında orta yol ve ara yol olarak olumlu anlamda tavsiye niteliğinde kullanılmaktadır. Kâinatı belli bir kural ve düzen içerisinde yaratan Yüce Allah, insanı da vasat ümmet olarak ifade etmiştir.
Eskiden kibrit kutularının üzerinde, “Vasati 40 çöp” olarak ifade edilen kelime ile ortalama çöp sayısı belirtilmiş olurdu. Gerçi günümüzde teknolojiye yenik düşerek yok olan kibrit, 1809’da İngiltere’de ilk üretildiğinde yüzyılın buluşu olarak kabul edilmiş ve bu hükümranlığını 200 sene sürdürmüştür.
Yine günlük hayatta, “Vasat insan” denildiği zaman, burada anlam aşağılama ve eleştiriye dönmektedir. O insanın ortalamanın altında basit birisi olduğunun altı çizilmektedir. Sosyolojik olarak baktığımızda ise, “Ne iyi ne kötü!” gibi bir karşılığı bulunmaktadır. Olumsuz anlamıyla kullanıldığında, ne hikmetse herkes karşı tarafı vasat görerek kendisine toz kondurmamaktadır. Oysaki etrafımıza baktığımızda o kadar çok vasat insan var ki biz de bir şekilde başkasına göre vasat olabiliriz. Siyasette, ticarette, eğitimde, sağlıkta, velhasıl her mecrada birçok vasat insanla karşılaşmamız vakayı adiyeden olmaktadır.
Bu tür vasat insanların ortak özelliklerini ise şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Tutarsızdırlar; hiçbir konuda dik duruşları olmadıkları için bukalemun gibi her ortama uyum sağlarlar.
- İlkeleri ve prensipleri olmadığı için sincap gibi daldan dala atlayarak yeni pozisyon alırlar.
- Sorgulama ve analiz yetenekleri olmadığı için her an üç maymunu oynamaları muhtemeldir.
- Empati ve diğergamlık duyguları gelişmediği için akrep gibi her an sokmak için tetiktedirler.
- Başarılı insanları çekemedikleri için her daim ayaklarına yılan gibi dolanırlar.
- Hiçbir etik ve ahlaki değerleri olmadığı için olaylar karşısında manda köselesi bir surata sahip olmaları sürpriz değildir.
- Haklıdan yana değil, her zaman güçlüden yana oldukları için bu çürümüşlük ile kokarca gibi olmaları sıradandır.
- Yağcılık, yalakalık ve yaranma konusunda kimse ellerine su dökemeyeceği için kedi gibi sırnaşmaları karakterleri olmuştur.
Sonuç olarak; vasat ve vasatlık, içinde bulunduğumuz ortam ve şartlara göre değişiklik gösterebilir. İnancımız orta yol olarak bunu tasvip ve tavsiye ederken, sosyal hayat bunu hakir ve aşağılama olarak algılama yoluna tevessül etmektedir. Burada bir çıkmaz ve çelişki var gibi gözükse de, aslında dini konuları ve sosyal meseleleri birbirinden ayrı değerlendirmek daha sağlıklı bir analiz olacaktır. Konfor alanından çıkarak vasatlığı mükemmelliğe çevirmek de yine bizim elimizdedir.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın